SON DARBECİ EVREN

Bugünlerde darbe öncesi ve darbe sonrası ölümler karşılaştırılarak, aslında darbenin gerekli olduğu ama Kenan Evren' e karşı nefretin de çok abartılı olduğu savunuluyor. O dönemde sağ sol çok karışmış da üniversitelerde bombalar patlıyormuş da sayısız cinayetler işleniyormuş da o gelmiş darbe yapmış .Bir gecede bütün kargaşa ve ölümler bitmiş. O gelmeseymiş ülke daha çok kaosa sürüklenecekmiş. Daha sonrasında her şey güllük gülistanlık olmuş çok mutlu ve refah içinde yaşanmış öyle mi ? Ohh ne güzel !
Olaya bu pencereden bakmak bile en hafif tabirle saflıktır.
Başka bir söylemde ölünün arkasından kötü konuşmayacakmışız falan filan. Hayır ben böyle bir klişeye düşmeyeceğim. Ölüm hiç kimseyi aklamaz, aklamamalı da … Kötülerin kötülüklerini konuşacağız ki o kötülüklerden ders çıkarılsın.
Bu eli kanlı katilin yaptığı darbeyi savunanlara; halk ya da dönemin aydınları tarafından darbenin normal karşılanması ile olayı normalleştirmek isteyenlere ne desem bilemiyorum ama bir iki kelam etmek elzem olacak.
‘’O geldi ölümler durdu, ülke huzura kavuştu.’’ Diyenler 80'den sonra başka ülkede mi yaşadı acaba?
80'den önce ne kadar insan öldüyse, ne kadar suikast olduysa, ne kadar faili meçhul varsa, ne kadar katliam yaşanmışsa 80'den sonra da aynı sayıda yaşanmadı mı? Hatta ölümlerin arttığını söylemek bile mümkün değil mi ? Darbenin bilançosunu gösteren bu rakamlar TBMM arşivlerinde mevcut olmakla beraber, Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığından temin edilen ve 1990 TBMM açılışında Adalet Bakanlığının raporunda sunulan bu rakamlara bakmalarını şiddetle tavsiye ederim. 12 Eylül’ün hem öncesi hem de sonrası ile ilgili yığınla kaynak, döküman, belgesel, film varken ver her türlü bilgi ve belgeye iki tıkla ulaşılabilen bu iletişim çağında; insanlar ya bunlardan haberdar değil ya da haberdar oldukları halde üç maymunu oynuyorlar. İki ihtimal de aslında birbirinden kötü.
Savunmak tamam ama bu kadar da büyük aptallığın lüzumu yok.
Kitaplar sadece kahramanları yazmaz, tarihin tanıklığını yapar, adaleti ve adaletsizliği yazar. Yeni nesiller açar, okur, öğrenir, ihaneti de kahramanlığı da...
‘’Siz küçüksünüz 12 Eylül olaylarını bilmezsiniz, yaşınız tutmuyor.’’ Diyenlere de yaş değil düşünen bir beyin ve yeterli bir vicdan lazım diyorum. Kötülükten nefret etmek için kötülüğe maruz kalmak gerekmez ki… Gözünün görmediği haksızlıklara susmanı da gerektirmez. O yılları yaşamayan ama aklı başındakilerin tarihi okuyarak ya da aile büyüklerinden, çevresinden yaşanan acıların hikayelerini dinleyerek büyüyenlerin, yüreğinde o acıları hissedenlerin nefret etmeleri haklı bir nefrettir aslında. Çünkü; hisler kişiden kişiye aktarılır ve yayılır.
12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden tam 35 yıl geçti. Bu en kanlı ve en kara dönemi, mezarsız ölüleri, fişlenmeleri, akıl almaz işkenceleri, göz altıları, canını ciğerini idam sehpasına gönderen anaları, binlerce kişinin yargılanmasını burada hatırlatacak değilim. Çünkü buna ne sayfam yeter ne de yüreğim dayanır. Merak edenler için; gazeteci Oğuz Güven'in 78 kuşağını tüm çıplaklığı ve farklı bir üslup ile anlattığı " Zordur Zorda Gülmek" adlı kitabını okumalarını tavsiye ederim. Hitler’e bile rahmet okutacak türden işkenceleri orada bulmak mümkün.
Özet geçmek gerekirse :
12 Eylül darbesinin mimarının Amerika olduğu ve darbeyi meşrulaştırmak için o dönemin kaos ortamına sağladığı destek artık herkes tarafından bilinen bir gerçek. Bu kirli emperyalist planın uygulayıcısı da Kenan Evren. Diğer bir gerçek ise ona darbe yapma ortamı veren, toplumu kutuplaştıran dönem siyasetçilerinin de en az onun kadar suçlu olması. Bu da ayrı bir yazının konusu.
Yapılan darbeden ziyade, iktidarı sonrası ürettiği politikalarla, can çekişen bir ülkeyi iyice çamura saplamış, demokrasinin faydalı olan tüm yanlarını öldürüp, elde sadece dezavantajlarını bırakmış, ihtilali iyi niyetle ülke bulunduğu konumdan düze çıksın diye değil de bir ideolojiyi bitirip apolitikliği benimsetmek amacıyla yapmış ve intikam almak için örgütlemiş, ülkenin bu hale gelmesine sebep olmuş, nesiller boyu bu travmanın genlerimize işlemesine yaşamı boyunca katkı sunmuş bu insana, bu gerçekler ortadayken( kitlesel olarak ) nefret duymayalım da ne yapalım? Bence nefret duymamak affetmek hata olur.
17 yaşındaki çocuğu "beslemek" hangi devlete yük gelir de asmayı tercih eder ki?
Bütün bu acılardan daha büyük bir acı daha var ama…
9 Kasım 1989'a kadar cumhurbaşkanlığı yapan bu şahsın darbe nedeniyle cezaya hükmedildiği tarih 14 Haziran 2014’ tür. Bu süre zarfında Evren, sonradan Marmaris’ e yerleşip başında fötr şapka, elini kolunu sallayarak gezdi. Çıplak kadın resimleri yaptı, sanatı magazinciler tarafından övüldü. Hatta yaptığı bu resimler yüzünden ateşli Kemalist Bedri Baykam’ın saçını başını yolduğu bile iddia edildi. Picasso’yla alay edip “Ben otursam onun gibi on tanesini hemen yaparım.” Bile diyebildi. Gittiği yerlerde kahramanlar gibi karşılandı. Köşesinde zamanını kivi üretimi, çekirdeksiz karpuz, pekin ördeği gibi projelerle geçirdi. Üniversitelere söyleşilere gitti. Tonton dede imajı verdi. Yargılansa da yaptıklarının cezasını çekmeden göçüp gitti. İddiaya göre Genelkurmay, Evren'in biyografisinde 12 Eylül darbesini ve müebbet hapis cezasını yok saydı. Neyse bazen cehennemin varlığı cennetin varlığından daha çok sevindiriyor insanı.
Güç peşinde sürüklenen kalabalıklar bir gün dağılırken halkına zulmedenler hep nefretle anılırlar. Ve katiller daima yalnız ölürler.
Son söz niyetine: ‘’ Zalimleri affetmek mazlumlara zulümdür.’’

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi

Gül Bahçelerinden Derlediklerim

27 Ağustos 2021 Cuma 00:02

AĞLAMA VAKTİ

17 Aralık 2019 Salı 15:10

İSTANBUL SEÇİMLERİ YORUMUMUZ - 2

17 Mayıs 2019 Cuma 07:58

6 PUANLIK MAÇ !

13 Ocak 2017 Cuma 09:46

HAKEMLER CAN YAKMAYA BAŞLADI!

26 Aralık 2016 Pazartesi 17:06

VEFA VE DOSTLUK BULUŞMALARI

27 Temmuz 2016 Çarşamba 09:22

YALAN HABERLER YAYMAK SAVUNMAK

26 Temmuz 2016 Salı 12:25