
Bekir ÇÖL
HAFIZ OLMAK
Hafız olmak, bir şeyi hıfzetmek, korumak, ezberlemek veya olduğu gibi muhafaza etmek olsa gerek. Özel anlamı ile Kuran’ı ezberleyene hafız derler.
Resulüllaha vahiy gelmeye başlayınca ilk Müslüman olan Sahabe ayetleri ezberlemeye başlamışlar. Çünkü o günün şartlarında ayetleri yazacak kâğıt olmadığı gibi yazacak kalem de tam bulunmuyordu.
Sonraları Kuran hafızı olmak insan hayatında yapacağı en makbul ibadet haline gelmiş. İmamlık yapanlar için hafız olmak gerçekten güzeldir. Çünkü Kuran’ı mahreçlerine, lafızlarına dikkat ederek okurlar.
Günümüz de hafızlık gerekli midir? İrdelenmesi, düşünülmesi gereken bir konudur. İyi Hafız ezbere veya Kuran’ın yüzüne bakarak beş veya altı saatte Kuran’ı baştan sona okuyup hatmedebilir.
Kuran’ı baştan sona okumak, hatmetmek kişiye dünya da veya ahirette bir yarar sağlar mı bilmiyorum. Çünkü ne Kuran da ve ne de Resulüllah ’tan gelen sahih sözlerinde kuranı hatmetmenin sevap olacağını bildiren bir habere rastlamadım.
Birileri bana kızarak Kuran da oku emrinin geçtiği ayetleri ve Resulüllah’ın sözlerini sıralayabilir. Hemen cevap vereyim ki, ayetlerde ve hadislerde geçen oku emirlerinin hepsi anlamını anlayarak oku demektir.
Bugün Kuran’ın hiç bir harfinin, kelimesinin, cümlesinin, ayetinin ve suresinin kaybolmadan muhafaza edecek veya edilmiş olan kayıt araçları mevcuttur. Cipsler, videolar, bilgi sayarlar var. Buna rağmen insanların Hafız olması için Kuran’ı ezberlemeleri gerekir mi?
Kabul edelim ki, ezberlettik. Beş sene sonra o hafız acaba bir cihazın muhafaza ettiği kadar Kuranı noksansız ezbere okuyabilir mi? Kaldı ki günümüzde Kuranın ayetleri unutulduğundan değil de insanların gafletinden dolayı anlaşılarak okunmuyor.
Türkiye de son senelerde bir furya halinde Kuran kursları açılıyor. Yeni yapılan bütün camilerin altı Kuran kursu. Yetmiyor her mahalleye bir bağımsız üç veya beş katlı Kuran Kursları yapılıyor.
Bunlar da yetmiyor. Süleymancıların Kuran kursları var, Nurcuların Kuran Kursları var. Felan cemaatin, filan tarikatın Kuran kursları var. Diyanetin Kuran kursları var. Peki, Bu Kurslar ne ile yapılıyor? Hemen hepsi asgari ücretli veya en düşük memur maaşına yakın geliri olan orta halli Müslümanların yardımları ile yapılıyor.
Yardım toplama da tabi ki Diyanet ve görevlileri başı çekiyor. Her Cuma günü Vaazlarımız kürsüden, İmamlarımız Hutbeden cemaate sesleniyor: Ne verirsen elin ile o gider senin ile. Böyle kafiyeli olursa halkın da hoşuna gidiyor. Birisi de çıkıp Hocam bu kurslara kimler gidiyor? Demiyor.
Hakikaten bu Kurslara kimler gidiyor acaba? Şimdi ki çocuklar, dört yaşından itibaren Anaokullarına, sonra ilkokula, sonra ortaokula, sonra Liseye ve sonra da Üniversiteye gidiyor. Kız olsun, erkek olsun yaşı geliyor 22 ye. Askerlik, evlenmek derken herkes geçinmek için bir yol tutuyor.
Peki, tekrar soralım: Bu Kuran Kurslarına kimler gidiyor? Emeklilik çağına gelmiş namaz kılacak ama hiçbir duayı ezbere bilmeyen, dul kadınlar, yaşı kırkı geçmiş gelinler bir de bin tane kızım olsa bir tanesini bile doktor olmasını, üniversite bitirmesini istemezdim diyen ama hasta hanımına kadın doktor arayan tarikat şeyhinin müritlerinin çocukları gidiyor. Ve bunlar ömür boyu efendilerine yardım toplama görevlileri oluyor.
Birileri çıkıp Hoca o kadar da değil! Niye yaz tatilinde ilkokul seviyesinde ki çocuklarımızı, camiye Hocaya gönderiyoruz ya diyebilirler. El Hak doğrudur. Camiye gelen Çocukları haftası olmadan dövüp kaçıran Hocalarımız olduğu gibi çocukları camide tutmak için çift kale top oynayan Hocalarımızda var.
Sözü uzattık: Benim hayalim deki Camiler de her hafta yoksullara, yetimlere kimsesizlere yardım toplanmalı. Camilerin altında aş evleri, yatmak için yerler olmalı. Kuran Kursları değil, Kuranı anlama ve yaşama salonları olmalı diyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.