Yaşam

18 YILLIK ACI

18 YILLIK ACI

18 YILLIK ACI
16-08-2017 07:58

Erhan CEYLAN/

Üzerinden 18 yıl geçmesine rağmen izlerinin bugün dahi silinemediği 17 Ağustos depremi 100 binden fazla insanın ölümüne neden oldu.

Depremin yıldönümü nedeniyle basın açıklaması yapan TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Sivas Temsilcisi Kerim Balkan, ?Deprem Türkiye´nin gerçeğidir´ diyerek son bir ay içerisinde Çanakkale, Manisa, Adıyaman, İzmir ve Muğla´da meydana gelen depremleri işaret etti.

NÜFUSUN YÜZDE

70´İ RİSK ALTINDA

Gölcük merkezli Doğu Marmara depreminin üzerinden 18 yıl geçtiğini hatırlatan Balkan, ülke nüfusunun yüzde 70´inin deprem riski altında olduğunu bildirdi.

Ülke topraklarının ise yüzde 92´sinin riskli alanda olduğunu vurgulayan TMMOB Sivas Temsilcisi Balkan, yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi;

?17 Ağustos 1999´da yaşanan ve binlerce insanımızın ölümü ve yaralanması ile sonuçlanan, Ülke tarihimizin en büyük ve sonuçları itibariyle en acı depremlerinden biri olan Gölcük merkezli Doğu Marmara Depremi´nin üzerinden 18 yıl geçti. Bu yıl da, mesleki bilgimizin bizlere yüklediği kamusal ve toplumsal sorumluluğumuz ve vicdanımızla 17 Ağustos Depremi´nin yıldönümü nedeniyle bir kez daha deprem gerçeğini halkımıza ve özellikle karar verici ilgililere hatırlatacağız. Ancak biliyoruz ki, topraklarımızın büyük bir kısmının deprem tehlikesi altında bulunduğu kısa bir süre sonra unutulacak, unutturulacak. Deprem toplanma bölgeleri imara, üzerinde yapı bile bulunmayan alanlar ?afet riski? altında alan olarak ilan edilerek yapılaşmaya açılmaya devam edilecek. Oysa  Çanakkale, Manisa,  Adıyaman ve İzmir ilimiz, son olarak da Muğla ilimiz ve ilçeleri yakın zamanda deprem gerçeğini yaşayarak gördü. Evet, deprem ülkemizin bir gerçeğidir. % 66´sı birinci ve ikinci derece olmak üzere ülke topraklarımızın % 92´si, ülke nüfusumuzun % 70´i, büyük sanayi tesislerimizin % 75´i deprem tehlikesi altındadır. Ülkemiz topraklarında 1900´lü yılların başından günümüze kadar otuza yakın büyük ölçekli deprem meydana gelmiş ve resmi kayıtlara göre 100 binden fazla insan hayatını kaybetmiş, 100 binlerce insanımız yaralanmış, 100 binlerce yapı yerle bir olmuş veya kullanılmaz duruma gelmiştir.

SÜREKLİLİK DEVAM EDİYOR

1939 Erzincan, 1966 Varto, 1967 Adapazarı, 1971 Bingöl, 1983 Erzurum Ilıca, 1992 Erzincan, 1995 Dinar, 1998 Adana, 1999 Gölcük (Doğu Marmara) ve Düzce, 2003 Bingöl, 2011 Van depremleri ve yine 2017 yılında yaşamış olduğumuz Çanakkale, Manisa, Adıyaman, İzmir ve Bodrumda meydana gelen depremler ülke topraklarımızın sürekli deprem tehlikesi altında bulunduğunu ortaya koymaktadır.  Dünyanın en tehlikeli fay hatlarından biri olarak kabul edilen Kuzey Anadolu fay hattı ülkemizde, Bingöl ilimizin Karlıova ilçesinden başlayıp Marmara Denizi´ne uzanmakta, oradan da Yunanistan´a geçmektedir. Bu fayın herhangi bir yerinde oluşan deprem, başka bir yeri, yeni bir depremle karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle 17 Ağustos Gölcük merkezli deprem, İstanbul´u deprem tehlikesi ile karşı karşıya bırakmıştır. Kuzey Anadolu fay hattının ürettiği tarihsel depremlere baktığımızda, yaklaşık 250 yıllık dönemlere denk gelen ve büyüklüğü 7 ve üzeri büyüklükte olan depremlerin olduğu görülmektedir. 1766 Depremini dikkate aldığımızda 250 yıllık periyoda ulaşıldığı anlaşılmaktadır. Yine İstanbul´un yaşadığı ve küçük kıyamet olarak bilinen 1509 yılı depremi ile 1766 yılında yaşanan deprem arasında 257 yıllık bir dönem bulunmaktadır. Bu fayın üreteceği 7 ve üzeri bir depremin olma olasılığını bilim insanları %63 olarak öngörmektedirler.

DEPREM DEĞİL, UYGUNSUZ KONUT ÖLDÜRÜR

Deprem bir doğa olayıdır. Öncelikle bu gerçek kabul edilmelidir. Bu konuda neredeyse özdeyiş haline gelen ?deprem değil uygunsuz konut öldürür? tanımlaması doğru ancak eksik bir tanımlamadır. Çünkü konut, yer seçiminden planlamaya, projelendirmeden programlamaya, inşadan denetlemeye uzanan ve bir bütünlük taşıması gereken yapı üretim sürecinin bir ürünüdür. Bu nedenle süreç bir bütün olarak ele alınmalı ve öldürenin deprem değil bilim ve tekniği yok sayan, günübirlik çıkar odaklı ve ranta dayalı ?bozuk yapı üretim süreci? olduğu gerçeği görülmelidir.     Depremle birlikte ortaya çıkan can ve mal kayıplarını ?kadere? bağlamak, her afetten sonra günü kurtarma anlayışı ile yapılan açıklama ve çalışmalar deprem gerçeğini anlamamanın ötesinde insan hayatı ile kumar oynamanın örnekleri olarak değerlendirilmelidir.?

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER