USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

İYİLİĞİ EMREDİP – KÖTÜLÜĞÜ MEN ETMEK.

10-01-2022

İslamın temel ilkelerinden birisi de toplumun ve kişilerin birbirine iyiliği ve güzelliği tavsiye etmesidir. Bu tavsiye ne kadar çok ve yoğun şekilde yapılırsa insanlar arasındaki ilişkiler o derecede iyileşip gelişebilir ve ahlâklı ve erdemli bir topluluk meydana gelir. Kur’ân-ı Kerim’de, kurtuluşa erenlerin özelliği olarak, Cenab-ı Allah, “Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. . İyiliği emreder, kötülüğü meneder ve Allaha iman edersiniz…” (Âl-i İmran,3/110); “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten meneden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” ( Âl-i İmran,3/104) buyurmuştur.

Hiç şüphesiz hayır üretme idealindeki insanlar arasındaki yardımlaşmalar, iyiliği yayma amacına yönelik yardımlaşmadır. Yüce Allah, iyilik yapmakta ve kötülükten sakınmada yardımlaşmamızı emretmiştir. Allah için iyilik yapan, Allah için maddi ve manevî yardımda bulunan kimsenin mükafatını da şüphesiz Yüce Mevlamız verecektir.

Yüce dinimizde hayrın, iyiliğin sınırı yoktur. İnancımızda Rabbimizin rızasına vesile olan her bir davranış hayırlı ve güzel bir davranıştır. Şüphesiz hayır işlemenin hem maddi hem manevî birçok çeşidi vardır. Hayır herkesin gönlüne ve gücüne göredir. Hayır işlemek, kimine göre cami, hastane, okul yaptırmaktır; kimine göre mağdurlara, muhtaçlara el uzatmak, mahzun gönüllere neşe saçmaktır. Hayır, bazen bir yetimin, kimsesiz boynu büküklerin başını okşamak, bazen de bir kardeşimizin yüzüne tatlı bir tebessümle bakmaktır. Hayrın anahtarı bazen yolunu kaybetmiş birine yol göstermek, boynu bükük bir garibin ümidi olmak, bazen de mazlumun, mağdurun acısını paylaşmak, göz yaşlarına ortak olmaktır. Hayır kimi zaman da zalimlere, yakıp yıkanlara, terör estirenlere, cana kıyanlara, insanlara hayatı zinden edenlere karşı çıkmaktır.

Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, “Hayra vesile olan, o hayrı işleyen kadar sevap kazanır.” buyurmaktadır. Şu halde hayır işlemek kadar hayra vesile olmak, hayrı teşvik etmek de önemli bir davranıştır.

Atalarımız, “iyilik yap denize at, balık bilmezse Hâlık bilir” diyerek daima iyilik yapmamızı öğütlemişlerdir. Kişilere, yere, zamana göre değil, herkese, her yerde, her zaman iyilik yapılması gerektiğini ifade etmişlerdir.

Mü’min kişinin, muhtaç olsun olmasın herkese iyilik yapmak, yardımlarda bulunmak ne kadar dinî görevi ve insanlık borcu ise yapılmaya tevessül edilen kötülükleri önlemek de o derecede dinî görevi ve insanlık borcudur. Nitekim Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) “Sizden kim kötü bir şey görürse onu eliyle önlesin, eğer buna gücü yetmezse dili ile önlesin, eğer buna da gücü yetmezse kalbi ile önlesin. Bu ise imanın en zayıfıdır!” .(Ebu Davud, Salat, 239, 242) buyurmuştur.

İslâm dininde, cebir ve şiddete başvurmak suretiyle inanç ve fikirlerin kabul ettirilmesi usulü yoktur. İnandırmak, sevdirmek, affetmek, hoşgörülü olmak, huzur ve rahatlık hissi uyandırmak yolu vardır. Kin, nefret ve ihtiras, huzursuzluk yaratır, yeis ve üzüntü yaratır, ruhî bunalımları derinleştirir. Hayat, ancak, iyi görüş, tatlı düşünce, cömert bir kalp, tatlı dil-güler yüzle tatlılaşır ve huzur bulunur. Şu kısa hayat, bir ses gibidir: Duyulması ile kaybolması arasında kısacık bir zaman vardır. Hüner, gönüllerde öfke ve kin dolu bir ses değil, faziletli-dost-sıcak bir ses bırakarak ebediyete göçmektir.

( A. Ragıp Akyavaş, a.g.e. s48-49).

 

 

14-ALLAH’ın RIZASINI ALMAK!

İnsan, istekleri-arzuları-hırsları bitip tükenmek bilmeyen kendi nefsine boyun eğmek için, ona kulluk etmek için değil, sadece Allah Tealâ’ya kulluk etmek için yaratılmıştır! O halde, İnsanoğlunun, yaratılış amacı itibariyle, hayatta tek amacı, Cenab-ı Allah’ın rızasını almak olmalıdır; Allah’ın rızasına mazhar olabilmek olmalıdır! Temel amaç, ana gâye, ilk ve son dilek budur !

Bunun teknik talimnamesi ise Kur’ân ve sünnettir. “Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır! İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır!” (Râd, 13/22). Kur’ân ve sünnete göre Allah rızasını almanın bazı yollarını şöylece sıralayabiliriz.

  1. İnsanın her durumda Allah ile iletişim ve ilişkisini sürdürmesi:    

İnsanın ilâhî irade ve rızayı gözeterek yaşaması, dini kural ve değerlere bağlı kalması, her durumda Allah ile iletişim ve ilişkisini sürdürmesi; doğruluk, dürüstlük, erdemlilik esas olmak üzere İslâmın inanç esaslarına ve özellikle de ahlâk kurallarına aykırılık olmayan tutum ve davranışlar sergilemesi; iyi niyetle, salih amaçlarla tutum ve davranışlarda bulunması; insanların, hayvanların, bitkilerin yardımına koşması; dostça davranması, fedakârlıklarda bulunması; herkese iyilik yapması, kötülükleri men etmesi; hayır-hasenat yapması; başkalarına sevgi-saygı göstermesi; diğer insanlarla iyi ilişkiler kurması, yardımlaşması, rızkını ve geçimini helâl yollardan sağlaması, işini iyi ve güzel yapması, namus ve iffetini koruması, zararlı alışkanlıklardan uzak durması, çevreyi koruması, fakir-muhtaç ve çaresizlere yardımcı olması, haram ve kötü işlerden uzak durması, bir annenin, çocuklarının eğitimi ile ilgilenip onları yetiştirmesi gibi maddi davranışların tümü ve bunlara benzer iyi niyetli tutum ve davranışlar Allah Tealâ’nın rızasının alınmasını sağlayan davranışlardır

b-İbadet ve kulluk etmek: Kur’ân-ı Kerim’de Cenab-ı Allah, “Ben cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım !” (Zâriyat,51/56).“...Hem korku, hem de ümit ile O’na kulluk edin…!”  (Â’râf,7/56) buyurmaktadır. Yukarıda açıkladığımız üzere, Allah Tealâ’ya kulluk etmek, Kur’ân-ı Kerim’de belirtilen emirlere, buyruklara, yasaklara uymakla olur. İnancını kavî kılmakla, ibadetlerini muntazaman yapmakla olur. Bu tür hareketlere, davranışlara, ibadetlere özen göstermenin; riayet etmenin nihaî amacı Allah Tealâ’nın rızasını alabilmektir. İbadet, sadece Allah Tealâ’nın rızası için yapılmalıdır. Sadece Allah rızası için yapılan ibadetin değeri, kıymeti, geçerliliği vardır.

c-Dua etmek: Allah Tealâ’a Kur’ân’da. “Rabbinize yalvara yalvara ve için için duâ edin …” ( Â’raf ,7/ 55 ) ; “(Ey Muhammed !) De ki: “Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin!?” (Furkan,25/77) buyurmaktadır. Dua, bütün benliğimizle Allah’a yönelerek maddi ve manevî isteklerimizi O’na arz etmemiz ve O’na niyazda bulunmamızdır.

d-Zikretmek: Cenab-ı Allah’ın rızasına kavuşmak için daima Allah’ı zikretmeliyiz. Zikir; Allah’ı isim ve sıfatlarıyla anmak, tefekkür etmek ve gaflet içerisinde olmamaktır. Allah’ı gönül ve dil ile zikretmekle beraber, O’nu hayatın içinde de anmak ve rızasına uygun davranmak gerekir.

 e--İnfak etmek: “ İnfak, sadece Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla kişinin kendi servetinden harcama yapması, muhtaçlara aynî ve nakdî yardımda bulunması demektir. İnfak, farz olan zekâtı ve gönüllü yapılan her çeşit bağışı kapsamaktadır. Kur’ân-ı Kerim’de “Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz dane bulunan bir tohum gibidir…” (Bakara,2/261) buyrularak, infakta bulunana verilecek sevabın bire yedi yüz olduğu hükme bağlanmıştır.

f-- İyiliği emredip, kötülüğü men etmek: Kur’ân-ı Kerim’de, Allah’ın rızasını almanın ve dolayısıyla kurtuluşa ermenin başka bir yolu olarak, iyiliği emredip, kötülükten men etmek gösterilmiştir

g- Salih ameller işlemek: Allah Tealâ’nın rızasına mazhar olabilmenin en emîn yollarından birisi de salih ameller işlemektir: Salih amellerin, müminin Allah rızasını kazanmasına vesile olmasının kaçınılmaz şartı ihlâstır. İhlâs, yapılan işin katıksız olması demektir: Bizi amellere yönelten temel etkenin Allah’ın rızasını kazanmak niyet ve arzusu olmalıdır. Şeklen ne kadar mükemmel olursa olsun, arka planda gösteriş gibi, böbürlenmek gibi, insanların ilgisini çekmek gibi başka amaçlar bulunan işler Allah katında

hiç bir fayda sağlamayacaktır. Çünkü hadise göre: “ameller ancak niyetlere göre değerlendirilir”

 

h-Adaleti doğru tecelli ettirmek: Adil davranmak; hukukun, ahlâkın ve toplumsal vicdanın gereklerine göre davranmaktır; haksızlık yapmamaktır; doğru, dürüst ve tarafsız şekilde davranarak haklı ile haksızı ayırt ederek haklının hakkını savunmaktır…Adalet; kültür, bilgi, mevki, cinsiyet, ırk, dil ve din farkı gözetmeden insanlara, salt insan olmaları hasebiyle eşit ve tarafsız davranmak ve haklarını vermektir…Müminlerin adaletle davranmaları Allah Tealâ’nın buyruğudur: “…Adaletli  davranın. Çünkü Allah, adaletli davrananları sever.” (Hucurât,49/9).

Demek ki; birkaç örneğini yukarıya aldığımız davranışlar gibi, insanoğlunun, Cenab-ı Allah’ın kendisinden beklediği, istediği, emrettiği, yasakladığı, hoşuna gittiği-sevdiği her türlü tutum ve davranışları göstermesinin nihaî amacı Allahu Tealâ’nın rızasını kazanabilmek olmalıdır!

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?