ALLAH´ın Habibi´nin manevî teşriflerine hazır mıyız?
Bundan iki gün önce, Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in doğum yıldönümü olan 22 Aralık 2015 (Hicri 1437 Rebi’ül-evvel ayının 11.gününü 12.gününe bağlayan gece) günü Mevlid Kandilini kutladık, idrak ettik.
Öyle günler ve geceler vardır ki; yapılan kutlamaların/merasimlerin feyzi ve tesirleri ile kazandırdıkları, bütün bir sene boyunca hayat tarzımıza müdahil olsun isteriz. Fakat nedense daha az önemli meşguliyetlerimizden dolayı, kutlama gününden sonraki günlerde, bu istek, şevk ve heyecanımız giderek azalmaya başlar.
Bilindiği gibi, âlemleri yaratan ALLAH’ın Habibi ve Elçisi olan Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (Aleyhisselâtü Vesselâm) sadece belli bir coğrafyaya veya tek bir millete değil; bütün insanlara Peygamber ve Rehber olarak gönderilmiş; bütün Peygamberlerin sonuncusu ve en üstünüdür. 571 senesi Nisan ayının 20’sine rastlayan Pazartesi gecesi sabaha karşı Mekke-i Mükerreme’de doğmuştur.
Bu kutlu doğum, sıradan bir hadise değildir.
Kisra saraylarının hırpalandığı, tapınılan ateş ve putların gayri ilâhîliğini ve etkisizliğini ispat eden hadiselerin, bu ve bunun gibi daha birçok mucizevî olayların meydana geldiği bir anda gerçekleşmiş bir doğumdur.
Bu doğum, insanlık tarihinin en buhranlı döneminde; cahilliğin, zulmün, adaletsizliğin, ırk ve cinsiyet ayrımının, ahlâksızlığın hüküm sürdüğü, kız çocuklarının katledildiği, güçsüzlerin köle olarak alınıp satıldığı ve kullanıldığı ve buna benzer bir çok insanlık adına utanç verici olayların cereyan ettiği bir zamanda meydana gelmiş bir doğumdur.
Kendi zamanındaki, sonraki, şimdiki ve bundan sonraki bütün zamanların insanlarının imdadına, yardımına, rehberliğine yetişmiş bir Peygamberin Dünya’ya teşriflerinin yaşandığı bir hadisedir bu kutlu doğum.
Bu gece “Ey Habibim, sen olmasaydın Kâinatı yaratmazdım.” Anlamındaki müjdeye mazhar olunan bir gecedir.
Bu hâdise, “Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” diyen bir Peygamberin; “Sizin imanca en güzeliniz, ahlâkça en güzel olanınızdır.” ve “Allah Teala’ya, kullarının en sevgilisi, ahlâkça en güzel olanıdır.” müjdesini bütün insanlara veren Nebi’nin doğuşu hadisesidir.
Ben şahsen inanıyorum ki, O’nun bu müjdeleri ve tamamlayarak gönderilme vazifesini yerine getirdiği “Güzel Ahlâk”, tatbik edildiğinde, günümüz dünyasının bütün insanlarının her türlü sıkıntılarını yok edebilecek güce, fazlasıyla sahiptir.
Günümüz dünyasına baktığımızda maalesef; insanların çocuk, kadın, yaşlı demeden birbirlerini öldürdüğünü; savaşların, iç savaşların, şiddet, tecavüz, hırsızlık, kul hakkı yeme ve adaletsizliğin, fitne ve dedikodunun artarak devam ettiğini; fuhuş, uyuşturucu, alkol gibi zararlı alışkanlıkların yaygınlaştığını ve yaygınlaştırıldığını; televizyon, internet, cep telefonu gibi vasıtalarla çocuklarımızın bu zararlılara ve zararlara bulaştırıldığını müşahede etmekteyiz.
Bütün bu sıkıntılarımızdan kurtulmak için en kolay anlatımıyla, kendimize şöyle bir soru soralım ve uzun uzun düşünelim;
“Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (Aleyhisselâtü Vesselâm), 24 saatliğine evimize, iş yerimize, vesaire, teşrif etseler; anamıza, babamıza, eşimize, çocuklarımıza, kardeşlerimize, akraba, komşu, dost ve yakınlarımıza, diğer insanlara karşı; caddede, sokakta, trafikte ve kapalı mekânlarda; söz, tavır ve davranışlarımızda hangi değişiklikleri yaparız ?”
Anamıza, Babamıza her zamankinden daha fazla saygı ve ilgi göstermez miyiz?
Eşimize her zamankinden fazla sevgi, sadakat ve muhabbetle davranmaz mıyız?
Çocuklarımızla daha yakından ilgilenip, onları şefkat ve merhametle her türlü zararlardan koruyup, erdemli insanlar olarak yetişmeleri için gayretlerimiz artmaz mı?
Kardeşlerimize, akraba, komşu, dost ve yakınlarımıza, daha samimi ve candan davranmaya başlamaz mıyız?
Birbirimize daha fazla kıymet vermeye, sahip çıkmaya, destek olmaya devam etmez miyiz?
Caddede, sokakta, trafikte ve kapalı mekânlarda; söz, tavır ve davranışlarımıza daha çok dikkat etmeye, birlikte yaşadığımız insanlara daha sabırlı, tahammüllü, anlayışlı ve kibar, daha nazik ve hoşgörülü davranmaz mıyız?
Aksi takdirde utanmaz mıyız?
Bu ve buna benzer soruların cevaplarını düşündükten sonra, hepimizin şöyle diyeceğimizi tahmin edebiliyorum;
“Zaten böyle yaşamamız gerekmiyor mu?”
İşte bu nedenlerle, bu Mukaddes Doğum’un yıl dönümünü, sadece bir veya iki gün kutlamanın, merasimler tertiplemenin yeterli olmadığını artık anlamalıyız. “Güzel Ahlâk” eğitiminin; bütün bir yıl boyunca, planlı ve programlı bir şekilde, valilikler, kaymakamlıklar, ilgili teşekküller, müdürlükler, müftülükler kanalıyla; profesörleri, hocaları, vaizleri tarafından, gün aşırı, haftalık ve aylık periyodlarla, çocuklarımıza, babalara, annelere, öğretmenlere verilmesini temin etmeliyiz.
Özellikle biz yetişkinler ve hepimiz, aldığımız bu eğitimi, hem bir hayat tarzı olarak tatbik etmeli ve hem de aynı zamanda lisan-ı hâlimizle ait olduğumuz beşeri çevreye sunmalıyız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.