Beş gün sonra klasik söylemle tarihi seçimlerden birini yapacağız. 14 Mayıs’ta ülkemizi beş yıl süre ile yönetecek Cumhurbaşkanını ve beş yıl görev yapacak parlamenterleri seçeceğiz. Her seçimin mutlaka bir ruhu vardır ya bu seçimin bana göre öne çıkan tarafı ise tüm seçmenlerin sadece Cumhurbaşkanlığı seçimine kilitlenmesidir. İki seçimi birlikte yapacak olmamıza rağmen kimsenin milletvekili seçimlerini önemsediği yok gibi ne yazık ki. Oysa en az Cumhurbaşkanlığı seçimi kadar önemsenmelidir. Yani yapılacak iki seçimde bir ona bir buna tercihi son derece sakat bir yaklaşım...
Her seçimde, her seçim bölgesinde milletvekili adaylarının listesi üzerinden bir tartışma, bir beğenmeme hali olur. Bu da son derece doğaldır, doğaldır çünkü her gönülde bir aslan yatar. Her insan kendi tanıdığı, bildiği, sevdiği insanların aday olmasını ve sonunda da seçilmesini ister. Kendi tercihinin olmaması halinde de ister istemez sitem eder. Hatta oy vermeyeceğim de der. Adayların isminin açıklanmasından sonra yoğun olan bu itirazlar seçim gününe kadar minimize olur ve taşlar yerine oturur...
Sivas ölçeğinden hareket edersek Sivas’ta Ak Parti çok büyük bir kitle, 2002’den bu tarafa Ak parti tartışmasız diğerlerinin iki katı seçmen sayısına ve vekil sayısına sahip. Böyle olunca da tartışma her seçim Ak Parti’nin adayları üzerinde yoğunlaşıyor. Beğenen de beğenmeyen de söylemini Ak Parti adayları üzerinden geliştiriyor. Oysaki Sivas gibi iller feodal yapılar değildir. Aşiretler olmaz, ağalık sistemi çalışmaz. Yani seçmenleri talimatla bir yerden bir yere hareket ettirmek mümkün değildir. Herkes kendi tercihini yapar. Her seçmen kendi tercihini yapacağı için adayların seçim sonuçlarına katkısı kimse alınmasın ama bin eksi, bin artı olur. Seçmen tercihini partinin geçmişine, misyonuna, gelecek vaatlerine, ideolojisine ve liderine bakarak yapar.
Bu seçim öncesi yine sıkça duymaya başladık. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’a oy vereceğim ama vekil adaylarına oy vermeyeceğim. Vekillikte oyumu şuna vereceğim, buna vereceğim diyenleri. Bunu diyenlerin, bu söylemin eyleme dönüşme halinin ne anlama geldiğini bilmediğini düşünüyorum. Eğer bir partiye, bir lidere inanıyorsanız tercihiniz ondan yana ise vekil seçimlerini de ona uygun yapmak gerekir. Aksi taktirde seçtiğiniz o Cumhurbaşkanını etkisizleştirirsiniz. Erdoğan’a oy vereceğim ama vekillikte başka partiye vereceğim demek Erdoğan’ın elini kolunu bağlayıp ringe atmaktır. Seçimden sonra her sorununuzu çözmesini istediğiniz vekillerin seçiminde bu kadar sığ bir düşünce ile hareket edemezsiniz. Ak Parti’nin adaylarını beğenmediniz de diğerlerini çok mu beğendiniz, onların listeleri çok mu iyi, çok mu başarılı, çok mu kariyerli, çok mu çalışkan...
Diyelim ki Erdoğan’a oy verdiniz ve kazandırdınız ama vekillikte vermediğiniz için meclis çoğunluğu diğer tarafta oluştu. O zaman Erdoğan size hizmet edecek bütçe kanununu meclisten geçiremez. Sizin yıllardır canınıza, malınıza kast eden terör örgütleri ile mücadele edemez. Sınır dışına asker göndermek için teskere geçiremez. Ülke idaresi için elzem olan konularda çıkardığı kararnameleri çoğunluğu elinde bulunduranlar cephesi bir hafta içerisinde kanun değişikliği ile etkisiz kılar. Kısacası hareket edecek alan bulamaz ve sonuçta ülke yönetilemez hale gelir. Hizmet almak, refaha ermek bir tarafa kriz kaos kaçınılmaz olur. Tercihiniz ülkeyi Erdoğan’ın yönetmesi ise mecliste de onunla uyumlu çalışacak isimler olmalıdır. Bu iki seçim birbirinden ayrı yapılsa da birbirinden ayrı düşünülemez. Bu seçim adaya, il başkanına, meclis üyesine bakarak oy kullanılacak bir seçim değil.
Bir oy ona, bir oy buna diyenlerin, Erdoğan’a veririm ama mecliste vermem diyenlerin işin ciddiyetini kavrayarak düşünmesinde fayda var. Aksi taktirde telafisi olmayan sonuçlar ortaya çıkar, benden söylemesi...
Mustafa koc 2 yıl önce