Ulaş Karasu'dan Rant Tepkisi: "Vatandaş Yurdundan Sürgün...''

Ulaş Karasu'dan Rant Tepkisi: "Vatandaş Yurdundan Sürgün...''
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Sivas Milletvekili Ulaş Karasu, Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümünde yeni rant kapılarının açıldığını belirterek kanun teklifinin maddelerine tepki gösterdi.

DEMET KARAKUŞ

CHP Sivas Milletvekili Ulaş Karasu, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel kurulunda Köy Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ikinci bölümü üzerine partisi adına söz aldı.

Her zaman olduğu gibi bir torba kanunla karşı karşıya olduklarını ifade eden Karasu, “Kendisi torba ama içeriği zorba bir teklif ne yazık ki. Bakın, bu teklifte ne var? İmar hakkı aktarımıyla vatandaşın hakkına çökmeye çalışıyorsunuz. Diğer taraftan, 12 maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş, siz şimdi yeniden bunu önümüze getiriyorsunuz. İlk bölümde tartıştık ama Anayasa'ya aykırılıkları gideremedik. Biliyorum ki ikinci bölümde de çözemeyeceğiz çünkü sizin böyle bir niyetiniz yok. Neden yok? Çünkü teklif geldiği günden itibaren "Bu konuları etraflıca konuşalım, görüşelim, görüşleri alalım, doğrusunu yapalım." dedik, dinlemediniz. Yaptığınız iş ilk günden yanlıştı, dün de yanlıştı, bugün de yanlış. Bakın, bu teklifte meslektaşlarım mühendislerle, mimarlarla ilgili düzenlemeler var. Bırakın onlardan görüş almayı, yetmiş yıllık geçmişi, 700 bin üyesi olan TMMOB'a herhangi bir bilgilendirme dahi yapmadınız. Şimdi, TMMOB'un özerkliğine saldırıyorsunuz çünkü orada meslektaşlarım, İliç'ten Soma'ya maden facialarında, Akkuyu'dan Sinop'a nükleer tehdide karşı halkın yanında duruyorlar, Çukurova'dan Filyos'a yok edilen tarım alanlarını korumak için direniyorlar, Salda Gölü'nden Van Gölü'ne, su havzalarına, kuzey ormanlarından Kaz Dağları'na ormanlarımıza sahip çıkıyorlar. İşte, siz bunun için TMMOB'u hedef alıyorsunuz ama TMMOB susmaz, siz de susturamayacaksınız.” dedi.

Teklifte çok açık vatandaşın imarına çökme maddeleri olduğunu vurgulayan Karasu, “Kabaca, 1/1.000'lik imar planı marifetiyle mülkün bir kısmını kamu hizmet alanı göstererek imarı öldürmeyi, bunun karşılığında imar hakkını koruma adına vatandaşa başka bir yer göstererek yerinden etmeyi amaçlıyorsunuz. Yani vatandaşın evine, arsasına çökmenin adı "imar aktarımı" olacak. İmar hakkı koruma kılıfıyla da vatandaş yerinden yurdundan sürgün edilecek. Bakın, İmar Kanunu'nun geçici 16'ncı maddesiyle yasalaştırılan "İmar barışı kapsamında kayıt altına alınan yapılara ilişkin olarak yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır." düzenlemesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi, karar dünkü Resmî Gazete'de yayımlandı. Yani yirmi iki yılda 11 kez imar affı çıkarıp, yapılan yapıların güvenliğini hiçe sayıp imar affını bir seçim kampanyasına dönüştürmenizin hukuka aykırılığı bir kez daha tescillendi. Kararda yapının sağlamlığı konusunda devletin yükümlülüğü olduğu vurgulanıyor; son derece önemli ve yerinde bir karar. Sadece vatandaşların yaşam hakkını güvence altına almıyor, aynı zamanda devletin deprem felaketindeki asli sorumluluğunu da vurguluyor. Riskli yapı stokuyla karşı karşıya olan ülkemizde vatandaşlarımızın güvenliğini tehlikeye atmaya yönelik bir anlayışın asla kabul edilemeyeceğini ortaya koyuyor.  “ diye konuştu.

Yeni rantların kapısının açıldığını aktaran Karasu, “2019 yılındaki değişiklikleri neden yaptık? Müteahhitlerin keyfiyetini önlemek için yapı denetim firmasının elektronik dağıtım sistemiyle otomotik olarak belirlenmesini yine sizler istemediniz mi? Şimdi yine sınır getiriyorsunuz. Hiç akıllanmıyor musunuz? Bakın, siz bakmayın 500 metrekare kıstasına, 500 metrekare üzerindeki yapılarda ise otomatik sistemle 2 firma atanacak, müteahhit bunlardan biriyle anlaşacak. Yani sözün özü, denetim firmaları iş almak için rekabete girecek, kim daha ucuz ve az denetim sözü verirse ihale onun olacak. Hatırlayın, önceki Çevre Bakanı Özhaseki ne diyordu? "Müteahhitler ile yapı denetim firmaları arasında ahbap çavuş ilişkisi oluşmuş, tadı kaçmış, binaları kimse denetlemiyor." diyordu. Bunu söyleyen sizin bakanınız. Şimdi, birinci kuradan çıkan yapı denetim firması sözleşmeyi bir hafta, on gün içinde onaylamazsa mal sahibi gidip ikinci firmayla sözleşme yapacak. Şunu da belirtmek gerekir ki, 500 metrekare altındaki işler dağıtımdan çıkarılsa bile kesinlikle havuz puanına eklenmelidir. Çünkü bu sayede yapı denetim firmaları eşit koşullarda yarışmaya devam edebilirler. Bu şekliyle bu teklif ne yapı denetim firmalarını ne de müteahhitleri memnun ediyor. İki yıl sonra yine "Yanlış yaptık." diyeceksiniz ve yeni bir kanun teklifiyle karşımıza geleceksiniz. Oysa yapı denetimi hakkındaki kanunun temel amacı sağlıklı ve sağlam yapıların bulunduğu, güvenli ve modern şehirlerin oluşturulmasıdır. Gelin, ilgili her kesimin görüşünü alarak tüm sektörü kapsayacak bir düzenlemeyi hep beraber yapalım. Yapıların denetiminin ticari ilişkilere kurban edilmesine fırsat tanımayalım. Bakın, Yapı Denetim ve Deprem Mühendisliği Derneği bir açıklama yapmış ne diyor: "Bu değişiklikler denetimden kaçan, imar haklarını hiçe sayan, teknik hiçbir yeterliliği olmayan tacir kişilerin denetimden kaçma politikasıdır. Bu düzenleme, aktif deprem kuşağındaki ülkemiz için kabul edilemez biçimde kamu güvenliği tehdidi oluşturmaktadır." Gelin, sistemi daha iyi duruma getirecek düzenlemeleri hep beraber yapalım. Mesela, Yapı Denetim Kanunu'nda her şeyin bir alt sınırı var. Neden firmalarda çalışan mühendislerin maaşlarına bir alt sınır koymuyoruz? Mühendisleri 25 bin liraya, 30 bin liraya asgari ücrete niçin mahkûm ediyorsunuz? Mühendis mimar örgütlerinin özerkliğiyle uğraşacağınıza meslektaşlarımızın özlük haklarıyla, ekonomik sorunlarıyla uğraşacağız.” şeklinde konuştu.

 

 

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.