Zihinlerimizdeki şimşeklerin gücü, birçokları tarafından göz ardı ediliyor. Kitaplarla bezenmiş rafların sıcaklığı bizi sararken, az sayıdaki insanın karanlıkta yalnızca salt düşünceleriyle bir aydınlığa çıkabildiği gerçeğini unutuyoruz. Bilgi kaynakları her yerde, ama farkında değiliz. Kitaplar, sözcüklerin çarpıtılması ve yavaş etkileriyle dolu. Oysa düşüncelerin gücü, bir çırpıda ışıldayabilir ve bizi karanlıkta yönlendirebilir. Bir fikir, bir düşünce, bir kavram; evet, sadece bir tanesi, sonsuz değişkenleri olan bir sistemi alt üst edebilir. Kitaplarla dolu bir ev, karanlık bir kütüphane kadar boş olabilir. İşte salt düşüncenin gücü budur. Ve o güç, herhangi bir kitapta veya kaynakta bulunamayacak kadar gerçek ve güçlüdür.
Yolculuk eden bir kaptanın, pusulası olmadan okyanuslarda kaybolması ne kadar ürkütücüdür. İşte aynı şekilde, salt düşünce olmadan insanlık okyanusunda kaybolmuş gibidir. 
Salt düşünme, bir düşünürün zihnindeki boş bir tuvaldir ve herhangi bir kısıtlama olmaksızın üzerine yaratıcı fikirlerin fırça darbeleriyle boyanır. Bu, ilerlemeyi tetikleyen ve özgürlüğü sağlayan bir araçtır. John Stuart Mill, özgürlüğün sınırlarının salt düşünme tarafından belirlendiğine inanmıştır. O, "Başkalarının görüşlerine katılmadığımızda bile, onların savunma hakkına saygı duymak, kendi düşüncelerimizi gözden geçirmek ve geliştirmek için gerekli olan bir özgürlüktür" demiştir.
Toplumumuzun büyük bir kısmı, bilgiyi sadece kitaplarda ve eğitimde arar. Fakat salt düşünmenin gücünü ihmal ederek, kendimizi sınırlarız. Salt düşünme, kitap okumaktan daha üstündür. Çünkü kitaplar sadece diğer insanların düşüncelerinin bir derlemesidir. Salt düşünme ise, sadece kendi düşüncelerimize odaklanarak, benzersiz ve özgün bir perspektif geliştirme imkanı sunar."Kitaplar, insanların başkalarının düşüncelerini yemek yerken kullanabilecekleri çatal ve bıçak gibidir. Salt düşünme, kendi bahçenizde yetiştirdiğiniz taze sebzeleri yemek gibidir." - Alan Watts