Ömrün Uyarıcı Durakları /Kandiller

Zaman, insanın elinde tuttuğunu sandığı fakat parmaklarının arasından ince bir kum gibi akıp giden bir sırdır. Ve biz, çoğu zaman bu akışın sesini duymadan, kalbimizdeki asıl yerini unutarak yaşarız. İşte tam da bu yüzden, mübarek geceler ve özellikle üç aylar, insanın kendine dönüşünün en kıymetli uyarıcı işaret taşlarıdır. Tıpkı karanlık bir gecede uzaktan görünen bir kandil gibi, yolunu yitiren gönüllere yön gösterir; içimizi bir anlığına değil, bütünüyle aydınlatan uyarıcılar gibi.

Üç aylar, yılın sıradan günlerine benzemez. Bu günler, insanın kalbine dokunan ince bir çağrı taşır; dünün tortusunu silmeye, bugünün hengâmesinden uzaklaşıp derin bir nefes almaya ve yarını daha bilinçli yaşamaya davet eden bir tefekkür iklimidir. Zira modern zamanın bitmek bilmeyen koşuşturması içinde insan, kendi özüne giderek daha fazla yabancılaşmakta; dayanışmayı, paylaşmayı, hatta selamlaşmayı bile hatırlamaz hâle gelmektedir. Nefsin hoşuna giden cezbedici renkli ışık, insanı hakiki aydınlıktan biraz daha uzaklaştırırken; üç aylar, bu savruluşun ortasında bir sükûnet adası olarak belirli aralıklarla önümüze çıkar.

Bu mübarek günler, insana öncelikle hatırlamayı öğretir. Çünkü hatırlamak, ruhun yeniden toparlanmasıdır. Nereden geldiğini ve nereye gittiğini unutan bir yolcunun karanlıkta kaybolmuş yürüyüşü gibidir. Kandiller, “Dur ve düşün” diye çıkar önümüze. “Neler yapıyorsun, neleri ihmal ediyorsun? Kalbinde hangi yükler var? Kırdığın gönüller, unuttuğun dualar, ertelediğin iyilikler ne zamana kadar?” Önümüze çıkan işte bu işaret levhaları/günler, hayat yolculuğunda bir trafik lambası gibi durup düşünmemizi, kendimizi sorgulamamızı ister âdeta.

Bugünün insanı, çoğu zaman yorulduğunu bilmeden yorulur. Gördüklerine aldanır, sahip olduklarını kendi gücünden sandığı için daha fazlasını ister; fakat yine de doymaz, yine huzur bulamaz. Sosyal ilişkilerimizin yüzeyselleştiği, komşuluğun asansör boşluklarında kaybolduğu, selamın bile unutulmaya yüz tuttuğu bu çağda; üç aylar, içimizde yitirdiğimiz o kadim insaniyetin izlerini yeniden hatırlatmak için çıkar önümüze. Çünkü bu zamanlar, paylaşmanın sadece maddi bir şey olmadığını; bir tebessümün, bir hâl hatır sormanın, bir gönül almanın da büyük bir ibadet olduğunu hatırlatır.

Nefis ise her zaman insanı daha kolay ve cezbedici olana çağırır. Anlık tatları, geçici kazanımları, gelip geçici zaferleri cazip olarak sunar bize… İnsan, bu sesin cazibesine kapıldığında kendini, var oluş nedeninden ve sorumluluklarının dışında bir güzergâhta bulur. Üç aylar ve kandiller, hayat yolculuğumuzun muhasebesini yapmamız için bir davettir. Tıpkı bir geminin rotasını kontrol etmesi gibi, biz de yaşam rotamızı gözden geçirmeliyiz. İnsana der ki: “Sen sadece kapıldığın dünya için yaşamamalısın. Sen ne için geldiysen bu dünyaya onun için yaşamalısın..”

Bu günler, insanın kendisi ile hesaplaşma zamanıdır. Ömür sermayesinin her gün biraz daha eksildiğini, her nefesin bir daha geri gelmeyeceğini fark etme anıdır. Kişiye, neyin uğruna üzüldüğünü, neyin peşinden koştuğunu, hangi yükleri sebepsizce taşıdığını sorar. Her sorunun cevabı, insanın kendine daha yakın olmasını sağlar. Üç aylar, bu yüzleşmeyi incitmeden, ürkütmeden ama kararlı bir şekilde kendi kendimize sorma zamanlarıdır.

Üç aylar, sadece bireyin iç dünyasını değil, toplumun dokusunu da onarır. İnsanların birbirine daha çok yaklaştığı, kırgınlıkların yumuşadığı, merhametin çoğaldığı bir iklim oluşturur. Bir selamın sıcaklığı, bir lokmanın paylaşılması, bir kapı eşiğinde edilen bir dua; bir toplumun kalbini yeniden diriltebilir. Bu nadide zamanlar, bizi yine insana, yine gönüle, yine samimiyete çağırır. Bize fıtratımızdaki o saf, lekesiz özü hatırlatır. “Unuttunuz mu?" der, “Siz sadece kendinize değil, yeryüzündeki tüm canlılara karşı sorumlusunuz” der.

Oysa dünya, gelimli gidimli bir duraktır; insan ise bu durakta emanetiyle birlikte yürüyen bir yolcudan ibarettir. Kandiller ve mübarek geceler, işte bu büyük hakikati insana her yıl yeniden hatırlatır.

Gönlünü arındıran, kalbini iyiliğe ve merhamete açan herkes için bir tazelenme mevsimi olan üç ayların feyziyle kendine dönmek, yenilenmek ve nasiplenmek dileğiyle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim YASAK Arşivi

Albenili Dünyada Huzuru Beklemek

25 Kasım 2025 Salı 13:13

Eylül Sadece Bir Ay Değildir

21 Ekim 2025 Salı 11:43

Bir Ömre Neler Sığabilir?

03 Eylül 2025 Çarşamba 11:27

Endişe ve Kaygının Kıskacı

26 Ağustos 2025 Salı 11:41

“Ne Dem Baki Ne Gam Baki”

24 Temmuz 2025 Perşembe 13:08

Sözün Özü, Özün Sözü

03 Temmuz 2025 Perşembe 11:04