Temel gıdalarımızla ilgili tatsız, tuzsuz görüşler.

2015 senesinin bu ilk gününde, sağlığımızı yakından ilgilendiren beslenme konusundaki  müşahede ve düşüncelerimi sizlerle paylaşayım istedim.
Son yıllarda özellikle televizyon ekranlarında, beslenme uzmanı, gıda uzmanı gibi ünvanlarla tanıtılan kişileri çok sıkça ve çok sayıda gördük, bazen de merak ettik dinledik. Yazmışsa, kitaplarından, dergi ve gazetelerdeki yazılarından okuduk. Bunların hepsinin uzman olduğu söylenilebilir mi, onu da takdirinize bırakıyorum.
Bu şahıslar, program yapımcılarının, spikerlerinin, diğer katılanların, telefonla bağlananların da eşliğinde seyircilerine, okurlarına, bu konudaki görüşlerini sunmaya çalışıyorlar.
Doğru bilgi verenlere teşekkür ediyorum;  Allah (C.C.) razı olsun. Fakat birinin faydalı dediğine diğeri zararlı diyor ya; işte o zaman bu konu üzerinde durup düşünmek gerekir diye düşünüyorum. Biri tuz zararlı, kullanmayın diyor, bunu hararetle savunuyor, hatta elinden gelse tamamen yasaklayacak, yasaklatacak; diğeri tuzda 76 çeşit vücuda faydalı mineral var, sakın tuzu sofranızdan eksik etmeyin diyor. Bir başkası şekeri, yağı yasaklıyor; diğeri şekerde glikoz var, beyne çok yararlı diyor. bir diğeri, bol bol yağ yiyin diyor; bir başkası yağlı yemeyin tavsiyesinde bulunuyor; biri ekmeği yasaklıyor, kilo yapar diyor; diğeri ekmekte bulunan vitaminleri sayarak, bunlar enerji verir kuvvet yapar, bu vitaminlerin eksikliği şu şu hastalıklara sebep olur gibi bilgiler veriyor. Biri bol bol meyve yiyin, kırmızı et tüketin gibi tavsiyelerde bulunuyor; diğeri aman meyveyi çok yemeyin şeker içeriyor, şu yaşta insana zarar verir, et yemeyin kanser yapabilir gibi laflar ediyor. Aynı şahıslar bu gibi tavsiyelerini insanların yaşlarıyla, hastalıklarla, kolesterol, tansiyon, kan şekeri ve benzeri hususlarla ilişkilendiriyor. Tezat ve kafa karıştırıcı konuşmalar, tavsiyeler.
Acaba diyorum,  geçmişte şahit olduğumuz; anne sütü mü, inek sütü mü tartışmaları; süt tozu ve süt tozundan yapılan çocuk mamalarının tavsiye edilişi, asker sigarasının askerliğini yapmakta olan gençlere armağan edilişi; alkollü olduğu halde alkolsüz diyerekten satılması ve tüketilmesi kolaylaştırılan içeceklerin tavsiye edilişi; fuhşun ve fuhuş filmlerinin sinemalarda, televizyonlarda ve malum kapalı mekânlarda, edepsizce ve cüretkârane çocuklarımıza gençlerimize sunuluşu gibi insanımızın sağlığı üzerinde oynanan oyunların veya ukelalıkların, şekli ve taktiği mi değişti diye düşünüyorum.
İlim, iman, din ve hayat tarzı gibi hususlarda uzun süre Cihana örnek olmuş, Osmanlının torunları  olarak hepimiz de biliriz ki, bizim kültürümüzde ekmek değerlidir. Çünkü “ekmeğin bileşiminde ortalama olarak su %35-46, karbonhidratlar %45-56, azotlu maddeler %6-7” ve geriye kalan kısmında da yağ, şeker, nişasta vardır ve bu bakımdan da çok değerli bir yiyeceğimizdir. Ekmeğe manevi anlamlar da vermiş, “ekmek çarpsın” diye bir yemin tarzı geliştirmişiz. Yere düşen ekmeği öpüp başımızın üzerine koyarız, temiz ise yeriz, değilse yüksek bir yere koyarız ki, diğer canlılar yesin de ziyan olmasın diye.
Aynı şekilde et ile ilgili olarak Peygamberimiz (A.S.), “Et yemek insanın ahlâk ve cemalini güzelleştirir.” demiştir. Tuz ve şeker ile ilgili olarak da, “tatlı yiyelim, tatlı konuşalım”, “ağzımızın tadı, tuzu bozuldu” gibi değer verici deyimlerimiz; masallarda geçen “Babacığım seni tuz kadar seviyorum.” şeklinde üst seviyede sevgi sembolü olarak kullanılmış yakıştırmalar vardır.
Bildiğimiz gibi, ruh sağlığımız da en az beden sağlığımız  kadar önemlidir. Bu hem ferdi olarak hem de cemiyet hayatı olarak böyledir. Terörü yaygınlaştırmak ve artırmak, dinî siyasî ve ırkî ayrımcılığı körüklemek, tarihî ve dinî değerlerimizle ilgili birbirine tezat ve kafa karıştırıcı bilgiler veya görüşler sunmak gibi girişimler de; en az beslenmemizle ilgili kafa karıştırıcı girişimler kadar dikkate değerdir.
Toplumda sürekli kararsızlık, mutsuzluk, korku, gerginlik, stres, ümitsizlik, dikkat dağınıklığı, beslenme bozukluğu, oluşturma gibi menfi hareketlere ve psikolojik müdahalelere karşı  dikkatli olmamız gerekir.  
Nasıl ki parmak izlerimiz farklı ise, ruh ve beden yapımız; metabolizmamız, genetik özelliklerimiz de farklıdır. Kimi insan tuzsuz yediğinde rahatsız olur, kimisi tuzlu; kimi yağlı yediğinde rahatsız olur, kimi yağsız; bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Fakat insanları temel gıda maddelerini esas alarak kategorize etmek akla ve mantığa aykırıdır. Aynı insanın bile bu gün ihtiyacı olan besinlerle, bir sonraki gün ihtiyaç hissettiği besinler farklı olabilir. Her insan hem irsî ve kültürel, hem de kendi bünyesi ve sağlığı ile ilgili olaraktan, zaman içerisinde tekamül etmiş, bir özel beslenme alışkanlığı vardır. Bu alışkanlık kişinin kendi kimyasının ve bütünlüğünün önemli bir parçasıdır. Hastalık, rahatsızlık ve kaza gibi sebepler yokken bu alışkanlığı bozmak, insanı rahatsız eder. İmkânlarımız ve fırsatlarımız elveriyorsa, ifrat/aşırılık ve tefrite/azlığa kaçmadan, israf da etmeden kişiye özel bu beslenme alışkanlığımızı terk etmemeliyiz.
Eğer hasta isek, doktorumuz diyet vermişse, tabii ki diyetimize de dikkat etmeliyiz.
Şunu da unutmamalıyız ki, Allah(C.C.)’ın insanlar için yarattığı her gıda maddesinin insan için farklı farklı yararları ve şifası vardır. Sağlıklı olduğumuz sürece, mümkün olduğu kadar ve ihtiyacımız nisbetinde, canımızın istediğini ve su, ekmek, yağ, tuz, şeker/tatlı, kırmızı et, meyve, sebze ve baklagiller gibi temel gıdalarımızı içeren, her çeşit ve mümkünse bol çeşit yiyecekten, azar azar da olsa yemeliyiz. Temizliğe çok önem vermeli ye başlarken Besmele çekmeli, yedikten sonra Elhamdülillah demeli ve verdiği nimetler için Allah(C.C.)’ımıza şükretmeliyiz. Peygamberimiz (A.S.) da söylediği gibi sofradan tam olarak doymadan, midemizin üçte birini boş bırakaraktan kalkmalıyız ki, sindirimi, hazmı kolay olsun; yediklerimiz ve içtiklerimiz vücudumuza yarasın, kan, kuvvet ve şifa olsun İnşallah. Bunların yanında hareket etmeye, çalışmaya, dinlenmeye ve uykumuza da dikkat etmeli; bu şekilde bir beslenme alışkanlığı ve hayat tarzımızla, algı ve anlayışımızla, çocuklarımıza ve gençlerimize örnek olmalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi

Gül Bahçelerinden Derlediklerim

27 Ağustos 2021 Cuma 00:02

AĞLAMA VAKTİ

17 Aralık 2019 Salı 15:10

İSTANBUL SEÇİMLERİ YORUMUMUZ - 2

17 Mayıs 2019 Cuma 07:58

6 PUANLIK MAÇ !

13 Ocak 2017 Cuma 09:46

HAKEMLER CAN YAKMAYA BAŞLADI!

26 Aralık 2016 Pazartesi 17:06

VEFA VE DOSTLUK BULUŞMALARI

27 Temmuz 2016 Çarşamba 09:22

YALAN HABERLER YAYMAK SAVUNMAK

26 Temmuz 2016 Salı 12:25