Süleyman Şah, Yüce Devletimiz, Kahraman Askerimiz.
Tarihimize, ecdadımıza hürmetle/saygıyla sahip çıkmak,
Birbirimize sahip çıkmak,
Dinimize/İslam’a, değerlerimize, kültürümüze sahip çıkmak, yaşamak,
Geleceğimize/İstikbâlimize/Çocuklarımıza sahip çıkmak,
Devletimizi bize ait kılmak, sahip çıkmak, yüceltmek, çok çalışmak, ilerlemek,
İnsana kıymet vermek!.
İşte bütün bunlar “BİZ” olabilmek, kuvvetli ve kudretli olabilmek için çok önemlidir/mühimdir.
Öyle olaylar vardır ki, külleri üfürür, ateşi ortaya çıkarır, içimizi ısıtır; öyle olaylar da vardır ki, başımızdan aşağı buz gibi dökülür, kanımızı dondurur.
Atamız Süleyman Şah’ın Türbesinin nakli ve Devletimizin buna ait sahip çıkma, saygı duyma, kıymet verme tavrı içimizi ısıtan bir hadise olmuştur; Allah (C.C.) hayırlara vesile eylesin İnşallah.
Bu harekât, dünya gündemine oturmuş, bizimle ilgili tarih sayfalarını bir kere daha açtırmış, bizi okutturmuş, hatırlatmıştır muhataplarımıza. Bizimle birlikte saygıyla yad eden dostlarımızı yakınlaştırmış, hasımlarımızı ürkütmüştür, kırmızı çizgilerimize ve hassasiyetlerimize ait tavrımız.
Şehidimiz Başçavuş Halit Avcı’ya Allah’tan rahmet ve yakınlarına da sabır diliyorum. Allah Yüce Devletimize ve onun Askerlerine/Askerimize zeval vermesin.
Süleyman
Şah bizim için Alem’i İslâm için çok kıymetli bir Ata’dır, şahsiyettir.
Bakınız, yazar kadrosu içerisinde, kendilerini televizyonlardan da yakînen tanıdığımız, emin olduğumuz, arşivci ve araştırmacı profesörlerin de olduğu güvenilir bir ansiklopedide, özet olarak yazılan kadarıyla aynen aktarıyorum:
“Süleyman Şah; Osmanlıların atası, Türk Büyüklerinden olup, Oğuzların Kayı boyundandır. On ikinci yüz yılın sonlarında Türkistan’da doğdu. Kabîle reisi oldu. Moğol Cengiz Han’ın Orta Asya’daki istilâsına karşı on üçüncü yüzyılda Türkistan’dan elli bin kişiyle batıya hicret/göç etti. 1224’te Erzincan ve Ahlat taraflarına yerleşti. Cengiz Han 1227’de ölünce, kabilesiyle tekrar dönmeye hazırlandı. Fırat Vâdisini takip etmekteyken Ca’ber Kalesi(Suriye/Halep) yakınında atını yüzdürerek nehri geçerken boğuldu. Fırat kenarına defnolunup, buraya Türk Mezarı denildi. Süleyman Şah’ın mezarı, Osmanlı Devleti yıkılınca, Türkiye hudutları dışında kalıp, Suriye’ye bırakıldı. Ca’ber’deki mezarında Türk bayrağı dalgalanıp, Türk askeri beklemektedir.
Süleyman Şah’ın bu göçünden sonra Sungur Tigin, Gündoğdu, Dündar ve Ertuğrul adında dört oğlu kaldı. Sungur Tigin ve Gündoğdu kabileleriyle yurtlarına döndü. Dündar ve Ertuğrul dört yüz çadır aile efradıyla Sürmeli Çukur’da birleşti. Burada Moğollarla muharebe eden Anadolu Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubâd’ın kuvvetlerinin az olduğunu gören Ertuğrul Gazi, ona yardım etti. Alâeddin Keykubâd Ertuğrul Gazi’yi mükâfatlandırıp, Domaniç Yaylasını(Kütahya) yazlık, Söğüt Ovasını(Bilecik) da kışlık olarak verdi. Süleyman Şah’ın oğlu Ertuğrul Gazi Söğüt ve Domaniç’e yerleşip; torunu Osman Gazi de Osmanlı Hânedânını ve üç kıta ve yedi denize altı yüz yıldan fazla hâkim Osmanlı Devletini kurdu.”
Bakınız, Süleyman Şah’ın Torununun; yani Ertuğrul Gazi’nin oğlu olan Osman Gazi’nin; oğlu Orhan Beğ’e vasiyyetnâmesinin özü şöyledir:
“Allahü teâlânın emirlerine ters düşen bir iş eylemiyesin! Bilmediğini İslâm Ulemâsından sorup anlayasın! İyice bilmeyince bir işe başlamayasın! Sana itâ’at edenleri hoş tutasın! Askerine in’âmı(iyilik etme, nimet verme), ihsânı(bağışlama, bağışlanan şey) eksik etmiyesin ki, insan ihsânın kulcağızıdır. Zalim olma! Alemi adâletle şenlendir ve Allah için cihâdı terk etmiyerek beni şâd et! Ulemâya ri’âyet(itibar, sayma, hürmet, gözetme) eyle ki, din işleri nizâm(usül,kaide,düzgünlük,tertip) bulsun! Nerede bir ilim ehli duyarsan, ona rağbet(itibar, değer verme, ilgi, meyil, istek, arzu), ikbâl(yüzünü ona çevirme, bakma) ve hilm(yumuşak huyluluk, sâkinlik) göster! Askerine ve malına gurûr getirip, islam âlimlerinden uzaklaşma! Bizim mesleğimiz Allah yoludur ve maksadımız Allah’ın dînini yaymaktır. Yoksa, kuru gavga(kavga) ve cihangirlik(cihanı/dünyayı tutmak, zaptetmek, fethetmek) da’vâsı değildir. Sana da bunlar yaraşır. Dâima herkese ihsanda bulun! Memleket işlerini noksansız gör! Hepinizi Allahü teâlâya emanet ediyorum.”
“Osmanlı Sultanları bu vasiyetnameye candan sarılmış, Devletin altı yüz sene hiç değişmeyen anayasası olmuştur.”, bu sadakati ve mukaddesata saygısı, Osman Gazi’nin “Kurduğu Osmanlı Devletinin altı yüz yirmi üç sene Din-i İslâm ile idare edilip, yedi yüz yıllık iktidarı ile yorumlanır.”
Bu ansiklopedik bilgiyi buraya; Atamız Süleyman Şah’ın, bizim için çok mühim bir şahsiyet olduğunu; oğlu Ertuğrul Gazi’yi hem dînen ve ahlâken, hem de devlet adamı olarak ne kadar güzel yetiştirdiğini, terbiye ettiğini; bu terbiyenin Ertuğrul Gazi’nin oğlu Osman Gaziye ve aynı şekilde onların torunları olan bizlere de İnşallah, aynı istikamette muhkem olarak nasıl sirayet ettiğini izah edebilmek için aldım.
Davamız yüce, yükümüz ağır, yolumuz uzun ve meşakkatli, işimiz çok, yorulmak yok!. Uyanık olmamız, sürekli istişare etmemiz ve birbirimize sahip çıkmamız lâzım. Çocuklarımızın, gençlerimizin ve bütün insanlık âleminin bize, huzura ve mutluluğa ihtiyacı var.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.