Algılarımız / İdrakimiz, Zannettiklerimiz Ve Doğrular

Ben çok küçük bir yaşta iken, Rahmetlik Babam yeni bir radyo almış, eve getirmişti; radyonun sesini açtı, içinden insan sesleri geliyordu; konuşmalar, şarkılar, türküler.. Bu konuşan, türkü, şarkı söyleyen adamlar bunun içine nasıl sığıyor diye düşünürdüm hep; her defasında merak eder arkasına, içine bakmaya çalışırdım. Beni bu davranışa, radyo ile ilgili bu yanlış algım teşvik ederdi; tâ ki, Babam pil takmak için küçük bozukluk bir parayla vidasını çevirip arkasındaki kapağını açana kadar. Radyomuzun içini gördüğümde aniden, merakımı gidermişliğimin rahatlığıyla, daha gerçekçi bir algıya sahip olmuşluğumun ciddiyetine bürünerek, bu konuda adeta kendime gelmiştim.

Bu yaşantım bana; dış görünüş her ne kadar bir ilk algı/idrak oluştursa da, bununla birlikte bilinmeyen ve merak edilenler öğrenildikçe, daha doğru algılar oluşacağı yönünde bir de, düşünme-davranış koordinasyonu kurma becerisi ve mantığı kazandırmış oldu, o küçük yaşta. Her insanın algı/idrak konusunda buna benzer ‘ilk’ leri vardır mutlaka.

Tabii ki dış görünüş önemlidir. Çünkü, hiç radyo görmemiş olsak, “Radyo nedir?” diye sorulsa; canlı mı, cansız mı, büyük mü, küçük mü, katı mı, yumuşak mı, gibi onlarca soru zihnimizde bir film şeridi gibi arka arkaya sıralanır. Bu durumda iken, ilk defa biri bize radyoyu anlatsa ve ona inansak, bizim için radyo odur. Eğer bir cihazın radyo olduğunu öğrenerek onun dış görünüşüne bakabilmişsek, bu onunla ilgili zihnimizdeki onlarca sorunun birçoğunun cevabını verebilecek durumdayız demektir. Şekli, büyüklüğü, ağırlığı, renkleri, kulpu, düğmeleri, sesi, taşınabilirliği ve benzeri bir çok özelliği ile ilgili bir yığın sorunun cevabı gibi.

İnsanlar gerçekleri; bazen vakti saati henüz gelmediği için, bazen birileri kasten veya esasen göstermediği, duyurmadığı için veya imkânsızlıklarımız sebebiyle, kimi zaman da tercih edilen veya mecbur kalınan kaynakların sahiplerinin veya yönetenlerinin kendi ideolojilerinin müsaade ettiği kadarıyla öğrenebildikleri için ve benzeri nedenlerle tam ve doğru algılara sahip olamayabilirler.

Bir arkadaşımla ava çıkmıştık, uzakta yan yana dizilmiş ördekler görmüştük, saklanarak ve yavaş yavaş yaklaştık uçmasınlar diye, daha da yaklaştığımız halde gene uçmadılar nedense, iyice yaklaşıp kendimize siper edindiğimiz tepeden başımızı kaldırıp baktığımızda, ördek olarak algıladığımız görüntünün, ot ve çalı öbekleri olduğunu görüp, gülünç bir hüsran yaşamıştık.

İşte bunun gibi; tam ve doğru algılarımız da, bazen hüsran ve korku gibi duygular yaşatabilir, bazen düşündürür, bazen de mutlu eder rahatlatır.  

Demek ki, daha çok yaklaşmak, hatta mümkünse dokunmak, içini ayrıntılarını görmek, analiz etmek, güvendiğimiz medya ve kaynakları takip etmek, dinlemek ve okumak, daha fazla bilgi edinmemizi; daha fazla bilgi edinmiş olmamız da, kendimize göre, tam ve doğru olduğuna inandığımız algılar oluşturmamızı sağlar. Hatalı peşin hükümlerimizden de bizi korur.

Algı, beş duyu organı vasıtasıyla beyne iletilen mesajların, düşünülüp değerlendirilmesi ve karara bağlanması sonucunda teşekkül eder. Karar aşamasında bilgi kapasitemiz, hayat tarzımız ve dini inançlarımız önemli rol oynar. Misal verecek olursak; bir insan için çok faydalı olarak bilinen yiyecek, içecek, diğeri için zararlı; bir insan için çağdaş olarak nitelendirilen sosyal faaliyet veya giyim tarzı diğeri için çağ dışı; hep şiddet olayları ile anılan bir milletin şiddet yanlısı millet; aynı insanın uzun boylularla yürürken kısa, kısa boylularla yürürken uzun boylu, olarak algılanması gibi.

Şu gerçeği hiç unutmayalım ki, kâinatı/evreni ve kâinattaki her şeyi nasıl algılıyorsak, bizim için kâinat odur; yani algıları bakımından, her insan için farklı ve özel bir kâinat vardır.

Yani bana göre, bir husus ile ilgili, “Ne kadar doğru bilgiye ulaşabilmiş isek algımız o kadar doğru; ne kadar yanlış bilgimiz varsa algımız o kadar yanlış.” demektir.

İnsan ile ilgili bu hakikati iyi bilenler, insanların mutluluğu için veya zararına; kişi, lider, grup, örgüt veya devlet olarak; kendi dostça veya düşmanca emellerini gerçekleştirebilmek için, bu yönde yaptıkları planlar doğrultusunda; insanların, mevcut durum, olaylar, kişiler, liderler, gruplar, örgütler, milletler, devletler, vasıtalar, tarih, kültür, dinî inançları ile ilgili algılarını; iletişim araçlarını (internet, filmler, televizyon, cep telefonları, gazete vb.) da kullanarak; doğru, yalan, yanlış bilgilendirerek; olumlu veya olumsuz yönde istedikleri gibi etkiler, yönlendirir veya yönetebilirler ve nihayetinde de emellerini gerçekleştirmeye çalışabilirler..                        

 Anneler, Babalar, Eğitimciler!

Özellikle çocuklarımızın ve gençlerimizin, iyi niyetli olmayan kişiler, gruplar, örgütler, liderler veya devletler tarafından, algıları kolayca değiştirilebilen insanlar olarak yetişmelerini istemiyorsak; onların büyükleri olarak bizler de dâhil olmak üzere, algıları kolayca yönetilebilen bir millet olmak istemiyorsak; güvenilir kaynakları bilme, bulma ve doğru bilgiye ulaşma yollarını çok iyi bilmeliyiz. Uygulamalarımızla, tam ve doğru idrak etme, algılama becerimizi geliştirmeliyiz. İmkân ve fırsatlarımız nisbetinde, çocuklarımıza bu hususta da örnek olmalı; dozunu iyi ayarlayarak, meraklı, şüpheci, araştırmacı ve dikkatli olma davranış alışkanlığını onlara da kazandırmalıyız. 

Böylece çocuklarımızı ve gençlerimizi, dolayısıyla milletimizi ve Devletimizi, bir çok tehlike ve zarardan korumuş, onları geleceğe daha iyi hazırlamış, bu yönde de onlara koruyucu, geliştirici eğitim/terbiye vermiş oluruz. O zaman hiçbir hasmımız, algılarımızı yönetmeye cesaret edemez.

Eğer kötü niyetli insanlar, örgütler veya hasım ülkeler tarafından, yanlış bilgilerle bazı insanlar kandırılarak doğru olmayan algılar oluşturulabilmiş, bu kurbanlar, piyonlar sokaklara ve veya çatışma alanlarına sürülebilmiş ise; birlik ve beraberlik içerisinde gecikmeden hem psikolojik tepkimizi koymalı, hem de planlı bir şekilde millet ve devlet olarak el ele vererek yapılması gerekenleri yapmalıyız; kandırılmış insanlarımızı, çocuklarımızı, gençlerimizi daha yolun başındayken, bunların elinden ve kötü niyetli icraatlarından kurtarmalıyız. Bunu asla ihmal etmemeliyiz ki; bu tepkimiz, birlik ve beraberlik içerisindeki sabırlı ve planlı koruyuculuğumuz, çocuklarımıza da örnek olsun, yol göstersin.        

Çocuklarımızı, gençlerimizi eğitelim, koruyalım, geliştirelim, ihmal etmeyelim; onlara ve birbirimize sahip çıkalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi

4 Temmuz tarihli gazetemiz

05 Temmuz 2025 Cumartesi 10:03

Gül Bahçelerinden Derlediklerim

27 Ağustos 2021 Cuma 00:02

AĞLAMA VAKTİ

17 Aralık 2019 Salı 15:10

İSTANBUL SEÇİMLERİ YORUMUMUZ - 2

17 Mayıs 2019 Cuma 07:58

6 PUANLIK MAÇ !

13 Ocak 2017 Cuma 09:46

HAKEMLER CAN YAKMAYA BAŞLADI!

26 Aralık 2016 Pazartesi 17:06

VEFA VE DOSTLUK BULUŞMALARI

27 Temmuz 2016 Çarşamba 09:22