DEDE-PAŞA, MÜRŞİD´İ, GAVS´I, KUTB´U ANLATIYOR

İslam’a, Kur’an’a zıt olan bu sözleri sadece Dede- Paşa efendi anlatmıyor. Şimdiye kadar şeyhlik makamına oturanların yüzde doksanı aynı şeyleri söyleyerek müritlerine nasihat ediyorlar. Şeyhlik postuna oturup da kitap yazmış olanların sözlerine bakarsanız, üç aşağı, beş yukarı aynı şeyleri söylediklerini göreceksiniz. Genellikle şeyh efendiler tevazu göstererek bu büyük sıfatları kendileri için değil de kendilerinden evvel ki şeyhlerini yüceltmek için anlatırlar. Tabii, kendilerine halef olanlar da bu şeyh efendileri yücelterek, Mürşidi Kamil, Kutup, Gavs, Mehdi veya Hızır yaparlar. Biz yine Dede-Paşa’nın anlattıklarını yazmaya devam edelim:
- Evliyaullah vefat etse yine o nisbeti, feyzi müridine sirayet eder. Mürit ölse de yine feyiz alır. Müridin terakkisi feyiz ile olur. (Madem ölü evliyadan istifade ediliyor, o zaman yeni şeyhlere niye ihtiyaç duyulsun.)
- Bizim mürşitlerimiz, müritlerini şu zamanda fenafillâh makamına dâhil olsa bile ona halini bildirmezler, bir perde çekip örterler halini. Çünkü bu zamanda hal idaresi çok çetindir. Fahri-i âlem efendimiz buyurur: Derler ki, ya Resulullah -sallallahu aleyhi ve selem- insanlar ne ile zengin olur? Buyurur ki: Temkin iktisatla.. Tarikatta da temkin iktisat şarttır. (Misal verilen hadisin, bahsedilen konu ile bir alakası yok ama?)
-Yani mürşidi kâmile ettiğin rica Allah’tan başka bir yere gitmez, Allahın zatına gider. Çünkü mürşidi kâmil Allah kapısıdır. Biz cemalullahı mürşidi kâmilin yüzünden göreceğiz. (Neuzü billâh. Bu sözler küfür olmazsa nedir küfür?)
-Bir evliyaullahın bir günlük ameli, bir milyar müridi olsa, her biri ömrünün sonuna kadar hep günah işlese, hepsini tartar. Bir evliyaullah, bir nefeste bu mahlûkatın nefesinin adedince Allah der. Onların hiç huzursuz hali olmaz. Onların huzuru bu âleme yeter. Onların nuru, feyzi altı ciheti ihata eder. (Bu söylediklerin kitabın neresinde yazıyor Dede?)
- Dede-Paşa, Rabıtayı tarif ediyor: “Yüzünde yazılı seb’el mesani” Seb’el mesani fatihayı şeriftir. Fatihayı şerifin manası ne ise, mürşidi kâmil evladına o manadan himmet buyurup feyiz verir. Başka tarikatlarda yoktur bu; evvelinde yirmibeş defa estağfirullah dersin, beş defa Elham okur makamlarına (ders tarifindeki şekli ile) hibe edersin, bu hiçbir tarikte yoktur. Bizim tarikimizin rabıta tarifesi böyledir: Hazreti Pir bir altın kürsü üzerinde oturmuş, mübarek yüzünden adeta ayın on üçü-on dördü gibi olan cemalinden, ayın o şuleli zamanındaki gibi bir nur hâsıl olup seni ihata etmiş. O mübarek yüzünün nuru seni ihata etmiş, her nefes aldıkça o nur kalbine gidiyor, nefesini dışarı verdikçe de bir siyah zulmet çıkıp senden uzaklaşıyor. Nefsini de bir uyuz it şeklinde atmışsın önüne, şeriat kamçısı ile başından aşağı vurup terbiye ediyor. Kalbini de bir altın tabak içinde tutmuş, mübarek iki kaşı arasından başparmağın kalınlığında akmakta olan o feyzi ilahi o kalbini temiz, tahir, safi ediyor. Sen de aynı o mübarek cemali seyrederek tesbihini çekiyorsun. Çünkü cemalullahı o yüzden göreceksin. Tesbihini de o yüze bakarak çek ki, o yüz, Allah kapısıdır.” (Rabıta değil, saçmalıklar manzumesi ve şirk ambarı.)
- Dede-Paşa, şeyhine şu vasıfları veriyor: “Kutbul irşad, gavsı azam ve kutbul aktab makamlarının üçü de zatının tapusudur. (Mübarek hepsini tapulamış, başkasına bir şey bırakmamış.) Bu sebeple de, bu en büyük üç makamı uhdesinde bulundurduğundan “müceddid” gelecek idi, ama hikmetullah, müceddid zahirden zuhur etti. Hazreti Pir’in saye ve kemali öyle bir hadde ulaşmıştı ki, insan ve cinlerin mürşidi olduğundan “ mürşidi sakaleyn” ve bütün mahlûkatın rızıklarının taksim edeni bulunduğundan da “kasım-ül erzak” unvanlarının sahibi idi. Süleyman aleyhisselamın tasarruf ve saltanatına batında ulaşmış bir Allah eri idi.”
- Yazının başında da belirttiğim gibi, şeyh efendi kendini değil, kendinden şeyhin özelliklerini anlatıyor. Ama ne anlatma. Diğerlerini hiç söylemeyelim ama Mahlûkatı rızkını dağıtmak eşittir Allah olmaktır ve bu de apaçık şirktir.
- Dede-Paşa, şeyhini Allah seviyesine çıkarmakla yetinmedi, şimdi de Peygamberi çıkaracak: Alimler, mevlit sahipleri, Resulullah -Sallallahu aleyhi ve selem- Efendimizi methetmişler. Lakin Resulullah Efendimiz-Sallallahu aleyhi ve selem- onların ifade ettikleri gibi midir? Onlar halkın hazmı nisbetinde anlatmışlar. Hâlbuki Risaletpenah Efendimiz, her an Allah’ın zatı iledir, her zaman mirac-ı şeriftedir, benim sultanım.
-Şimdi mürşidler, yemeği pişirmiş, kaşık elinde: -Gel yavrum, nimetini ye, diye nezaketle, ikramla ve lütufla müridine her halinde şefkat ve merhamet göstermektedir.”
Dede-Paşanın anlattıklarını yazmaya devam edeceğiz:

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi

4 Temmuz tarihli gazetemiz

05 Temmuz 2025 Cumartesi 10:03

Gül Bahçelerinden Derlediklerim

27 Ağustos 2021 Cuma 00:02

AĞLAMA VAKTİ

17 Aralık 2019 Salı 15:10

İSTANBUL SEÇİMLERİ YORUMUMUZ - 2

17 Mayıs 2019 Cuma 07:58

6 PUANLIK MAÇ !

13 Ocak 2017 Cuma 09:46

HAKEMLER CAN YAKMAYA BAŞLADI!

26 Aralık 2016 Pazartesi 17:06

VEFA VE DOSTLUK BULUŞMALARI

27 Temmuz 2016 Çarşamba 09:22