Yüce Dağ Başında

Fatma Pekşen
Fatma Pekşen
Yüce Dağ Başında
23-02-2024

Yüce dağ başında lâleler susuz

            Ana ben cahilim duramam yârsiz

            Hem anasız hem babasız hem yârsiz

            Ben nasıl duram ki gurbet ellerde?

 

            Yüce dağ başında meskenim yurdum

            Kadir Mevlâ’m etsin bizlere yardım

            Bir değil beş değil şu benim derdim

            Derdime bir çare bulan olmadı                   

 

            Yüce dağ başına çıktım oturdum

            Derdim elli idi yüze getirdim

            Lokman Hekim gibi cerrah getirdim

            Şu benim derdimi bilen olmadı

 

            Yüce dağ başında armut ağacı

            Dökülür yaprağı kalır ağacı   

            Küstürdüm yârimi ayrıldım yârdan

            Acep kavuşmanın var mı ilâcı?

 

            Yüce dağ başında kar bölük bölük

            Esme seher yeli ciğerim delik

            Zati ben olmuşum yaralı geyik

            Bir de sen esip de açma yaramı

 

            Yüce dağ başında yayılır kuzu

            Yârim gurbet elde unuttu bizi

            Esen rüzgâr kokusunu getirir

            Bağrıma düşürür kordan bir sızı

 

Yüce dağ başında biten pıtırak

            Ak göğsün göğsümde sarılıp yatak

            Bir gün birimizin dileği olur

            Günde yüz bin kere Mevlâ’yı tutak

 

            Yüce dağ başında koyun gözetem

            Bozulmuş perçemin gel de düzeltem

            Beni unutup da gitme gurbete

            Eşin yoktur seni kime benzetem

 

            Yüce dağ başından indiremedim

            Yönünü yönüme döndüremedim

            Bir elimde kalem birinde divit

            Ben o yârin aklını kandıramadım

 

            Yüce dağ başından indiremedim

            Yüzünü yüzüme döndüremedim

            Bir elin kalemde bir elin divit

            Ol görüp bir dala konduramadım

 

            Yüce dağ başında lâleler biter

            Ateşim yanmadan dumanım tüter

            Yârimin verdiği bal bana yeter

            Arının verdiği balı nideyim 

 

            Yüce dağ başında bir top kar idim

            Yel vurdukça ılgıt ılgıt eridim

            Evvel gül annemin sevdiği bendim

            Şimdi tenhalardan bakan ben oldum

 

Yüce dağ başında çevrili bostan

            İçinde açmış da gülle gülistan

            Sen de ümidimi verdin elime             

            En sonu bu muydu sevdiğim aslan

           

            Yüce dağ başında bir kara duman

            Dumanın içinde kaldım bir zaman

            Soyunup mezara girdiğim zaman

            Sızlar kemiklerim yar diye diye

 

            Yüce dağ başında bir ince meşe

            Vurdular kalbime topunan şişe

            Bir evladım da yok ki derdime düşe

            Ben ağlamayam da kimler ağlasın

 

            Yüce dağ başında öten kuş mudur?

            Mektubun gelmiyor yollar kış mıdır?

            Ben burada yana yana del’oldum

            Senin orda kara bağrın taş mıdır?*(4)

           

            Yüce dağ başında tay eyliyorlar

            Aklımı başımdan zay eyliyorlar

            Herkes sevdiğini aldı yürüdü

            Benim yâri kime pay eyliyorlar? *(5)

 

Yüce dağ başında yayılan taylar

            Var mı benim gibi emeği zaylar

            Elâ gözlü yârdan ayrı düştüğüm

            Sizde mi duydunuz yıldızlar aylar?

 

            Yüce dağ başında yayılan atlar

Yârimin koynuna girmesin yadlar

Mezarım üstünde beş karış otlar

Bitmeyince gönül yardan ayrılmaz

 

            Yüce dağ başında arzuhal uçtu

            Yâr beni koydu da sevdaya düştü

            Düşerse düşsün sinem sağ olsun

            Sanki kunduramın nalçası düştü

 

Yüce dağ başında yatan evliya

Bir dileğim vardır ulu Mevlâ’ya

Gökten uçan kuşlar bizim avluya

Bir haber vermeden alma canımı*(6)

 

Yüce dağ başında harmanın mı var?

İpeğin telinden yorganın mı var?

Bütün dertleri de yükledin bana

            Benim dert çekmeye dermanım mı var? (Neriman Erüç’ten)

 

            Yüce dağ başında kar bölük bölük

            Esme seher yeli ciğerim delik

            Zati ben olmuşum yaralı geyik

            Bir de sen esip de deşme yaramı (Emine Aygün’den)

 

            Yüce dağ başına yağmaz mı dolu?

            Eşinden ayrılan olmaz mı deli?

            İçimde yanıyor harlı bir ateş

            Ben deli değilim, içerim dolu.

 

            Yüce dağ başına çadır kurarım

            Çadırın içine kahve açarım

            Kahve bulamazsam kenger içerim

            Ben de bu ellerden göçer giderim *(7)

 

            “Yüce dağ başında bülbüller öter

            Ataşım yanmadan dumanım tüter

            Yârimden ayrılmak ölümden beter

                        Dön gel koçum dön gel kara yastayım

                        Elleri böğründe garip hastayım”

            (Kara koçu su başından geri döndürmek için söylenen çoban türkülerinden birinin, Safranbolu varyantı)*(8)

 

            “Yüce dağ başına kar yağmış gibi

            Ağarıp duruyor kar belli belli

            Endim enginlere seyran eyledim

            Al yeşil geyinmiş yar belli belli”

                        (Yüce dağ başına kar yağmış gibi/Kangal türküsü)

            “Yüce dağ başında turna teleği

Yel vurdukça açılıyor yeleği

Benim yârim yüce dağlar meleği

Gördünüz mü yârim buradan geçti mi?”

                        (Yüce dağ başında turna teleği/Şarkışla türküsü)

DEVAM YARIN

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?