Öğretmen, toplumun eğitim hedefleri doğrultusunda eğitiminden yaşam tarzına, giyiminden hareket ve tavırlarına, aile hayatından bireysel ilişkilerine kadar her alanda çevresine mesajlar vermekle kendini sorumlu hisseden, milletin ruh ve karakterini şekillendirmede etkin rol oynayan; ülkenin bireylerine eğitim ve öğretim sunmakla görevli, onları bilinçli, donanımlı yetiştiren ve onların ülkelerine faydalı bir birey olmasını sağlayan; sözleri ve hareketleriyle örnek, aydın, çalışkan, erdemli ve eğitimli bir insan olmanın ne anlama geldiğini gösteren bir meslek erbabıdır.
İnsanlık tarihi boyunca öğretmenlik, toplumsal değerlerin gelecek nesillere aktarıcısı ve bilgi ile bilgiye talepte bulunanlar arasında bir köprü olduğu için en saygın meslekler arasında yer almıştır.
Türk toplumunda öğretmenlik zaman içerisinde çok değerli, özveri gerektiren bir iş olarak nitelendirilmiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminde öğretmenler cumhuriyet ideolojisinin aktarılması ve modern toplumun inşası sorumluluğunu yüklenmiş, toplumsal görev ve sorumluluk bilinci taşıyan bir meslek haline gelmiştir.
Cumhuriyetin kazanımlarını, Anadolu’nun en ücra köşesine taşıyıp benimsetecek; doğruyu, güzeli, iyiyi, mertliği, millî duyguları ve Atatürk ilkelerine bağlılığı öğretecek yegâne meslek grubunun öğretmenlik olduğu gerçeğinden hareketle öğretmenlik mesleğine verilen değer her geçen gün daha da artmıştır.
Bu nedenle ülkenin yarınları ve geleceği olan öğretmenlerin, eğitim süreçlerinde çağın gereklerini ortaya koyacak bir şekilde geleceğe hazırlanması, değişime hızla uyum sağlayabilen, eğitimde yenilikçi uygulamaları benimseyip bunları eğitim ortamlarına taşıyabilecek bir şekilde yetiştirilmeleri gerekmektedir. Şayet bir öğretmen geleceğe dair umudunu yitirmeden, azim ve kararlılıkla meslek hayatına başlarsa kutsal öğretmenlik mesleğini de aynı heyecan ve istekle sürdürebilir.
Çünkü bu ülkenin yarınlarını, bu ülkenin geleceğini, öğretmenler yetiştirmektedir. Anaokulundan üniversiteye kadar her aşamada öğretmenin insana ve insanlığa bir dokunuşu vardır. Bu nedenle çok iyi bir doktor, çok iyi bir mühendis, çok iyi bir bilim insanı, çok iyi bir meslek ustası vb. yetiştirmek istiyorsak bunun temeli öncelikle çok iyi bir öğretmen yetiştirmekten geçmektedir.
Millî birlik ve beraberliğin teminatı öğretmenlerdir. Bu nedenle milletin millî, ahlaki ve kültürel yönden güçlü ve medeniyet bakımından kalkınmış olması öğretmenlerinin üstün çalışmalarına bağlıdır.
Öğretmenlik, bedeli hiçbir maddi karşılıkla kıyaslanmayacak kadar saygın; sınırları, okul ve sınıf duvarları ile tarif edilemeyecek kadar ağır sorumluluk isteyen; sevgi ve fedakârlık üzerine kurulu, özel ve kutsal bir meslektir.
Öğretmen; yapıcı ve üreticidir. İnsan haklarına saygılıdır. Öğretmen özverili, çevreye güven ve inanç veren, içi insan sevgisiyle dolu bir kişidir. Atatürk; "Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır." demekle öğretmene yüklediği sorumluluğu ve değeri anlatmıştır.
Ancak günümüzde yaşananlar, araştırmalar öğretmenliğin toplumsal statüsünün gün geçtikçe düştüğünü göstermektedir. Bunun neticesinde de öğretmenler, toplumun mesleklerine gereken değeri vermediğini, devletin ve medyanın öğretmenlerin sorunları ile yeterince ilgilenmediğini düşünmektedir.
Bir öğretmen kendini değerli görmediği zaman mesleğe yönelik çalışmaları da haliyle olumsuz yönde etkilenecektir. Öğretmenlik mesleğinin itibarının azalması en başta öğrencinin yani yetişmekte olan neslin eğitimine ve sonrasında öğretmenin kendisini geliştirmesine olumsuz etki yapacaktır.
Oysa Atatürk yeni Türkiye'nin oluşturulmasında öğretmenlere büyük görevler düştüğü inancıyla, çağdaş bir millet olmamız için eğitimin yaygınlaşması gereğine inanarak "Ulusları kurtaracak olan yalnız ve ancak öğretmenlerdir." sözüyle öğretmene verdiği önemi ve duyduğu saygıyı en güzel biçimde belirtmiştir.
Öğretmenlik mesleğine 2000’li yılların öncesinde daha çok saygı duyulduğu, önemsendiği ve değerli görüldüğü; ancak son yıllarda öğretmenlik mesleğini toplumun bazı kesimlerinin itibarsızlaştırdığı, her geçen gün öğretmenlik mesleğinin daha da değersizleştiği hissedilmektedir.
Özellikle 1990’lı yılların sonuna doğru birçok sorun yaşanmaya başlanmıştır. Yetkililer tarafından bile sürekli örselenen, yıpratılan öğretmenler bu yaklaşımlardan cesaret alan veliler, öğrenci yakınları ve öğrenciler tarafından da şiddet görmekte bu durumlar da öğretmenlik mesleğinin itibarının azalmasına veya zayıflamasına neden olmaktadır. Öğretmenlik mesleğinin gün geçtikçe itibarsızlaştırılması haliyle de ülkemizin eğitim durumunu da olumsuz yönde etkilemektedir.
Oysa günümüz öğretmenleri evrensel değerleri benimsemiş, 21. Yüzyıl eğitim becerilerinin uygulayıcısı, reformcu eğitmenler olarak 21. Yüzyıl eğitim becerilerinden olan dijital, ekoloji ve sosyal medya okuryazarlığı, yaratıcılık ve yenilenme, eleştirel düşünme ve problem çözme, beceri geliştirme … gibi alanlarda kendilerini geliştirmiş ve bu becerilerin uygulayıcıları olarak ülkenin gençlerini bilinçli, donanımlı yetiştirme gayreti içerisinde ve gençlerin tekrar ülkelerine faydalı bir birey olmalarını sağlamak için yoğun çaba içerisindedirler.
Sosyal medyada yer alan anlamlı bulduğum yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Öğretmenler sosyal medya bilgisiyle kendini pedagog zanneden velilerin ve gereksiz özgüvenle şişirdikleri çocuklarının emir eri değildir. Sınıfta değerli olan tek öğrencinin sizin çocuğunuz olduğu zannından artık vazgeçin. Öğretmenler her biri farklı onlarca velinin ve öğrencinin tüm beklentilerini karşılayacak kişi değildir. Öğrettiğimiz 1 harften çok daha fazlası olduğu gibi beklentimiz yalnızca anlayış ve saygıdır.”
Son zamanlarda çocuklarıyla fazla ilgilenemeyen kimi veliler maalesef kendi anne ve babalık görevlerini hatta fazlasını öğretmenden istemeye başlamış; öğrencilere içeriği aktarma ve beceri kazandırma yeteneklerinden daha fazlasını arama beklentisi içine girmişlerdir.
Öğretmenlerin eğitim-öğretimin bütün faaliyetlerine aktif olarak katılması eğitim başarısının artmasındaki en önemli etkenlerden biridir. Başarılı bir şekilde eğitim sistemi oluşturmanın ilk adımı ise öğretmenlik mesleğinin toplumsal saygınlığının artmasına bağlıdır.
Öğretmenlik mesleğinin itibarının düşük olmasının sebepleri genel olarak öğrencilere ve velilere gereğinden fazla yetki verilmesi, ekonomik yetersizlik, medyada yer alan olumsuz haberler, özlük hakların yetersizliği, politikacıların yanlış tutumu, mesleki sendikaların daha çok siyası tavırla hareket etmeleri, öğretmen hakları konusunda birlik olamamalarıdır.
Öğretmenlik mesleğinin itibarını artırmak için öğrenci ve veli karşısında öğretmenin güçlendirilmesi, şiddet durumunda yaptırımlar olması, öğretmenlik meslek kanunun çıkarılması, medyadaki olumsuz programların denetlenmesi, öğretmenlik mesleğinin manevi boyutunun güçlendirilmesi, başarılı öğrencilerin öğretmenlik mesleğini tercih etmesi için teşvik edilmesi, sendikaların mutlaka ortak hareket etmesi, Millî Eğitim Bakanlığının ise öğretmenlerin özlük, sosyal ve ekonomik haklarında iyileştirici politikalar geliştirmesi gerekmektedir.
Cumhuriyetimizin 100’üncü gurur yılında Türkiye’mizin Yeni Yüzyıl’ına mimarlık edecek olan; eğitim ve öğretimdeki değerli katkıları ve özverili çalışmaları dolayısıyla tüm öğretmenlerimizin ülkemize kültürlü, bilgili, bilinçli, inançlı, sorgulayabilen, düşünebilen insanlar yetiştirebilmeleri dileğimle…