Asude Fatma ERBAŞ

Asude Fatma ERBAŞ

Kendine Aşık İnsanlar Çağı

Son zamanlarda çevremize baktığımızda, ne kelebek gibi zarif ne de kartal gibi asil insanlar görür olduk.

Aynaya baktığında dünyanın merkezini seyreder gibi, kendine hayran, kendine âşık, başkasının varlığını yalnızca kendi ışıltısına fon yapanlar sardı etrafımızı.

Bu nedenle diyoruz ki; zaman değişti, insanlar değişti değerlerin yönü, kalplerin sesi değişti. Artık insanlar sevilmekten çok beğenilmek, takdir edilmek ve alkışlanmak arzusu içerisindeler.

Bir zamanlar “gönül gözüyle” bakan insanlar, şimdi “ön kamera”yla kendilerine bakıyorlar.

Her şeyin merkezine kendini koyan, karşısındakine asla değer vermeyen, ucuz maceralar için anlık duygular yaşayan bir nesil türedi.

Ve ne acıdır ki, bu nesil “sevgi” kelimesinin anlamını en çok kullanan ama en az hisseden bir nesil oldu.

“Sevgi” denen kavram iki kişiliktir. Biri sever, diğeri hisseder. Biri yürekten verir, öteki o sevgiyi büyütür. Şimdi ise herkes kendi aynasında parlıyor.

Değer verdiğini söylüyor ama aslında kendi değerini onun üzerinden ölçüyor.

Bu çağda “değer vermek” geri kalmışlık, “vazgeçmemek” zayıflık, “sadakat” ise anlamsız bir yük gibi geliyor insanlara…

Oysa bunlar, insanı insan yapan en yüce duygulardı.

Kendine âşık insan, merhameti tanımaz. Çünkü merhamet, egoyu değil kalbi dinler.

Kendini dev aynasında gören, kendine âşık insan eninde sonunda yalnızlığa mahkûmdur.

Toplum olarak da bu narsistik bir ahlakın akımı içerisindeyiz. Sosyal medyada herkes bir sahne kurmuş, alkışı da, ışıltıyı da kendine ayırmış. “Bakın ben nasıl özelim” yarışında. Güzel görünmek, iyi olmaktan; dikkat çekmek, karakterli olmaktan; konuşulmak, anlaşılmaktan daha kıymetli hale geldi.

Bu da ilişkileri yavaş yavaş tüketiyor, hiçbir ilişki, iki “ben”in savaşıyla ayakta kalamaz.

Gerçek sevgi, kendine değil, karşındakine yer açmaktır.

Gerçek değer, “ben”i büyütmek değil, “biz”i yaşatmaktır.

Kendine âşık insan, başkalarını sevmeyi beceremez, O insan, her ilişkide kendisine alkışçı arar.

Birini sevmek değil, sadece kendini sevdirmek ister.

Sevgisini sunarken bile çıkar gözetir; karşısındaki insanı bir kalp olarak değil, bir platform olarak görür.

Kendini sergiler, gösterir ve parlatır.

Oysa eskiden insanlar kalpleriyle görür, gözleriyle severdi.

Bir bakış, bir sessizlik bile duygunun derinliğini anlatmaya yeterdi.

Şimdi ise her şeyin ölçüsü görüntüye göre değişti.

Ne kadar güzel görünüyorsan o kadar değerlisin; ne kadar alkış alıyorsan o kadar “var”sın.

Ama gönül dünyası sessiz, iç huzuru eksik, ruhu yorgun insanlar çoğaldı.

Birine kıymet vermek, karşılık beklemeden sevebilmek, fedakârlıkla yürüyebilmekti...

Şimdi bu kelimeler bile unutulmaya yüz tuttu.

Kendine aşırı değer veren insan, aslında içten içe eksiktir.

Çünkü gerçek özgüven, sessizdir; kendini anlatma ihtiyacı duymaz.

Bu yüzden, kendine âşık insanlar dışarıdan güçlü görünür ama içlerinde derin bir yalnızlık taşır.

Hiç kimse onlara gerçekten dokunamaz; çünkü onlar kimsenin dokunmasına izin vermez.

Sevgi, “ben”i değil “biz”i ister.

Merhamet, “haklı olmayı” değil “kalpli olmayı” seçer.

Fakat kendine âşık biri ne “biz”i bilir ne “kalp”i duyar.

Sadece kendini dinler, kendini över, kendini haklı çıkarır.

Böylesi benmerkezci tutum, her ilişkiyi çok fazla yorar ve eksiltir.

Bugün pek çok insanın yalnız olmasının sebebi, benlik duygusunun ön planda olmasıdır.

Oysa insan; karşılık ister, hissedilmek ister, anlaşılmak ister.

Ama kendine tapan insan, karşısındakinin ruhunu göremez.

Sadece kendi yansımasının daha güzel görünmesiyle ilgilenir.

Belki de insanlığın en büyük sınavı budur:

Kendini sevmekle, kendine tapmak arasındaki ince çizgiyi ayırt edebilmek.

Biri insanı olgunlaştırır, diğeri yalnızlaştırır.

Biri kalbi besler, diğeri kalbi kurutur.

Günün sonunda, o parlak aynalar bir bir kırılacak.

O zaman herkes, yansımasının ardında ne kadar eksik kaldığını fark edecek.

Belki o gün, bir çift gözün içten bakışının, bir dostun sessiz desteğinin, bir sevdanın gerçek kıymetini yeniden anlayacağız.

Çünkü en güzel ışık, insanın içinden yanandır;

Ve en büyük sevgi, “ben”i değil “biz”i yaşatandır.

“BEN”İ DEĞİL, “BİZ”İ YAŞAMANIZ TEMENNİSİYLE…

05.11.2025

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Asude Fatma ERBAŞ Arşivi

Küçük Bedenlerde Kocaman Yürekler

19 Şubat 2025 Çarşamba 10:29

MUTLULUK AYRINTIDA GİZLİ

06 Şubat 2025 Perşembe 10:17