ÇOCUKLUK TRAVMASININ SOSYOLOJİSİ

Fatma ZEHRA
Fatma ZEHRA
ÇOCUKLUK TRAVMASININ SOSYOLOJİSİ
11-10-2022

Küçük yaşlardan itibaren ebeveynleri tarafından terk edilmiş, özellikle güvensiz bağlanma yaşamış çocuklarda yeri doldurulamaz boşluklar meydana gelmektedir. Bu duygusal bir boşluk olup temelinde sevgi ve ilgi eksikliği bulunmaktadır. Bu sevgi ilgi eksikliği deyim yerindeyse yetinememe anlamına gelebilecek doyumsuzluk duygusuyla son bulabilir. Her türlü imkânı yerinde olsa bile sevgi ve ilgi görmüyorsa bu eksikliği gidermek için daha fazlasına sahip olmak isteyebilmektedir. Daha fazlasına sahip olmak istediği kimi zaman daha fazla sevilmek için daha fazla beğenilme arzusu veya daha fazla tüketme isteği olarak görülebilmektedir. Çocuk örneğiyle devam edecek olursak, çocuk eğer davranış bozukluğuna sahipse eşya veya para çalma davranışıyla bunu ortaya koyabilirler. Bu davranış bozukluğu travmatik çocuklarda görülmekte olup bu davranışı ilgi ve dikkat çekme yöntemi olarak tercih etmektedirler. İlgi görme ve dikkat çekme isteği insani bir duygu olmakla beraber davranış bozukluğu olarak sergilemekten ziyade daha sanatsal ve entelektüel alanda gösterebilmek daha farklı bir süreçten geçmeyi gerektirmektedir. Travmaya maruz kalmanın boyutları genellikle çocuklar için dikkat edilen bir sosyal olgu iken yetişkinlerin travmaya maruz kalması önemsenen bir konu olarak görülmemektedir. Çoğu yetişkin travmalarını görmezden gelmektedir. Ve artık bu travmalar toplumsal düzeyde yaşanmaktadır.

Bu davranış örüntülerindeki farklılıkları cinsiyet bazında temellendirmek oldukça zordur. Özellikle de çocukları ele alırken bu cinsiyet farklılıkları pek fazla gözlemlenmez. Yalnızca, terk edilme durumları sonucunda meydana gelen travmalarını kız çocuklarının ve kadınların daha yoğun yaşadıklarını düşünmekteyim. Çocukluğunda hislerine, duygularına, ihtiyaçlarına bakıcısı olarak algıladığı kişiden cevap alamayan çocukların genel olarak bu travmaları atlatmakta zorlandığını söyleyebiliriz.

 

Çocukluk travmaları yalnızca ailelerin sebep olduğu olaylar değildir. Çocuğun okulda, mahallede akranları ya da büyükleri tarafından yaşadığı zorbalıklar, okul çağında ise kötü niyetli öğretmenler hatta sağlık personeli tarafından bile zorbalığa maruz kalabilmektedir. Çocuk için en can acıtıcı olanı ise görülmemek veya duyulmamaktır. Bu belirtilen sorunların hepsi çocukluk travmalarına aittir. En travmatik olanların sebebi kültürel ve toplumsaldır. Ben hiç ıssız bir adada travma yaşayanı duymadım. Toplumsal hayat insanı ihya ettiği gibi çökertebilmekte veya zayıflatabilmektedir.

Örneğin, mahalle baskısı kavramı son zamanlarda Şerif Mardin sayesinden popüler olmuştur. Bu kavram birçok sorunu sosyolojik olarak adeta özetlemektedir. Bizim gibi geleneksel ve ataerkil toplumlarda mahalle baskısı denebilecek dini, kültürel baskılar, ekonomik yoksulluklar, sosyal imkânlara ulaşmadaki yoksunluklar en çok travmatik olanlardır. Bu sorunlara sistematik  bir şekilde maruz kalan bireylerde halk arasında deli denebilecek Psikozlar meydana gelir. Psikozlar çoğunlukla toplumsal olup geçici ya da kalıcı olabilmektedir. Sosyoloji toplum ruh sağlığının merkezinde yer alır. Gündelik yaşam pratiklerinde muhafazakâr olan bireylerde sosyal değişime adapte olamamak bu Psikozları tetikler. Sosyal değişime inanan bireyler değişikliklere hızlı uyum sağlayarak ruh sağlığını koruyabilmektedir.

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?