USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

AKIL YÜRÜTMEYE DİKKAT EDELİM

07-07-2020

Günümüzde bilmediğimiz bir konu hakkında bilmiyorum demek yerine akıl yürüterek o konu hakkındaki bilgisizliğini gizlemeye çalışan insan sayısı azımsanmayacak kadar fazla olduğunu gördüğüm için bu yazıyı yazmaya karar verdim. Bilgisiz görünmekten ya da bilgisizliğimizi kabullenmekten korkuyoruz. Bu bir hastalıktır. Bu hastalık din, akli ilimler, siyaset ve diğer bir çok konuya yayılmış durumda. Elbette bunlar içerisinden en çok gözlemlediğim şüphesiz din konuları olmuştur. Günümüzde gözlemlediğim gençlerin bir çoğunun inançsızlaşmasının temel sebebi bu akıl yürütme yöntemini kullandıkları içindir. Bir bilginin mantıklı olması, doğru olduğu anlamına gelmez. İlk akıl yürütenin şeytan olduğu söylenir "Beni ateşten yarattın, insanı ise topraktan o halde ben insandan üstün olmalıyım." diyerek akıl yürütmenin ne kadar tehlikeli olduğunu görebiliriz.  Mantığın güvenilirliği bilgi miktarıyla doğru orantılıdır. Şeytan kendi bilgi ve tecrübelerine güvenerek akıl yürütmüştür ve sonunda helak olmuştur. Şüphe yok ki yüce Allah´ın bilgisi, yarattığı diğer her şeyin üstünde olduğundan; Allah´ın emir ettiği bilgilerden akıl yürüterek Rabbimin emirlerine karşı muhalefet bir takım bilgiler çıkartmanın güvenilmez olduğunun kanıtıdır. Bu nedenle bilmediğimiz bir konu hakkında akıl yürütmek yerine bilmiyorum demek daha doğru olur.

Akıl yürütme, mantık ilminin bir alt başlığı olarak karşımıza çıkar. M.Ö 4. yüzyılda ünlü yunan filozof Aristoteles´in mantık çalışmaları ile şu an ki bilimin zeminini hazırladığı bir bilim dalı olarak bilim sahnesinde yerini almıştır. Aslında bir bilim dalı olmazdan önce ve günümüzde de akıl yürütme, insanlar tarafından sık sık başvurulan bir düşünce sistemidir. Bu yazı da akıl yürütmeyle ilgili sadece temel bilgiler mevcut olacaktır. Temel olarak akıl yürütme üç kısma ayrılır. Bunlar;

Tümevarım

Tümden Gelim

Analoji (Benzetim)

Bu düşünce yöntemini kullanmak iyi bildiğimiz bir konuda benzerlik kurarak daha az bilinen bir konu hakkında daha fazla bilgi edinmek için kullanırız. Basit bir örnek verecek olursak, bütün insanlar ölümlüdür ve Mehmet´te bir insandır. Bu bağlamda Mehmet´in de ölümlü olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Sultan siyah bir kedidir. Sultan balık yer. O halde tüm siyah kediler balık yer sonucunu çıkartırız. Bu örneklerin ilki tümden gelim ikincisi de tüme varımdır. Bir de analojiye örnek verelim. Dünyada yaşamın olmasını sağlayan maddeler, su ve oksijendir o halde başka bir gezegende yaşam olması için su ve oksijenin olması gerekir. Günümüzde söylenen marsta hayat olduğu ya da olabileceği tahminleri bu akıl yürütmenin ürünüdür. Akıl yürütme yöntemini kullanarak edindiğimiz bilgiler bazen doğru olabilirken bazen de kişiyi yanıltabileceği ihtimalinden dolayı dikkat etmemiz gerekir. Düşünelim. 1,5,10 yada 100 tane yaprağı yeşil ağaca bakarak dünyada ki bütün ağaçların yaprağı yeşil olduğu çıkarımını yapmak bizi yanıltacaktır yada "Bütün taşlar suda batar." ifadesinden yola çıkarak bütün taşların suda batabileceğini düşünüyoruz. Halbuki bu durumlar bizi yanıltabilir. Sadece yoğunluğu sudan büyük olan taşlar suda batabilir. Bir ağacın yaprağının hangi durumlarda yeşil olacağını bilmek kolay bir iş değildir. Tohumun genetiğini, toprağın yapısını, yer şekilleri, iklimi, yağış miktarı ve aldığı güneş miktarı gibi değişkenleri ne kadar çoğu bilinirse o kadar hangi ağacın yaprağının yeşil olduğunu doğru bir şekilde tahmin etme olasılığımız artar. Sadece belirli sayıda baktığımız ağaçların yaprakları yeşil diye bütün ağaçların yapraklarının da yeşil olduğu sonucu bizi çoğu zaman mantıklı olduğu halde yanıltacaktır.

Akıl yürütmenin faydaları da vardır. Gerçekten bir konu hakkında bilgi sahibi olduktan sonra akıl yürütmenin yukarı da bahsettiğim sebepten ötürü faydaları da vardır fakat bu zamana kadar karşılaştığım örneklere bakarak şunu ifade etmek isterim ki gerçekten bir konu hakkında bilgi sahibi olmak zor bir iştir. Nice kişiler hayatlarını çeşitli bilim dallarına adamışlardır. Konusunda uzmanlaşmış bir bilim adamının akıl yürütmesiyle bizlerin akıl yürütmesi aynı olmayacaktır. Bizlerin başına bir hastalık geldiğinde tedavisini akıl yürüterek aramıyoruz. İşinin ehli olan doktora gidiyoruz. Mevzu bahis, sağlık olunca kendi bilgi ve tecrübelerimize güvenmiyoruz. Nispeten daha da önemli bir konu olan hayatımızı anlamlandıran ve hayat gayemiz olan din konusunda nasıl olur da kendi bilgi ve tecrübelerimize güvenerek akıl yürütebiliriz ki?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?