MESNEVİDE AŞK

Celaleddin Rumi, Mesnevi’nin ilk beyitlerinde aşkı mecazi ve hakiki olmak üzere ikiye ayırıyor. Daha çok şehevi duygularla harekete geçen cinsi aşkı mecazi aşk diye adlandırıyor ve şöyle dile getiriyor. “Aşk esrarı Huda’nın usturlabıdır. (gözetleme vasıtasıdır) Aşıklık bu baştan olsun, o baştan olsun o mahalle yol göstericidir. ( Aşk mecazi olsun, hakiki olsun Allaha doğru götürür) Aşktan bahsettikçe aşka gelirim” diyor. Yani kendi deyimiyle mecazi aşkı da hakiki aşk gibi görüyor. (Mesnevi 1. cilt 25–34. beyitler)
Peki, bu nasıl olur veya olabilir mi? Buna bakalım. Mecazi aşk demek hislerin veya gönlün beğendiği kimseyi veya bir şeyi sevmesi, sevgide şiddet göstererek tutku ile bağlanması, sevdiğini arzu etmesidir.
Hakiki aşk: Aklı ile layık gördüğü, beğendiği, kimseyi veya şeyi sevmek, sevgide şiddetlenmek, arzu etmek, aklın kabul ettiği yöne hislerini sevk ederek, gönlün sevgisine uymak ve aklın kabul ettiği derecede sevmektir.
Bu tariflere göre mecazi aşkta aklın tesiri yoktur veya çok azdır. Cinsi ve şehvet hislerinin yaptığı sevgi, şiddetli ve güzel sevgidir. Hakiki aşkta ise aklın tesiri istikametinde his ve gönül bağlılığı vardır. Ana, baba, evlat sevgisi; Din sevgisi, Peygamber sevgisi ve nihayet Allah sevgisidir.
Aşktan maksat ve gaye nedir?
Cinsi aşk: Yaratıcının insanda var ettiği bir alaka ve kabiliyettir. Bu kuvvet ve kabiliyet insana zevk ve heyecan vermektedir. Bu zevk ve heyecanla bir meyve alınmaktadır, oda evlattır. Evlat ise varlığın, neslin devamını sağlamaktadır. Buda demektir ki cinsi aşkın neticesinde o aşkı yaşayanın menfaati vardır. O halde cinsi aşkın maksat ve gayesi menfaattir.
 Hakiki aşk: Aklın sevmeğe layık gördüğü ve gönlün kabul ederek sevdiği aşktır. Ana, baba, evlat sevgisi; Bu sevgi hilkatin verdiği bir alaka ve kabiliyettir. Bu sevginin meyvesi insana verdiği zevk ve heyecandır. Bu zevk ve heyecanla ana, baba, evlat, birbirilerini koruyup gözetir, yardım ve menfaat sağlar. Yani bu aşkın gayesi de menfaat elde etmektir.
Vatan, Millet ve Meslek sevgisi: Bu sevgilerinde kendilerine mahsus zevk ve heyecanları vardır. Meyvesi de vatandan, milletten, meslekten veya nizamdan menfaat görmektir. Netice olarak bu aşkın maksadında da menfaat vardır.
Din, Peygamber ve Allah sevgisi: Bu sevgi büyük bir sevgidir, bu sevgilerin de meyveleri vardır. Din insanlara doğru yolu, nimet yolunu gösterir. Peygamber bu işte insanlara rehberlik, muallimlik yapar. Allah varlığı yaratan, her türlü nimeti veren ve koruyandır, sonsuz hayat, nimet ve saadet bahşedendir. Sonuç olarak bu sevgide menfaat elde ediyor. O halde şu tespiti yapabiliriz; Her sevginin neticesinde sevenin sevdiğinden menfaatlanması vardır, hiçbir sevgi karşılıksız değildir.
Allah’a âşık olmak: Allah’a âşık olduğunu söyleyen sofiler diyorlar ki : “ Bizim hiçbir maksadımız yoktur, ne nimet, ne cennet isteriz, nede cehennemden korkarız. Biz yalnız Allah-ı isteriz, Allah bize kâfi, nereye isterse bizi oraya koysun, bizden razı olsun da veya biz Allaha kavuşalım da o bize ne isterse onu yapsın” Bu sözlerinde maksadı ve varacağı netice Allahın nimetidir, yani menfaattir.
Allah’ı istemeğe gelince: Allah’ı istemek, Allah’ın zatını istemek olmaz yine rızasını istemek olur. Razı olmanın meyvesi de nimettir. Allah’ı istemekten maksat Allah’ın zatını istemek, Allah’a kavuşmak olursa bu hâşâ Allah olmayı istemek, kulluktan Allahlığa çıkmayı talep etmek olur ki, Allah’a ortak olmağı istemek olur. Kulun kulluk hududunu aşmasını istemesi ne büyük ihtirastır. Böyle istekte Müslümanlık olmaz, bu tür istekte edep bulunmaz.
Kul Allah’ı istiyor, Allah’a kavuşmayı istiyorsa ve isteğin de samimi ise Allah’ın rızasını istiyor, rızasına kavuşmayı, nimetine ermeyi istiyor demektir. Bu haliyle kusurlarının affedilmesini istemektedir. O halde kul maksadını saklayarak niye ben Allah-ı istiyorum demeli. Eğer günahlarına bakıp nimete layık olmadığını görerek hicap duyuyorsa bunu da söylemeli ve “ Yarabbi senin nimetlerine layık değilim, bunları istemekten utanıyorum, senin mağfiretine sığınıyorum, benim kusurlarımı affet ve bana nimetlerini ihsan et” diye dua etmelidir.
İşte ihlâslı aşk budur. Bu ihlâsı göstermek çok kolaydır ve hiç bir sırra da ihtiyaç yoktur. Kuranı Kerim kimsenin Allah’a kavuşabileceğini, kulluktan Allahlığa çıka bileceğini söylemiyor. Müminlerin, Muttakilerin nimetlere ereceğini ve cennetlere gireceğini bildiriyor.
Netice’i kelam: İslamiyet’te Allah’a âşık olmak, Allah’a kavuşmak, Allah olmak yoktur. Bunlar tasavvufun aldanması ve aldatmasıdır. (Mesnevinin tenkidi, S. 86-87)
Aşk’la ilgili Sultan Veled’den bir rivayet:
Bir gün Sultan Veled, zamanı överek “Bu zaman ne de güzel, herkes inançlı ve samimiler. Münkirler varsa da kuvvetleri yoktur” diyordu. C. Rumi, “Oğlum bunu nasıl söylüyorsun” dedi. Sultan Veled: “Şundan dolayı ki, bundan önceki zamanlarda “Ben Tanrıyım” dediği için Mansur’u idam ettiler ve kaç defa Bayezid’in katiline kastettiler. Ne kadar ulu şeyhi öldürdüler ve haksız yere Peygamberleri katlettiler. Tanrıya hamdolsun zamanımızda Hüdavendigar’ın her beytinde bin kere “Ben Tanrıyım ve ben tespih edilmeye layığım” sözü vardır. Kimsede ağzını açıp bir şey demiyor” dedi. C. Rumi, gülerek, “Onların makamı Aşıklık makamı idi. Aşıklar belalara müptela olurlar. Bizim makamımız ise Maşuk’luk makamıdır. Maşuk daima hükmünü yürütür ve maşuka itaat olunur. O ruhların Sultanı ve nefislerin emiri, akılların hâkimi olur” buyurdu.
ŞİİR: - Şemsi Tebriz’inin ayağı ruhların başı üzerinde idi. Onun ayağının bastığı yere ayağını basma başını koy.
- Aşk delidir, biz delinin delisiyiz. Nefis emaredir, biz emarenin emaresiyiz. (A. Menkıbeleri, 1 cilt s. 505-506)
İzahı: Yukarıda ki paragrafta C. Rumi, kendini maşukluk makamına koyarak birçok sıfatlar sayıyor ki, bunların Hepsi Yüce Allah’ın sıfatıdır. Dolayısıyla düştüğü durumu da oğlu S. Veled kabul ediyor zaten. Sadece insanların kandırılarak uyuşturulduğunu ve şeyhlerin bu küfür gerektiren sözlerine bir şey demediklerini söylüyor. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi

4 Temmuz tarihli gazetemiz

05 Temmuz 2025 Cumartesi 10:03

Gül Bahçelerinden Derlediklerim

27 Ağustos 2021 Cuma 00:02

AĞLAMA VAKTİ

17 Aralık 2019 Salı 15:10

İSTANBUL SEÇİMLERİ YORUMUMUZ - 2

17 Mayıs 2019 Cuma 07:58

6 PUANLIK MAÇ !

13 Ocak 2017 Cuma 09:46

HAKEMLER CAN YAKMAYA BAŞLADI!

26 Aralık 2016 Pazartesi 17:06

VEFA VE DOSTLUK BULUŞMALARI

27 Temmuz 2016 Çarşamba 09:22