Asude Fatma ERBAŞ

Asude Fatma ERBAŞ

Divriği’de Bir Sokak, Üç Konak, Bir Fayton

Sivas’ın Divriği ilçesi…

Adı anıldığında ilk akla gelen, haklı bir gururla Divriği Ulu Camii ve Darüşşifasıdır. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu eşsiz yapı, bugün bakımlı, koruma altında ve hak ettiği değeri görmektedir. Bu, sevindirici ve olması gereken bir tablodur.

Ancak dünyanın dört bir yanından Divriği’ye gelen ziyaretçiler, yalnızca Divriği Ulu Camii’ni görmekle yetinmek istememektedir. Bu kadim şehrin tarihini bir bütün olarak algılamak isteyen yerli ve yabancı misafirler; Ulu Camii ile birlikte çevresindeki tarihî konakları, sokak dokusunu, gündelik yaşam izlerini de gezip görmek arzusundadır. Bu durum, ziyaretçilerin Divriği’den bütüncül bir tarih anlatısı yerine, eksik ve yarım bir hafızayla ayrılmasına neden olmaktadır.

Aynı ilçede, aynı sokakta, birbirine birkaç adım mesafede duran üç tarihî konak ve onların bahçesinde kaderine terk edilmiş bir fayton; korunan miras ile unutulan miras arasındaki derin uçurumu gözler önüne sermektedir.

Bu yazı, tekil bir şikâyet değil; sessizce çürüyen kültürel bir mirasa sahip çıkılması gereken bir çağrıdır.

İlk olarak Mühürzade Konağı…

Mimari ve tarihî değeri yüksek olan bu yapı, müze niteliği taşımasına rağmen ciddi bir bakımsızlık içindedir. İç mekânlar yer yer örümcek ağlarıyla kaplı, ağır bir küf kokusu duvarlara sinmiş durumdadır. Zeminler kirli, sergileme ise düzensiz ve özensizdir.

Oysa konağın bir odasında, Cumhuriyet tarihinin önemli isimlerinden Nuri Demirağ’a ait balmumu portre ve çeşitli tarihî eşyalar bulunmaktadır. Bu denli kıymetli bir mirasın, sağlıksız ve ilgisiz bir ortamda sergilenmesi; hem kültüre hem de ziyaretçiye yapılmış açık bir haksızlıktır.

Konağın bahçesinde bulunan tarihî fayton, bu ihmalkârlığın en somut ve en çarpıcı örneğidir.

Bu fayton yalnızca eski bir ulaşım aracı değildir.

Bir dönemin yolculuk anlayışını, sosyal hayatını ve yaşam kültürünü anlatan canlı bir tarih belgesidir. Divriği’nin sokaklarında bir zamanlar kimlerin yaşadığını, nasıl bir hayat sürdüğünü anlatabilecek niteliktedir.

Ne var ki bugün bu fayton, korunmak yerine kaderine terk edilmiştir. Demir aksamı hâlen sağlamdır; bu da doğru bir restorasyonla kurtarılabileceğini açıkça göstermektedir. Buna rağmen ahşap bölümleri çürümüş, oturma alanları dağılmış, estetik bütünlüğü bozulmuştur. Açık alanda, hiçbir koruyucu önlem alınmadan yağmurun, karın ve zamanın insafına bırakılmıştır.

Basit bir temizlik ve uzman bir restorasyonla Divriği’nin turizm hafızasına kazandırılabilecek bu eser, bugün yok oluşu beklemektedir.

İhmal yalnızca Mühürzade Konağı ile sınırlı değil.

Hemen yanında bulunan Sancaktar Konağı Ozanlar evi Halk Ozanı Ali Kızıltuğ Müzesi, bahçe duvarları ve çevresini saran çöp yığınlarıyla içler acısı bir manzara sunmaktadır. Tarihî bir yapının çevresinin bu hâlde bırakılması, yalnızca görüntü kirliliği değil; açık bir kültürel duyarsızlıktır.

Karşısında yer alan Şeyhoğlu Konağı ise başka bir ihmali gözler önüne serer. Konağın bahçesindeki antika küpler ve eski tarım aletleri, sergilenmek yerine çamura bulanmış, gelişigüzel şekilde yerde bırakılmıştır. Üstelik bu alanlarda hayvan pislikleri görülmektedir. Bir zamanların emek ve üretim kültürünü yansıtan bu eşyalar, korunmak yerine adeta yok sayılmaktadır.

Üç konak.

Bir sokak.

Bir fayton.

Ve birkaç adım ötede, örnek bir şekilde korunan Divriği Ulu Camii…

İşte asıl soru tam da burada ortaya çıkmaktadır:

Bir tarihî eser bu kadar özenle korunabiliyorken, diğerleri neden aynı sorumlulukla ele alınmamaktadır?

Divriği gibi tarihî kimliğiyle övünen bir ilçede bu tablo kabul edilemez. Kültürel mirastan, turizmden ve tanıtımdan söz edilirken; bu ihmal, söylenen her sözü boşa düşürmektedir.

Buradan açıkça soruyoruz:

Bu konakların ve bahçelerindeki tarihî unsurların sorumluluğu kimdedir?

Kim işletmekte, kim denetlemektedir?

Tarihî fayton neden koruma altına alınmamıştır?

Ve bu ihmaller zinciri ne zaman kırılacaktır.

Tarihî yapılar ve objeler, kaderine terk edilerek korunmaz.

Onlar bakımla, temizlikle, restorasyonla ve bilinçle yaşatılır.

Bu nedenle buradan;

Kültür ve Turizm Bakanlığı’na,

Sivas İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne

ve Divriği’de yetkili tüm kurumlara açık bir çağrıda bulunuyoruz:

Bu alanları yerinde inceleyin.

Acil temizlik ve bakım çalışmalarını başlatın.

Tarihî faytonu koruma altına alarak restore edin.

Bahçelerdeki tarihî eşyaları düzenli ve güvenli şekilde sergileyin.

Divriği’ye yakışır, bütüncül bir kültürel miras planı oluşturun.

Çünkü tarih kendini savunamaz.

Ama onu korumak, bizim vicdani ve kamusal sorumluluğumuzdur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Asude Fatma ERBAŞ Arşivi

Kendine Aşık İnsanlar Çağı

05 Kasım 2025 Çarşamba 12:34

Küçük Bedenlerde Kocaman Yürekler

19 Şubat 2025 Çarşamba 10:29

MUTLULUK AYRINTIDA GİZLİ

06 Şubat 2025 Perşembe 10:17