USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

NEDEN NAZİK OLALIM Kİ?!

20-10-2022

İster yeni tanışılsın ister uzun süredir tanışılıyor olsun, özel bir araştırma kapsamında öğrenmek istemiyorsak karşı tarafın yaşı, medeni durumu, maaşı sorulmaz. Bu yazılı olmayan bir görgü kuralıdır. Bireyler paylaşmak isterse paylaşabilir. Ancak, bizim toplumumuzda bu konular hususi olarak merak edilmektedir. Neden merak edilmektedir?

İçinde bulunduğumuz kültürde bireyler en çok birbirinin özel hayatıyla ilgilenmekte ve medeni durum toplumsal itibar göstergesi olmaktadır. Bu durumun ataerkilliğin yanı sıra, işsizlikten ve fazlaca boş zamana sahip olmaktan kaynaklandığını düşünmekteyim. Haksız mıyım? Bir uğraşı olmayan çevresiyle uğraşarak kendisine uğraş arar. Bilmiyoruz, kendimizi çevremizi, kimseyi tanımıyoruz. Tanısak bilirdik; nazik olmanın ne denli önemli olduğunu, karşılaştığımız herkesin farkında olmadığımız zorluklarla mücadele ettiğini idrak eder, onlara kaba davranmayarak, nazik olarak daha fazla yük olmak istemezdik.

Bazen nezaketsizlik de travma yaratabilir. Yetişkinler de çocuklar gibi travma yaşayabilir. Her yetişkinin ufak da bir travması vardır, özellikle çocukluktan getirdiği. Zorbalık, güvensiz mahalleler, yetersiz kaynaklar, eksik tıbbi bakımlar, kötü niyetli öğretmenler ve hatta sağlık personelleri bile nezaketsiz davranışlarıyla karşı tarafta travma oluşturabilir. Sosyal hayatta görülmemek, duyulmamak, hislerin ve duyguların cevapsız kalması, bu bileşenlerin hepsi travmatik olabilir. Bu travmaların en ağırı ise güvensiz bağlanmadır. Bireyin kendisine dost, yaren olarak algıladığı kişiyle güven ilişkisi kuramamasıdır. Güven bağı kuramayan bireyler toplum tarafından onaylanma duygusunu tatmin edemez ve yalnız hisseder.

Çocuklar özelinden ele alalım…

Çocuklar toplumun aynası olduğu gibi yetişkinliğin de aynasıdır. Hepimiz ebeveynlerinin çoğunlukla farkında olmadan ihmal ettiği dönemlerin yeni yetişkinleriyiz.

Peki, bu güvensiz bağlanma sorunlarıyla nasıl başa çıkabileceğiz? Zor ancak mümkün olmayan durumlar değildir. Öncelikle koruyucu ve önleyici toplumsal tedbirlerimiz hem yetişkinlerimiz hem de çocuklarımız için önem arz etmektedir. Çocuklar için güvenli bir yaşam alanı yani devamlılık arz eden, güven bağı kurabileceği uyum sağlayabileceği bir aile ortamı olmalıdır.

 

 

Herkes herkesin ilacı olabilir. Üzüntülerimiz bittikten sonra bireylerin nitelikli bir sürdürülebilir hayatı için koruyucu ve önleyici tedbirler, adeta toplumsal kanunlar gerekmektedir. Fakat, burada esas olan her bireyin biyolojik bağının bulunduğu ailesiyle ve gündelik hayatında sosyal etkileşimde olduğu kişilerle iletişimim kaliteli olmasıdır. Bu noktada, aile kurumunu nasıl güçlendirebiliriz sorunsalı karşımıza çıkan yoğun emek ve sistematik çalışma isteyen bir bütüncül konudur. Adeta, temelden sağlam olan inşaat gibi güçlü olabilmesi için aile kurmanın temel dinamiklerine odaklanmamız gerekmektedir. Bu durum esasen önleyici bir tedbir olarak karşımıza çıkmaktadır.

Althusser’in deyişiyle devletin en önemli ideolojik aygıtlarından birisi ailedir. Aile kurumu pek çok görüşe göre muhafazakâr bir kurumdur. Diğer deyişle, geleneksellik karşıtı olanlar için aile kurumu korkutucu ve özgürlüğü kısıtlayıcı unsur olarak görülmektedir. Fakat bu bakış açısı da toplumsal yapıyla ilgilidir. Modern toplumlarda aile gerçekten de özgürlüğü kısıtlayıcı bir unsur olarak mı karşımıza çıkmaktadır?

Geleneksel bir toplumda mı yoksa modern bir toplumda mı aile kurmak kolay olmalıdır? Ülkemizde gelenekselliğin muhafazakârlığın ve toplumsal itibarın anahtarı olan evlilik ve aile kurmak neden bu denli kolay; aldatmak, boşanmak vs. neden bu kadar rahat olabilmektedir? Tersine, bir sistemin devamı için problemlerin bertaraf edilmesi gerekmez mi? Neden kaos, çatışma v birçok problem onaylanır hale gelmektedir?

Tümevarım yaparak toplumsal problemlerimizi anlamaya çalıştığımızda sorunların daha büyük olduğunu görmekteyiz. Toplumsal yapıdaki karmaşıklık başta aile olmak üzere tüm toplumsal kurumları negatif şekilde etkilemektedir. Bu sorunları iyileştirmediğimiz sürece önleyici ve koruyucu hiçbir tedbir işlevsel olmayacaktır. Düşünün ki, adımların hatalı atılmasıyla devamlı ayağını kıran bir çocuğun ayağının sürekli alçıya alınması çözüm olmayacağı gibi, adımlarını doğru atmayan bir toplum sorunlarından kurtulamayacaktır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?