
TEMİZ VE SAF ŞİİRLERİN ŞAİRİ
Geçtiğimiz hafta Cumhuriyet devri Türk şiirinde önemli bir isim olan Cahit Sıtkı 'yı yazmıştım. Bu hafta yine aynı devrin bir başka şairi olan ve okullardaki ders kitaplarında:
"Bir yer düşünüyorum, yemyeşil,
Bilemem neresinde yurdun.
Bir ev günlük güneşlik
Çiçekler içinde memnun"
mısralarıyla tanıdığımız aza kanaat etmeyi bilen, kaderci şairimiz Ziya Osman Saba'yı kaleme almaya çalışacağım.
O, arkadaşı Cahit Sıtkı'nın aksine ölümü seven ve ölümü arzulayan bir şairdir. Cahit Sıtkı Tarancı'yla çocukluktan başlayan kadim bir dostlukları olmuştur. Hatta bu ilişkilerinden dolayı edebiyatta işledikleri konularda bile birbirlerini etkilemişlerdir denilebilir.
Ancak Cahit Sıtkı ölüm ve ölümü hatırlatan geçmişi yani çocukluğunu, hüzünlü ve bir o kadar melankolik bir şekilde anlatırken; Ziya Osman Saba geçmişini yani çocukluğunu derin bir özlem ve saygıyla anlatır; fakat bu temayı işlediği hiçbir şiirinde bir karamsarlık ve melankoli ye rastlayamazsınız. Ölümü doğallığıyla kabullenişi, kendi ölümünden huzurla söz etmesi, ölümle başlayan yeni bir hayatı hayal etmesi, onu Cahit Sıtkı 'dan ayıran en önemli ikinci özelliktir.
Cahit Sıtkı Tarancı'nın edebi mektup örneklerinden "Ziya'ya Mektuplar"da adı geçen Ziya da kendisidir.
Sekiz yaşında iken, kendi sözleriyle "o zamanlar pek salgın ve meşhur olan İspanyol nezlesi" ne yakalanan annesini kaybetmiştir. Edebi bir sabahta yitirdiği annesi, babası ve dostlarıyla buluşacaktır :
"Ölüler! Özlemez olur muyum dünyanızı,
Aranıza karışmış annem var, babam var."
Ziya Osman ( 1910- 1957) edebiyatımızın en alçakgönüllü şairlerinden biridir. İşlediği konular ise, sıradan insanların küçük sevinçleri ve büyük özlemleridir. Alın teriyle kurulmuş sofra, mutlu bir yuva, sevgiyle büyüyen bir çocuk, yokluğun adının edilmediği bir dünya ve daima bir barış.
Hüzün duyulmaz mı onun şiir ve öykülerinde ? Tabi ki duyulur. Türkiye'nin ve dünyanın birinci ve ikinci Dünya savaşlarıyla sarsıldığı yıllarda yaşadığını düşünecek olursak, çocukluğu ve gençliği savaşlardan yansıyan acıları tanıyarak geçmiştir. Küçük mutlulukların insanın yaşamındaki yerini ve sevincini, acıma duygusunu, iyilik düşüncesini, Allah'a şükran, ölüm gerçeğini kabulleniş gibi konuları bu yüzden çok işler.
İlk şiiri 1927'de Servet-i Fünun dergisinde yayınlandı. Bu dergide tanıştığı arkadaşlarıyla "Yedi Meşale" topluluğuna katıldı. Bir süre Milliyet gazetesinin edebiyat sayfasına ve İçtihad dergisine yazılar yazdı. Varlık, Yücel ve Ataç dergisinde de yazı ve şiirleri yayınlandı. Çoğunu hece ölçüsüyle yazdığı şiirlerinde Batı nazım biçimlerini kullandı ama içerikte 19. Yüzyıl edebiyatı anlayışına bağlı kaldı.
Yedi Meşaleciler'in şiire en sadık şairi olan Ziya Osman, hecenin yanı sıra özellikle son dönemlerinde serbest biçimde ve duru bir dille yumuşak, hüzünlü ve açık şiirler yazdı. Onun şiiri hakkında Behçet Necatigil : ''Şiirlerinde kir yoktur, leke yoktur. Katıksız, arı duru dünya kirlerinden uzak temiz şiirlerdir bunlar; hatıraları, vefası, sevgileri gibi temiz.'' Şeklinde tanımlar. Ona bu anlamda saf şiirin babası da diyebiliriz.
Öykülerinde ise çoğunlukla anılarını anlatır.
Onun öykülerinde ve şiirlerinde anlattığı İstanbul beni her zaman etkilemiştir. Bugün çok katlı binalarıyla, kalabalığıyla zor yaşanır bir hale gelmiş bir İstanbul'un dününü anlatışı mükemmeldir.
Çağımızın gürültülü gelgitinden yorulduğunuzda onu okuyun. Özellikle , Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman, Nefes Almak, Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi, Değişen İstanbul…
Okuyun ki Galatasaray Lisesi mezunu olup, Hukuk Fakültesini bitiren şairimizin şiiri ve yazıyı seçişindeki gizi duyun. Dizeleri bize çok yakın ve sımsıcak olan büyük ustanın okunası bir şiiriyle onu anarak bitirelim:
"Rabbim, nihayet sana itaat edeceğiz.
Artık ne kin, ne haset, ne de yaşamak hırsı,
Belki bir sabah vakti, belki gece yarısı,
Artık nefes almayı bırakıp gideceğiz,
Ben, artık korkmuyorum: Her şeyde bir hikmet var.
Gecenin sonu seher, kışın sonunda bahar,
Belki de bir bahçeyi müjdeliyor şu duvar.
Birer ağaç altında sevdiğimiz annemiz,
Gece değmemiş sema, dalga bilmeyen deniz
En güzel bahtiyar, en aydınlık, en temiz.
Ümitler içindeyim, çok şükür öleceğiz."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.