
Asude Fatma ERBAŞ
Küçük Bedenlerde Kocaman Yürekler
2007 yılı Ağustos sıcağının ortalığı yakıp kavurduğu bir günde, ikindi sonrası küçük oğlumu da yanıma alarak pazara gitmiştim.
Ufak tefek mutfak ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra, elimizde poşetlerle pazarın dışına doğru çıkarken son anda unutmuş olduğum bir sebze için oğlumu pazarın içine tekrar gönderdim.
-Oğluma ben burada beklerim, elimde poşetlerle tekrar pazarın içine girmeyeyim sen al gel dedim.
Oğlum "peki anne" diyerek yanımdan ayrıldı.
O arada pazar alışverişimin bittiğini anlayan on yaşlarında cılız bir çocuk yanıma yaklaşıp:
- Teyze nereye gidecekseniz ben götüreyim, dedi el arabasını gösterdi.
-Peki, lisenin oraya kaç liraya götüreceksin?
- 5 lira yeter.
-Lise şuracıkta be yavrum 5 liram yok, götürürsen 3 lira olsun.
-Olur teyze zaten iş yok.
-Tamam oğlumu bekliyorum, birazdan gelir, derken de poşetleri el arabasına yerleştirmeye başladım ve oğlumda geldi.
Çocuğu görünce hem şaşırdı hem sevindi, meğerse aynı okulda sınıf arkadaşıymış.
İki küçük önce selamlaştılar, sonra yola çıkacaktık ki oğlum, çocuğun elinden el arabasını aldı.
-Araba ağır oldu ben götürürüm sen yanımızda gel.
Çocuk:
-Olmaz benim işim.
Oğlum:
-Asıl sana olmaz araba ağır senin belin ağrır.
Çocuk:
-Olsun ben götürmeliyim.
Onlar, birbiriyle ben götüreyim, diye tartışırken ben araya girdim.
-Ortaklaşa götürün ikinizin de içi rahat olsun dedikten sonra, yola çıktık. Ben arkalarında onlar önde konuşa konuşa ilerliyorlar.
El arabası bizim çocuğun elindeyken çocuk arabanın üzerinde ki iki poşeti eline aldı.
-Sana ağırlık olmasın bunları ben elimde götüreyim, diye
Oğlum ise elinde götürmenin onu yoracağını ima ederek arkadaşını korumaya çalışıyor.
Onların o hali hem gururlandırdı hem de erdemli hareketleri beni çok mutlu etti.
Eve az bir mesafe kalınca çocuk:
-Sen çok terledin birazda ben götüreyim, deyip zorla oğlumun elinden aldı arabayı.
Oğlum, arabanın üzerinden bir poşeti bana vererek:
-Anne çok ağır yormasın arkadaşımı deyip elime poşeti tutuşturdu.
Diğer iki poşeti de kendi eline aldı.
Araba boş, tangır tungur yola devam ve sonunda eve geldik.
-Anne, arkadaşım çok yoruldu hemen bir ayran yap da içip ferahlasın çocuk dedi. Onlar kapıda ayak üstü konuşurlarken ben de ayranı yapıp getirdim. Birbirlerinin yüzüne tebessümle bakarak ayranlarını içip ayrılırken,
Çocuk:
-Teyze ben pazarlık ederken seni yabancı zannettim, Mustafa’nın annesi olduğunu bilmiyordum. Senden para alamam, dedi.
-Hayır, çocuğum bu senin hakkın. Olur mu öyle şey? Dedim.
-Lütfen teyze, hem ben getirmedim ki Mustafa taşıdı.
-Olsun çocuğum, bu para senin hakkın, almak zorundasın, deyip zorla verdim ve gönderdim.
Çocukların o hali beni derinden etkiledi.
Yardımlaşma, dostluk, sevgi, saygı onların küçücük yüreğinde kocaman yer tutmuştu. Tertemiz, riyadan uzak çok güzel bir dostluk örneği sergilediler bana.
Henüz acımasız hayatın düzeni bozuk çarkında dostlukları ezilmemiş ve " Hep bana Rabbena’’ diyerek, sadece kendilerini düşünmeyip çocuk yüreğinde arkadaş hakkına da riayet etmeyi bilerek, helali haramı gözeten küçük bedenlerinde, kocaman bir yürek gördüm.
NOT:
Onların" Ben taşıyayım." diyen tatlı didişmelerinde, “Siz bırakın ben taşırım. "dedim.
Dedim ama bana hiç kıyamadılar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.