Yüce dağ başında lâleler susuz
Ana ben cahilim duramam yârsiz
Hem anasız hem babasız hem yârsiz
Ben nasıl duram ki gurbet ellerde?
Yüce dağ başında meskenim yurdum
Kadir Mevlâ’m etsin bizlere yardım
Bir değil beş değil şu benim derdim
Derdime bir çare bulan olmadı
Yüce dağ başına çıktım oturdum
Derdim elli idi yüze getirdim
Lokman Hekim gibi cerrah getirdim
Şu benim derdimi bilen olmadı
Yüce dağ başında armut ağacı
Dökülür yaprağı kalır ağacı
Küstürdüm yârimi ayrıldım yârdan
Acep kavuşmanın var mı ilâcı?
Yüce dağ başında kar bölük bölük
Esme seher yeli ciğerim delik
Zati ben olmuşum yaralı geyik
Bir de sen esip de açma yaramı
Yüce dağ başında yayılır kuzu
Yârim gurbet elde unuttu bizi
Esen rüzgâr kokusunu getirir
Bağrıma düşürür kordan bir sızı
Yüce dağ başında biten pıtırak
Ak göğsün göğsümde sarılıp yatak
Bir gün birimizin dileği olur
Günde yüz bin kere Mevlâ’yı tutak
Yüce dağ başında koyun gözetem
Bozulmuş perçemin gel de düzeltem
Beni unutup da gitme gurbete
Eşin yoktur seni kime benzetem
Yüce dağ başından indiremedim
Yönünü yönüme döndüremedim
Bir elimde kalem birinde divit
Ben o yârin aklını kandıramadım
Yüce dağ başından indiremedim
Yüzünü yüzüme döndüremedim
Bir elin kalemde bir elin divit
Ol görüp bir dala konduramadım
Yüce dağ başında lâleler biter
Ateşim yanmadan dumanım tüter
Yârimin verdiği bal bana yeter
Arının verdiği balı nideyim
Yüce dağ başında bir top kar idim
Yel vurdukça ılgıt ılgıt eridim
Evvel gül annemin sevdiği bendim
Şimdi tenhalardan bakan ben oldum
Yüce dağ başında çevrili bostan
İçinde açmış da gülle gülistan
Sen de ümidimi verdin elime
En sonu bu muydu sevdiğim aslan
Yüce dağ başında bir kara duman
Dumanın içinde kaldım bir zaman
Soyunup mezara girdiğim zaman
Sızlar kemiklerim yar diye diye
Yüce dağ başında bir ince meşe
Vurdular kalbime topunan şişe
Bir evladım da yok ki derdime düşe
Ben ağlamayam da kimler ağlasın
Yüce dağ başında öten kuş mudur?
Mektubun gelmiyor yollar kış mıdır?
Ben burada yana yana del’oldum
Senin orda kara bağrın taş mıdır?*(4)
Yüce dağ başında tay eyliyorlar
Aklımı başımdan zay eyliyorlar
Herkes sevdiğini aldı yürüdü
Benim yâri kime pay eyliyorlar? *(5)
Yüce dağ başında yayılan taylar
Var mı benim gibi emeği zaylar
Elâ gözlü yârdan ayrı düştüğüm
Sizde mi duydunuz yıldızlar aylar?
Yüce dağ başında yayılan atlar
Yârimin koynuna girmesin yadlar
Mezarım üstünde beş karış otlar
Bitmeyince gönül yardan ayrılmaz
Yüce dağ başında arzuhal uçtu
Yâr beni koydu da sevdaya düştü
Düşerse düşsün sinem sağ olsun
Sanki kunduramın nalçası düştü
Yüce dağ başında yatan evliya
Bir dileğim vardır ulu Mevlâ’ya
Gökten uçan kuşlar bizim avluya
Bir haber vermeden alma canımı*(6)
Yüce dağ başında harmanın mı var?
İpeğin telinden yorganın mı var?
Bütün dertleri de yükledin bana
Benim dert çekmeye dermanım mı var? (Neriman Erüç’ten)
Yüce dağ başında kar bölük bölük
Esme seher yeli ciğerim delik
Zati ben olmuşum yaralı geyik
Bir de sen esip de deşme yaramı (Emine Aygün’den)
Yüce dağ başına yağmaz mı dolu?
Eşinden ayrılan olmaz mı deli?
İçimde yanıyor harlı bir ateş
Ben deli değilim, içerim dolu.
Yüce dağ başına çadır kurarım
Çadırın içine kahve açarım
Kahve bulamazsam kenger içerim
Ben de bu ellerden göçer giderim *(7)
“Yüce dağ başında bülbüller öter
Ataşım yanmadan dumanım tüter
Yârimden ayrılmak ölümden beter
Dön gel koçum dön gel kara yastayım
Elleri böğründe garip hastayım”
(Kara koçu su başından geri döndürmek için söylenen çoban türkülerinden birinin, Safranbolu varyantı)*(8)
“Yüce dağ başına kar yağmış gibi
Ağarıp duruyor kar belli belli
Endim enginlere seyran eyledim
Al yeşil geyinmiş yar belli belli”
(Yüce dağ başına kar yağmış gibi/Kangal türküsü)
“Yüce dağ başında turna teleği
Yel vurdukça açılıyor yeleği
Benim yârim yüce dağlar meleği
Gördünüz mü yârim buradan geçti mi?”
(Yüce dağ başında turna teleği/Şarkışla türküsü)