USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Bir Gönlü Kırmaya Değer mi?

10-10-2022

Düşününce insanın yüreğini yakan duyduğu kimi cümleler olur ki, değdiği yürekte bıraktığı etki açılmış bir yara gibi kanar durur. Yıkıp geçtiği geceleri, tarumar ettiği uykuları telafi etmek kabil-i mümkün olmayabilir. Ama söylenmiştir, söz ağızdan ok yaydan çıkmıştır bir kez…

Söyleyen mi umduğu dağlara kar yağışının altında kalmış, zihninde kar kütlelerini yuvarlana yuvarlana, katlana katlana önü alınmaz ve durdurulmaz yıkıp geçen bir çığın altında kalmıştır, ya da işiten mi? Kim bilir? Neden ve hangi niyet, hangi saiklerle yakıp yıkan cümleleri söylemeye yöneltmiştir? Söylenmeye değecek denli söyleyeni yaralayan ya da haklı kılan gerekçe acaba etraflıca daha açıkçası empati yaparak, neden yapılmadığı, niye yapılmadığı akledilmemiş, fikredilmemiş midir?

Olan olmuştur, bir kez yıkılan gönül kaç kez istiğfar edilebilecektir ki telafisi mümkün olma ihtimalini yakalaya? İstiğfar onu olmamış, kırmamış yapabilecek midir, bilinmez. Bunu da fark edebilmek ise erdem sahibi olan kişiye hastır. “Bir kez gönül yıktın ise” ya da mütefekkirimiz Mustafa Kutlu’nun deyimiyle “Bir kez kalbin aynası çizildiyse, çizikler çatlağa, çatlaklar uçuruma dönüş”tüyse, kefareti mümkün olacak mıdır?

İnsanız sonuçta, yanlış anlamaya da yanlış yorumlamaya meyyal bir yapımızın olduğu bir gerçektir. Zaten bu özelliğimiz iyiyi kötüden ayırt edebilme kabiliyetine olması gerekeni neden olmadığından ayırt edebilme kabiliyetimiz oranında insan-ı kâmilliğe ulaştırır.

Okun yaydan çıkması, sözün vadesinin yetmesi anlaşılabilir. Anlık kontrolsüzlüğün verdiği bir rahatlığın akıbetinde sarf olan her söz, her ne kadar yaralasa da insanı, söyleyen de dinleyen de hisse’l vuku olarak fark eder; özür diler, telafi eder. Yine de bilinir ki bu sözün söylenmesine neden olan bir evveliyatta incinme vardır. Onun zamansız, hesapsız ve plansız da oku yaydan çıkarmış, sözün vadesini getirmiştir. Yaralamıştır ama affedilir genelde.

Muhakkak ki hiçbir cümle öylesine gelişigüzel söylenmemiştir. O cümleyi söylemeye, söylemekten önce aylarca zihninde saklayarak, yerini, zamanını ve fırsatını bulunca, içinde büyüyen öfke ile birlikte olanca hararetiyle ve işitenler arasında rencide edici bir üslupla ve gelişigüzel boca etmek, hangi erdemli insanın yüceliğinin dışavurumudur.

Bir talebimiz, beklentimize uygun vuku bulmadıysa nasip diye inanmamız gerekeni ıskalayıp, karar kılıcıya dokunmaya cesaret etme cüretini göstermeksizin belki değer verdiğimiz ulakları yerden yere vuracak ve bunu da açık sözlü, gözünü budaktan, sözünü herkesten esirgemeyecek sahip olduğu konforlu hayatının gölgesinin gücüne sığınmak, sarraf terazisinde kıymet ifade etmese gerekir.

Ne yaparsın ki hayat böyle…

Herkes durduğu yerden, görmek istediği şekilde bakıyor.

Belki biraz daha ilerisi, gördüğünü gördüğü gibi değil, gönlünden geçtiği gibi yorumluyor. Haliyle, belki böyle bir değerlendirme, ulaşamadığı arzularının, yerine getirilemeyen talep ettiklerini kendi iç dünyasında bir tatmin aracı olarak yaşayıp, yüreğini ferahlatıyor olabilir. Ama sarf ettiği cümlelerle kırdığı gönlün nasıl ve ne şekilde tarumar olduğunu, onu tekrar hoşnut etmenin mümkün olup olmayacağını ise belki de hiç aklına getirmiyor. Hâlbuki, “bir kez gönül yıktın ise…”nin sonuçları hesabın ve mizan terazisinin hangi kefesinde nasıl bir bedelle kendisine döneceğini bilmiyor olmak mümkün mü?

Haklı veya haksız olalım, sınırlı ve sonlu dünyanın bir gün biteceğini ve bir gün sınırsız ve sonsuz varlığı gerçek olan dünyaya gideceğimizi, orada ne ektik ise onu biçeceğimizi adımız gibi bildiğimiz bu dünyada, değer mi bir gönlü kırmaya?

Öyleyse, zor da gelse kendi nefsimize, gururumuz önümüzü set gibi kesse de, hâlâ haklı olduğumuza tüm benliğimizle inansak bile, bir gönlü kırmaya değer mi?  

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?