USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Sivas’ta Gül Kokulu Bir Veli: İHRAMCIZÂDE İSMAİL HAKKI TOPRAK

23-02-2021

Dedelerinin Kâbe’nin örtüsünü değiştirmek gibi bir görevlerinin olmasından dolayı İhramcızâde olarak tanınan İsmail Efendi, Sivas’ın son döneminde çok özel ve müstesna konumu olan bir şahıstır. Bütün çabasını Hakk’ın rızası için insanlara hizmete adayan bu büyük gönül insanı Örtülü Pınar Mahallesi’nde 1880 yılında dünyaya gelmiştir. (Selçuk Eraydın, İsmail Hakkı Toprak, İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Sempozyum Tebliğleri, Somuncu Baba, Yıl:3, Sayı:11, Aralık 1996, s. s.20–24.) Babası Hüseyin Avni Bey, annesi Ayşe Hanım’dır. (İsmail Hakkı Altuntaş, Nakşî-Hâkî Tarikatı ve İlm-i Ledün Sırları, Gözde Matbaacılık, İstanbul Tarihsiz, s.43.) Anlatılanlara göre, Hüseyin Bey ile Ayşe Hanım’ın uzun süre çocukları olmamıştır. Bunun üzerine Ayşe Hanım, bir çocuk elbisesi dikmiş ve Hz. Peygamber’in kabrine bu elbiseyi bırakmıştır. Rüyasında Hz. Peygamber’in kucağında kendisine bir erkek çocuğunu verdiğini gören Ayşe Hanım’a, Hz. Peygamber, ‘İsmini İsmail koyun’ demiş ve dünyaya gelen bu çocuğa bu nedenle İsmail ismi verilmiştir. (İsmail Hakkı Altuntaş, İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak, Gözde Matbaacılık, İstanbul 2009, s.9-11.) Anne ve babasının üzerine titrediği İsmail Efendi, ilk olarak Sivas Rüştiyesi’ne kaydolmuş ve burayı başarıyla tamamladıktan sonra Şifahiye Medresesi’nde yüksek öğrenim hayatına başlamıştır. Ciddi bir eğitim sürecinden geçen İsmail Efendi, özellikle Arapça ve Farsçada uzmanlaşmış ve bu dillerde şiir yazabilecek bir seviyeye gelmiştir. (Necmettin Sarıoğlu, İsmail Hakkı Toprak, Somuncu Baba, Sayı:59, s.42; İsmail Palakoğlu, Gönüller Sultanı: Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi, Somuncu Baba Araştırma ve Kültür Merkezi Yayınları, Ankara 2004, s.94.) Okumayı ve yazmayı çok seven İsmail Efendi, dönemindeki şartlar gereği eser vermek suretiyle değil insan yetiştirmek suretiyle hizmet yolunu seçmek durumunda kalır ki ondan bize çok fazla eserinin ulaşmamasının en önemli sebeplerinden bir tanesi de budur.

İsmail Efendi, askerlik görevini Kurtuluş Savaşı yıllarında kol komutanı olarak Suşehri’ne cephane taşımak suretiyle yerine getirmiştir. (Lütfi Alıcı, İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi, Es-Seyyid Osman Hulusi Efendi Vakfı Somuncu Baba Araştırma ve Kültür Merkezi Yayınları, Ankara 2001, s.2.) Askerlikten sonra, Tokat İnhisar Dairesi’nde Müskirat Memurluğu yapmış daha sonra Sivas’ta Duyun-u Umumiye memurluğu görevinde bulunmuş ve nihayet Zara Tuzlası’ndaki memuriyet hayatının ardından 1931 yılında kendi isteği ile emekli olmuştur. (Ali Şahin Canozan, İhramcızâde’nin Vakfa Hizmetleri,  Revak, Sivas 1991, s.8–9; İbrahim Yasak, Abdülvehhab Gazi ve Sivas Yatırları, Seyran Yayınları, Sivas 2004, s.86.) 

Ömrünü hizmete adayan İsmail Efendi’nin Sivas’a kazandırdığı en önemli hizmet, şüphesiz, Ulu Camii’nin tamiridir. 1956’da İsmail Efendi’nin dernek başkanlığı sürecinde gerçekleşen büyük tamirde Ulu Camii, aslî hüviyetine uygun bir şekilde elden geçirilmiştir. Maddî birçok imkânsızlıklara rağmen büyük fedakârlıklarla yapılan bu çalışma İsmail Efendi’nin tek büyük eseri değildir. Onun, İmam-Hatip Lisesi’nin açılması noktasında da ciddi girişimleri olmuştur. İsmail Efendi, İmam-Hatip Lisesi’nin dernek başkanlığını da üstlenmiş ve burasının eğitim-öğretim hayatına kazandırılması için elinden geleni yapmıştır. Bu hizmetlerinin yanı sıra İsmail Efendi’nin birçok toplumsal oluşumda liderlik yaptığı da gözlemlenmiştir. Cami, yol, çeşme, köprü ve diğer hayr hizmetleri peşinde koşuşturan İsmail Efendi’nin en çok bilinen faaliyetlerini şu şekilde sıralamamız mümkündür: Sivas-Hoca İmam Cami Minaresi yapımı, Sivas-Ulu Cami Tamiri, Sivas-Hayırseverler Cami yapımı, Sivas-Sofu Yusuf Cami yapımı, Serçeli Cami yapımı, Zara Cencin Köyü İçme Suyu yapımı, Zara-Cencin Köyü köprüsü, Tozanlı Köprüsü yapımı vb. (Bu ve benzeri birçok hayr hizmetinde bulunan İsmail Efendi’nin öncülüğü ile 54 (Alıcı, İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi, s.9–15) veya bir başka tespite göre 154 eser halka hizmet verebilecek bir hale gelmiştir. Âlim Yıldız, İhramcızâde’nin Bilinmeyen Şiirleri, Somuncu Baba, s.36–37.)

İsmail Efendi, ömrünü sadece maddî hizmetlere tahsis etmemiştir. O, nefsin hile ve tuzaklarından kurtularak insanlığa hizmeti kendisine şiar edinen bir gönül üstadıdır. O, manevî gelişimi için ilk olarak Arap Şeyh olarak tanınan Abdullah Hâşim el-Mekkî’nin (ö.1922) hizmetinde bulunmuş, (Yasak, Abdülvehhab Gazi ve Sivas Yatırları, s.74–75.) daha sonra çalışkanlığı nedeniyle halk arasında ‘Mûr Ali Baba’ olarak bilinen Mehmed Efendi’ye yönelmiştir. (Saim Savaş, Bir Tekkenin Dinî ve Sosyal Tarihi, Dergâh Yayınları, İstanbul 1992, s.31. Doğan Kaya, Sivas’ta Yatırlar, Uluslararası Türk Dünyası Eren ve Evliyaları Bildirileri, Evrak Yayınları, Ankara 1998, s.272; Orhan Sağlamer, Mor Ali Baba Tekkesi ve Zaralı Şeyh Seyfettin Özturhan, Revak Dergisi, Sivas 2002, s.210.) Bu intisabının ardından manevî bir işaretle annesinin de müntesibi olduğu Tokatlı Mustafa Haki Efendi’ye gitmiş ve üstadının vefatına kadar ona hizmet etmiştir. İsmail Efendi, Hâkî Efendi ile irtibatına şu ifadelerinde değinmiştir:

Künhümü bilmek dilersen sırr-ı Hâkî’dir özüm

Anın etvârıncadır dâ’im özüm ve sözüm

Her neye baksa basar-ı Hâkî’dir bakan gözüm

Zirâ evvelden anınla tek ü tenhâ olmuşuz (Alıcı, İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi, s.43; Mehmet Arslan, Evliyalar Dünyası, Dua Yayınları, Baskı Yeri ve Yılı Yok, s.83.)  

Hâkî Efendi’nin vefatı ile İsmail Efendi, aynı zamanda ilk mecliste Sivas Mebusu olarak görev yapan Mustafa Takî Efendi’nin (ö.1925) (Fatih Çınar, Sivas Mebusu Şeyh Hacı Mustafa Takî-Doğruyol- Hayatı, Eserleri, Fikirleri, Tesirleri Ankara 2004 (Basılmamış Lisans Tezi), s.24; Millî Mücadelenin ve İlk Meclislin Manevî Mimarlarından Sivaslı Bir Âlim: Mustafa Takî Efendi, CÜİFD, Sivaslı Din Bilginleri Özel Sayısı, Sayı IX/2, Sivas 2005, s.169–204.) manevî tesir halkasına dâhil olmuştur. İsmail Efendi, Takî Efendi’ye intisabını şu şekilde dile getirmiştir: 

Bir acep sırr-ı Takî’den aldığım ders-i iber

Anı bilmek diler isen vereyim sana haber

 

Her ûlûmu almış idi pîrimden o şeyh-i mu’teber

Biz de anda mahvolup bezm-i ferdâ olmuşuz. (Veli Şen, Evrâd-ı Bahâiyye, Sivas 1976, s.34; Lütfü Alıcı, İhramcızâde İsmail Hakkı Efendi’nin Feyz Aldığı ve İntisap Ettiği Kolun Büyükleri, Somuncu Baba Dergisi, Temmuz- Ağustos 2002, s.28; Hasan Akyol, İslâm ve Ahlâk, Yaylacık Matbaası, İstanbul 1988, s.7.)

İsmail Efendi’nin eserlerinin sayısının az olmasının sebebine yukarıda işaret etmiştik. Ondan günümüze; Yâre Yadigâr isimli eseri, mektupları ve bazı şiirlerinin dışında eser ulaşmamıştır. Yâre Yadigâr’ını son üstadı Mustafa Takî Efendi’nin ‘Tarîh-i Nûr-i Muhammedî’ isimli eserini manzûm hâle getirmek suretiyle kaleme almıştır. İsmail Efendi;

 Üstâdım Takî aleyhi’r -rahme

Yazmıştı mensûr etmişti tuhfe

 

Geldi dile ben eyledim cüret

Aldı beni çok hüzün ile haclet (Alıcı, İsmail Efendi,  26; Toprak, Kitab-ı Gül, s.126–127.) ifadeleri ile bu gerçeği dile getirmiştir.

Bu kısacık makaleye, maddî ve manevî sahadaki bütün hizmetlerini sığdırmamız mümkün olmayan İsmail Efendi, giyim kuşamı, alçak gönüllüğü, cömertliği, fedakârlığı, sabrı, azmi ve hizmet aşkı ile günümüz insanına mesaj vermeye devam eden Yunusların, Mevlanaların, Şems-i Sivâsîlerin çağımızdaki son temsilcilerindendir… Yetiştirdiği talebeleri, sosyal hayata kazandırdığı cami, köprü, yol, eğitim ve öğretim kurumları ile aramızda sessizce yaşamaya devam etmektedir sanki… Bugün bizlere düşen görev, Sivas’ın bu manevî büyüğünü yakinen tanıyıp onun hayata anlam katma çabasını idrak ederek bu ölçülerle hayatımıza yön vermek olacaktır. İsmail Efendi, kendisinden önce başkalarını düşünen, hizmet ehli, gönüllere Allah aşkı ve sevgisini nakşeden bir gönül üstadıdır. Peki ya biz?... 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?