USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

ZİHİN GIDASI

24-11-2020

Günümüzde hala sanayi devriminin yansımalarını yaşamaktayız. Sanayi devrimi sonrasında meydana gelen hızlı sanayileşme 19.yüzyıldan günümüze kadar yan etkilerini katlayarak devam etmektedir. Çevre, hava ve su kirliliği, asit yağmurları, insanlığı nesiller boyu etkisi altına alan zehirlenmelere maruz bırakmaktadır. Sanayi devriminden sonra her ne kadar insan haklarında iyileşme meydana geldi ve modernleştik desek de fabrikalaşmanın ve vahşi kapitalizmin insan sağlığını olumsuz etkileyen çalışma şartlarına, yapılan araştırmalarda rastlanmaktadır. Elbette ki, 21.yüzyıla geldiğimizde insanlığın aniden zehirlenmeye başladığını söylemek pek de bilimsel olmayacaktır.
Bu problemlerin sonuçlarını ziyadesiyle çocuklarımız ve gelecek kuşaklar yaşayacaklardır. Gitgide kötüleşen gıda sektörü bünyesinde haylice vücuda zararlı madde depolayan katkı maddeleri tüketilmektedir. Bu tüketimin en önemli öznesinin çocuklar olması hiç de şaşırtıcı değil. Alışveriş reyonlarında çocukların da ulaşabileceği yerlerde çocukların dikkatini çeken renkli jelatinlerin varlığı tesadüf olamaz. Abur cubur sektörü olarak nitelendirilebilecek sektör insanlığa harcaması gerektiğinden daha çok şeker ve tuz yüklemesi yapmaktadır. Bu yiyecekler Palmer´in (2010: 29) ifade ettiği gibi bu yiyecekler sağlıklı bedenler yetiştirmek yerine, çocuklarımızı her geçen yıl daha da şişmanlatmaktadır.
Neden katkı maddelerin çocukların bilişsel, duygusal ve sosyal gelişimlerine yönelik bir çalışma olmasın? En çok sorguladığım konu ise ebeveynlerin bu besinler üzerine araştırma yapmadan çocuklarına nasıl gönül rahatlığıyla yediriyor olduğu? Ne yesek ?´O´´ yuz. Ne Düşünürsek O! Kimlerle arkadaşlık edersek O! O nedenledir ki, atasözümüz mevcut; bana arkadaşını söyle, sana kim oluğunu söyleyeyim. Bana ne yediğini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim? Ne yazık ki, ülkemiz havanda su dövercesine politika ile meşgul. Bunlar da birer politik konu esasen ancak etik içerikli konular. Etik bize, doğru yolları sunar. Doğru yola ise ancak ussal (mantıksal) yani, sorgulayarak ulaşabiliriz. Ardından da mutluluk gelir. Bizi mutsuz eden şey sorgulamamak olsa gerek. Olaylara çok yönlü bakamamak? Çok yönlü baktıkça şunu anlıyor insan: ?´ Bu hayatta her şeyin bir çözümü var.´´
Konumuza dönecek olursak, Palmer´e göre (2010: 29) çocuklarımızın beslenme düzenlerine dikkat etmezsek, gelecekte öğrenme sorunlarıyla yakından ilgisi olan beyin dejenerasyonuyla karşı karşıya kalabiliriz. Şuan, çarşıda pazarda organik cevize rastlayan var mı? Ben yerli malı cevize neredeyse hiç denk gelmedim. Çünkü Çin malı cevizler ile ayırt etmek oldukça güç. Çin malı cevizi diğerlerinden ayıran en önemli fark olan ince kabuklu olduğunu bilince kolaylıkla anlıyorsunuz. Cevizin beyin gelişimi için ne kadar önemli olduğu bilinen bir gerçek. Günümüzde birçok çocuk ise ceviz ile değil kola, cips ve pek çok paketli gıda ile besleniyor. Bu beslenme şeklinin de beyin gelişimini, akademik başarısını ve sosyal ilişkilerini ne kadar olumsuz etkileyeceğini düşünürsek olduğumuzdan daha çok araştırma yapmamız gerektiği konusunda hem fikir olabiliriz.
Palmer, Sue (2010) Zehirlenen Çocuk. İstanbul: İletişim Yayınları

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?