ÜTOPYALAR GÜZELDİR

Yunus BUDAKTAŞ

1 yıl önce

Sevgili okurlar,  gelin hep beraber hayal dünyamıza yolculuk edelim. Zihnimizde bir ütopya oluşturalım ve geleceğe hep beraber bakalım.

Siyasetin ve siyasetçilerin günbegün kirlendiği, siyasi söylemlerin nefretle dolduğu, asli görevi millete hizmet olanların milleti unuttuğu bu dönemlerde geçim derdinin insanların sırtında bir yük olmadığı, para babalarının milyonlarca liraları cebine indiremediği, sabah insanların mutlu uyandığı, gece başını yastığa koyduğunda ay sonunu nasıl getireceğini hesaplamadığı bir dünya hayal edelim.

Mesela milletin vekili olduğunu iddia eden ancak milleti seçimden seçime hatırlayanlar Ankara’da değil de kendi memleketlerinde ikamet etse. Her partiden sadece belli sayıda milletvekili Ankara’da kalsa. Mesela vekiller arasında müteahhitlerin, iş adamlarının, para babalarının, sanayicilerin, patronların sayısı yok denecek kadar az olsa. Sanatçılar, edebiyatçılar, işinin ehli akademisyenler, çiftçiler, köylüler, ev hanımları, gencecik isimler mecliste halkı ve toplumu daha çok temsil etse. Millet kendini temsil eden vekillerle arzu ettiği zaman yüz yüze görüşebilme imkânı bulsa. Vekil olanlar temsil ettiği vatandaşın ayağına gitse. Memleketinde yaşayan vekiller sokakta, sanayide, tarlada, bahçede, pazarda, ahırda olsa, sorunları yerinde dinlese. Hani o seçim dönemlerinde birkaç ay içerisine sıkış sıkış ettikleri “sözde” vatandaş ziyaretlerini görev sürelerinin her döneminde yapsa. Mesela kendi memleketinde ikamet eden milletin vekilleri bir gün bir inşaat ustasıyla harç karsa, bir başka gün traktöre binse tarla sürse, bir başka gün pazarda tezgahta esnafla satış yapsa, bir başka gün terzi sehpasına otursa, bir başka gün bir fırıncıyla hamur yoğurup ekmek pişirse, bir başka gün sanayide motor tamir etse, bir başka gün bir gazeteci gibi vatandaşın sorunlarıyla ilgili haber yazsa, bir başka gün koyun güdüp inek otlatsa, bir başka gün büfede soğuk su satsa… Sonra bu yaptığı işlerdeki gözlemlerini, varsa tespit ettiği eksiklikleri, varsa olumlu işleri belli periyotlarda gidebildiği Ankara’da kalan ve memleketinde yaşayan vekillerin getirdiği raporlarla meclis çalışması yapıp kanun çıkartan, milletin ferahı ve refahı için çalışan vekillere aktarsa. Sonra bu vekillerde halkın içinde yaşayıp halkın bizzat halkın kendisinden gelen taleplere isteklere göre çalışmalar yapsa… Memlekette ne sorun kalır ne de aksayan bir takım işler.

Şimdi ütopyadan çıkıp gerçeğe dönelim.

Milleti temsil etmek için milletin oyunu alan, milletin vergisiyle maaş alan ancak seçimden seçime milleti hatırlayan vekillerden sizce de gına gelmedi mi? Milleti temsil ettiği iddia edilen vekillere ulaşabilmek, derdini sıkıntını anlatabilmek büyük bir çaba ve gayret istiyor. Ancak öyle durumlar da oluyor ki gayret ve çaban yetersiz kalıyor, araya “dayı, amca, eş dost” artık adını ne koyarsanız koyun bir takım aracılara ihtiyaç duyuluyor. Vekillerin etrafı parti teşkilatlarındaki isimlerce kuşatılmış. Ulaşmak ne mümkün. Hem seçimden seçime hatırlanan vatandaşın derdi vekili niye gersin ki. 4-5 yılda bir gider oy ister, sonra gider mecliste bir yeminde eder, sonra döner sırtının üstüne yatar. Milletin derdinden sıkıntısından kime ne? İşin garibi de millet bu durumdan hiç arlanmaz, ismini dahi bilmediği vekillere oy verir. Bütün işi gücü milleti temsil etmek olan bu vekiller A köyünde yaşayan B kişisinden oy istemeye gittiğinde B kişisi verdiği vergiyle maaşını ödediği vekilin karşısında önünü ilikler, el pençe divan durur, ezilir büzülür. Olması gereken tam tersi değil mi oysa? Esnafın, çiftçinin, köylünün, vatandaşın derdini meclise taşıyamadığı, sorunlarına çözüm üretemediği, milletin ayağına seçimden seçime gittiği için ezilip büzülenin vekiller olması gerekmez mi?

Durumlar böyleyken, herkes düzeninden memnunken ne gerek var bunları konuşmaya. Biz kendi dünyamıza dönelim ve yüksek sesle söyleyelim “Ütopyalar Güzeldir”

YAZARIN DİĞER YAZILARI