USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Çifte Minareli Medrese

21-10-2022

En son ki yazıyı, Temmuz 2021 tarihinde yazmışım, yaklaşık 15 aylık bir ayrılık… Aynı anda bir koltukta birkaç karpuz taşımaya kalkınca, mecburen gazete yazılarına ara vermek durumunda kaldım. Şükür herhangi bir sağlık problemi yok… Aynı anda çift dalda Lisans programı (Gazetecilik ve Tarih) tamamlamaya çalışıp, üstelik ikisinin de son sınıfında olup, iki bitirme ödevine odaklanınca ister istemez bazı şeylere ara vermek zorundaydım…

 

Sonuçta, 90’lı yılların başından beri radyo’da başlayan, bir ara televizyonda devam eden ardından gazeteye geçen basın sektörünün bir parçası olma çabama, Akademik titr olarak “Gazeteci” unvanını da ekleme mutluluğu ile “Tarihçi” unvanını bu yaza bıraktık, zaman ne getirecek birlikte göreceğiz.

 

Geçmiş yazılarımda kronolojik bir Sivas tarihi ile başlamış, Selçuklu’lar dönemine kadar gelmişiz, ancak bu defa kronolojik bir sıralama takip etmeden, yine Sivas tarihine dair, fırsat buldukça yazmaya çalışacağım. Tabi bu yazma serüveninde bende sizlerle beraber yeni bir şeyler öğreneceğim Sivas’a dair. Zaman zaman geçmişten, zaman zamansa bugünden bir şeyler dile getireceğiz.

 

Yıl 1271, Sivas İlhanlı hakimiyeti altında, her ne kadar tahtta Selçuklu Sultanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev oturuyor olsa da Anadolu’da yönetim İlhanlı Veziri Sahip Şemseddin Mehmed Cüveyni’nin elinde idi. Aynı dönemde Sahip Ata Fahreddin Ali’de Selçuklu Devletinde Vezirlik yapmakta idi. Daha önceki yazılarımda durumla ilgili detaylı bilgiler paylaşmıştım.

 

Sivas’a gelecek olursak o gün her iki Vezir’in birbiri ile yarış halinde olmasının etkilerini bu gün bile çıplak gözle görmekteyiz, bir tarafta Sahibiye Medresesi (Gökmedrese), diğer tarafta Anadolu’da en yüksek Taç Kapıya sahip, Cüveyni Mederesesi (Çifte Minareli Medrese – Darülhadis). Gerek Sahip Ata Fahreddin Ali, gerekse Sahibiye Medresesi ile ilgili söyleyeceklerimizi bir sonraki yazılara bırakalım.

 

İzzettin Keykavus’un yaptırmış olduğu Darüşşifa’nın tam karşısına konumlandırılan medrese, tüm heybeti ile İlhanlı hakimiyetini vurgulamak üzere yapılmış olduğu izlenimini vermekte. Her ne kadar mimar adı okunamamış olsa da genel kabul medresenin mimarının Kölük b. Abdullah olduğu yönündedir. Son yıllarda yapılan kazılardan, medresenin açık avlulu, dört eyvanlı planda ve iki katlı olarak inşa edildiği, yine her iki yanında bulunan bina temellerinden de bir külliye birimi olduğu anlaşılmaktadır. 1900’lü yılların başında Halil Ethem (Eldem)’in çabaları ile Taç Kapı arkasına yerleştirilen payandalarla, bu gün Sivas’ın sembolü haline gelen Çifte Minarelerin ve Kapının yıkılması engellenmiştir.

 

“ “Yer, mekân, ev" gibi anlamlara gelen "dâr" ile "hadis" kelimelerinden meydana gelen "Dâru'l-hadis", Hz. Peygamber'in söz fiil ve takrirlerinden ibaret olan hadis tedris ve tedkiklerinin yapıldığı yer demektir.” Bir çok kaynaktan öğrendiğimize göre Mehmet Cüveyni tarafından yaptırılan bu medresede de hadis ilimleri öğretilmekte idi.

 

Çifte Minareli Medrese’nin doğu cephesi ekseninde dışa taşkın ve beden duvarından yüksek olan on sıra mukarnas kavsaralı taç kapı yer alır. Taç kapıda sivri kemerli kapının üzerinde, kuşatma kemerinin üzerindeki yatay şeritte, yan nişlerin üzerindeki sivri kemerli yüzeysel nişlerde ve üzerindeki yatay şeritte kitabeler yer alır (Rıdvan Nafiz- İsmail Hakkı, 2005, s. 128- 129)

 

Taç kapıda kavsaranın üzerindeki yatay şeritte tek satırlık sülüsle yazılmış kitabede Tevbe Sûresi 122. Ayet yazılıdır.

 

Taç kapının sivri kemerli kapısı üzerinde / taç kapı nişini yatay olarak dolaşan sülüsle yazılmış tek satırlık kitabe: “Bu kutsal medresenin yapılmasını ulu sultan, yüce şahlar şahı, din ve dünyanın güneşi, (Şemseddin Cüveyni) Muhammed bin Muhammed bin Muhammed mahkeme sahibi, Allah devletini daim etsin 670 (1271) altı yüz yetmiş yılında.” yazmakta.

 

Genel olarak, Sivas’taki diğer medreselerde olduğu gibi bu tip yapım kitabelerinde dönemin Sultanı kimse onun adı zikredilir, burada ne Selçuklu Sultanı nede İlhanlı Hükümdarının adını zikretmemiştir ki, şahsi düşüncem “din ve dünyanın güneşi” Mehmed Cüveyni kendisini her iki Sultan’da üstte görmekteydi.

 

Bundan sonra kronolojik bir çizgide olmasa da yine Sivas ile ilgili yazmaya devam etmeye çalışacağımı belirterek, bu haftalık bu kadar diyelim, sağlıcakla kalın…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?