USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

BACA PİLAVI

04-12-2023

 Sevgili dostlar…

   Sizlerle paylaşmak istediğim unutulmuş çocukluğumuz da kalan geleneğimiz.

   Efendim Anadolu zaten bir şenlik acısıyla, tatlısıyla her anı güzelliğe çevirmiş bir mozaik öyle değil mi? Köylerimizde yaşadığımız her şey şimdi anılarımızda yaşıyor. Bizlerde geçmişi günümüze taşımaya çalışıyoruz.

   Bahar gelmiş karlar erimiş mis gibi toprak kokusu sarmıştır ortalığı. Bacalardan buram buram buhur(buhar) çıkmaktadır. O zamanki bacalar topraktan ve düz idi. Kağnı arabalarının çıkacağı genişlikte enecek denilen damın arka tarafına örülen eğimli yolu vardı. Baharda yerler çamur olduğu için çoluk çocuk bacalara çıkarlardı. Çorak topraktan misket yapıp kurutur onunla oynarlardı. Eee oyun olurda eğlence olmaz mı? Analarını çekiştirmeye başlayarak yalvarırlardı.

_ ’’Ana gıı nolur bulgur yağ toplayah bize baca pilavı yapın.

_  Gedele uşak işim var turşu küpleri yunacak, ırmağa gedecem.

_  Ana nolur gıı nolur bir bakır sitil ver gedeyim.

_  Eyi ha eyi haydi gedin toplayın pişirek ’’ der. Çocuklar bir sopaya bakır sitil veya küçük bir pilav kazanı takarak başlarlar kapı kapı gezmeye… Gezerken de boş durmazlar. Büyüklerinden öğrendikleri manileri söyleyerek kapı tokmaklarına vururlar.

    Kepçe geldi ne ister,

   Kaşık kaşık yağ ister,

   Azıcık bulgur ister,

   Gökten rahmeti ister,

   Yerden bereket ister.

 

   Teknede hamur,

   Yerde çamur,

   Ver Allah’ım ver,

   Sulu sulu yağmur.

 

   Verenin yüzü ağ olsun,

   Bereketi bol olsun,

   Vermeyenin kara olsun,

   Bereketi yok olsun.

   

  Buradaki maniler baharda hem yağmur isteme duasıdır hem berekettir hem de dolaştıkları evlerin hanımları yağ, bulgur vermezse sitem anlamındadır. Neyse efendim çocuklar on, on beş evi manilerle gezerler. Çaldıkları her kapı biraz bulgur biraz tereyağı verirler. Burada bulgur yağ toplamaktaki amaç biraz da çocukları sevindirmektir. Topladıkları bulguru tereyağını büyüklere verirler. Toplayanlar en az yirmi çocuktur. Hemen bacaya sacayak kurulur. Ateş yakılır. Bol tereyağlı bir pilav yapılır. En az üç tahta sofra kurulur. Boy boy çocuklar etrafına çöküp oturur. Bir sofra da büyüklere kurulur. Bulgur pilavı deyip geçmeyin haa! O tahta külekten kıştan basılmış tereyağının mis gibi kokusu metrelerce öteden duyulur. Neyse efendim bakır ibikli pilav tabaklarına her sofraya üçer olmak üzere bölünür. Yanında pancar turşusu… Sanki hiç pilav yememiş gibi çocuklar tahta kaşıklarla doya doya yerler. Baca pilavı aslında bir bahanedir. Amaç güzel bir gün geçirmek ve bu geleneği sürdürmektir. Bu arada hanımlar boş durur mu?

 _ ‘’ Haydin anam bir türküde biz haylıyah ’’ derler. Başlarlar türküye…

 

     Bir bacada üç çardah,

     Yari kime çağırdah,

     Biz çağırsah ayıbdur,

     Azablara çağurdah.

 

     Guş gayada süzülür,

     Ener kuma düzülür,

     Gız oğlanı görünce,

     El yürekten üzülür.

 

     Ağ gayanın yılanı,

     Dolanı gel dolanı,

     Gızlar âşık olmaz mı?

     Ayağına geleni,

     Yar diyerek öleni.

 

    Hanımlar türküyü uzatır da uzatırlar. Bir de bakmışlar ki zaman su gibi geçmiş. Günümüzde her şey başkalaşmış. Eski güzellikler tarih olmuş. Neyse ki bu güzelliklere sahip çıkanlar da var. Hiç yoktan iyidir deyip avunmaya çalışıyoruz.

   Keşke o günlere geri dönmek mümkün olsa ama nerdeee… Saygılarımla efendim....

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?