SİVAS ve YEREL SEÇİMLERE BAKIŞ (1)

Adem TÜRKAY

5 yıl önce

Sivas tarihsel olarak,  birçok medeniyetin izlerini taşıyan bir şehir olması dolayısıyla, birçok kültürün bileşkesi durumundadır. Deyim yerinde ise kültürel mozaik hüviyetine sahiptir. Zaman içinde ortaya çıkan farklılıklar, sosyal barış, güven ve sükuna büyük oranda ciddi zarar verecek biçimde şekillenmemiştir.

 Selçuklular zamanında, camileriyle, han ve hamamlarıyla, medrese ve mimarisiyle altın dönemlerini yaşamıştır.  O devirlerden bizlere kalan ata yadigarı eserler, bu gün dahi şehrin göbeğinde heybetleriyle birer şaheser abidesi olarak her Sivaslının gurur ve övünç kaynağı olmaya devam etmektedir.

Osmanlılar devrinde, Selçuklular döneminde yapılan benzer eserlere rastlanılmasa da 19´uncu yüzyılın ilk başlarına kadar Sivas eyalet şehri olarak büyük vilayetler içerisinde kabul edilmiş, sürekli iltifata maruz kalmıştır. Şehrin yönetici kesimi, elit ve bürokratları saltanatın en üst mertebelerine kadar yükselmiş, Padişahların övgüsüne mazhar olan yürekli ve vatanperver insanlar olmuşlardır.

Cumhuriyet döneminde Misak-ı Milli Kuvvetlerine ev sahipliği yapmanın şerefine nail olmayı bilerek şuurlu biçimde Milli mücadele yanlılarına kucak açmıştır. Vatanın kurtuluşu,  düştüğü zor durumdan kurtulması için maddi ve manevi güçlerini seferber etmekten imtina etmemiştir. 1930´lı yıllardan sonra Sivas kalkınmada Atatürk döneminde yatırımlardan aslan payını alarak, bugün Sivas´ın temel sanayiinin alt yapısını oluşturan fabrikalara ve okullara sahip olmuştur. Fabrikaların iş çıkışlarında istasyon caddesi boyunca gruplar halinde evlerine yüzleri güleç vaziyette giden insanları bugün 50-60 yaş grubunda olanlarımız hatırlarlar.

1950´li yıllarda siyasal tercihini bu defa büyük ekseriyetle Demokrat Partiye oy vererek, safını merhum Menderes´ten yana belirlemiştir. Ancak o tarihten sonra 30 yıl boyunca özellikle yerel seçimlerde tercihini Halk partisine yönelterek, iş başına gelen hükümetlere sert muhalefetiyle ün salan bir Sivas halkı görüyoruz. Bana göre, o sert ve merhametsiz mücadelenin içine boşu boşuna girmiştir. Bu tarihten sonra toplum olarak siyasi mücadele kemikleşip cemiyet ahengini zaman zaman kısmen bozacak boyutlara ulaştığına şahitlik edenlerimiz oldu.  Bazen sertleşerek bazen de restleşerek 12 Eylül askeri darbesine kadar yerel manada gücünü devam ettirdi. İhtilalin akabinde artık CHP´nin yerel belediye başkanı değil asker-sivil karışımının emrinde sadece formalite başkan olarak iktidar deneyimi ile birlikte yerini 1984 yılında Anavatan partisi yerel yönetimine bırakmak zorunda kaldı. CHP´nin uzun yıllar süren yerel belediyecilik dönemi son dilimi hariç, şehrinin her anlamda yetersiz hizmet sunumuyla tam manasıyla hezimetle sonuçlandı. Dile bile kolay olmayan elli- altmış yılı Sivas makûs talihini tersine çevirmeyi başaramamış bir şehir olarak hafızalara kazınmıştır. Halk fakir ve sefil olarak hayat mücadelesinden bıkmış ve usanmış adeta öğrenilmiş çaresizliğe kader gözü ile bakmaya terk edilmiştir.

1983´de Anavatan partisinin Türk siyasetinde rol oynamaya başlamasıyla birlikte halk arasında sıkça duymaya başladığımız bir tespit ortaya atıldı. Bir değneğin iki ucu olarak görülen hükümet?yerel belediyecilik anlayışı farklı olmamalı aynı partiden olmalıdır. Nedeni ise hizmet alımında ayrılık gayrılık olsun diye ifade ediliyordu. Bu durumda,  hizmet alımını olumlu yönde etkiyle birlikte şehir çağ atlayabilir, gelişmesi hızlanır, ödenek ? ekipman - makina?teçhizat gibi diğer alımlarda başkentin rezervine daha açıkçası hışmına gadrine uğramadan yol  güzergahında ki bütün duraklardan transit geçme şansına sahip olacaktı. Ve Halk desteğini full çekerek, Anavatan partisine başkan koltuğunu teslim etti. ANAP, sanırım beş yılın sonunda alt yapı işlerini tamamlayarak yerini koalisyon partilerinin ortak adayına teslim ederek ayrılmak zorunda kaldı.

1989 yılında Türkiye genelinde yapılan kutsal ittifak sayesinde oldukça başarılı sonuç alan Refah partisi yerel belediye imkanlarını partizanlık adına oldukça maharetle kullandı. Sivas özelinde belediye imkanlarını tabanını memnun edecek biçimde organize etmeyi bildi. İttifak içerisinde bulunduğu Milliyetçi Çalışma Partisi ve Islahatçı Demokrasi Partisine beklediği pay ve bölüşümü pek çok alanda esirgemenin, gizlemenin ve saklamanın derin zevkiyle Sivas şehrinde, toprak-sevk ve idare-para ile ihalelerde söz sahibi oldular ve bir daha diğer partilerle asla diyaloğa girmeyi düşünmediler.

Aksine kutsal ittifakın kurulmasında önemli oranda rol sahibi olan rahmetli Yazıcıoğlu´na ve partisine yapılan,  çekişmeli geçen özellikle ikinci seçimde merkez köyleri mahalle yaparak, köy, ilçe ve illerden nüfus kaydırmaları da dahil olmak üzere her türlü koplimana girmekten kaçınmadılar ve 700 oy gibi az farkla seçimleri aldılar. O günden itibaren 2009 seçimleri hariç ellerinden almak asla mümkün olmadı. 1989-2004 yılları arasında Sivas şehrinin zadegan ve elitler-burjuvazi sınıfını kendi yandaş paydaşlarından devşirmeyi becerdiler. Halk umutla beklediği aş-iş ve az da olsa dağarcığına girmesini boş heybe ile sıranın kendisine gelmesini beyhude şekilde bekledi durdu. Politika çok ilginç bir alan. Şu bu kesin olarak der ancak gelişmeler öyle bir seyir izler ki hiçbir tahmin gerçekleşmez. Bugün partisinden ayrılan Abdullatif Şener ve Temel Karamanoğlu acaba neler hissediyor?,  Hasan Bölücek ile karşılaştılar mı,  helallik aldılar mı, bilmiyorum?(DEVAMI YARIN)

YAZARIN DİĞER YAZILARI