Dıştan İçe, İçten İçe, İçe İçe

Söylesenize aleme bakıp tevekküle daldığınızda hiç alemde olup bitenin insanoğlunun hayatına benzediğini fark ettiğiniz oldu mu?

Berat Yönez

3 yıl önce

Söylesenize aleme bakıp tevekküle daldığınızda hiç alemde olup bitenin insanoğlunun hayatına benzediğini fark ettiğiniz oldu mu? Bir tohumun ekilmesi ve biçilmesi, yağmurun yağması, bahar gelince çiçeklerin açması ya da bir odunu ateşe attığımızda küle dönüşmesi, bulutların anlamsız şekillermiş gibi görünmesi, güneşin doğması ve batması, elinde sopayla üzerine koşan birini görünce köpeğin kaçması, bir motoru yüksek devirle kullanınca bağırması ve nihayetinde arızalanması, akarsuların belirli bir yerde birleşmesi ve sonra tekrar ayrılması, zamanı gelince meyvenin ağacı terk etmesi ya da ettirilmesi, arının bir çiçekten nektarlarını toplarken çiçeklerin çoğalması için gereken polenlerin dağılmasına sebep olması... Daha sayamadığım nice olaylar... Hiç hayvanların karakteristik özelliklerine baktınız mı? Tilki, kurnazlığı temsil etmesi, tavuskuşunun gösterişin ve riyakarlığın simgesi olması, kazın açgözlülüğü ve kaplumbağanın teslimiyeti temsil etmesi. İnsanoğlunun özelliklerine ne kadarda çok benziyor. Ne varsa Alemde, o var Adem’de... Nitekim Yunus Emre bir şiirinde ne güzel ifade ediyor;

Padişah’ın hikmeti gör neyledi;

Ateş, su, toprak ve yele söyledi.

Getirdi toprağı çekip besmele,

Kendi de hazırdı orda heybetle.

Toprakla sudan yaratıp bir cisim,

Verdi bu cisme Âdem diye isim!

Sonra rüzgâr gelip kuruttu onu,

Âdem’in cismi ondandır, bil bunu!

En son ateş gelerek ısıttı onu,

Isınınca girdi bedene canı.

 “Can tene girsin!” diye ferman oldu,

Padişah emri ona derman oldu.

Can girdi bedeni aydınlattı,

Ten de canın canına neşe kattı.

Şükürler edip dedi ki: “Ey Rahman, Şaşılmaz benim gibi bin yaratsan!”

Toprakla geldi bize dört nitelik:

Sabır, hoş huy, tevekkül ve yücelik.

Suyla beraber geldi dört türlü hâl;

Temizlik, cömertlik, lütuf ve visal.

Rüzgârla beraber geldi dört heves;

Yalan, riya, sabırsızlık ve nefes.

Ateşle geldi dört türlü felâket;

Şehvet, kibir, açgözlülük ve haset.

Canla birlikte geldi dört özellik;

Utanma, ahlâk, üstünlük ve birlik.

 

Şu an ki bilim her ne kadar 4 elementten meydana geldiğini reddetsede bizim için önemli olan manasıdır. Yeryüzünde olan ne varsa 4 elementin vurguladığı manadan oluşur. Kimisi şehvet özelliğiyle ön plana çıkar kimisi sabırsızlıkla kimisi utanma ya da temizlikle. Peki sen hangi özellikle ön plana çıkıyorsun? Kendini aleme nasıl yansıtıyorsun? Ülkenin ekonomik şartlarından, çalıştığı ortamın düzensizliğinden ve insanların riyakarlığından şikayet mi ediyorsun? Yoksa, “BÜTÜN BUNLARA RAĞMEN” demeden, ailenin, işinin, arkadaşlarının, nefes alışının, düşünebilmenin, Allah’a hamd edebilmenin sevincini benliğinde hissederek mi yaşıyorsun? Sen nasıl görmek istersen alem ona bürünür. İnsan içini değiştirmediği sürece tedavi olarak gördüğümüz; kişinin seyahat etmesi, tonlarca sayfa kitap okuması ya da hayat standartlarını iyileştirmesi neye yarar ki? Ama ne zordur insanın gözleri birçok şeyi görürken en yakınında olanı görememesi, ne zordur kulakların birçok şeyi duyup kendisini duymaması. Ey insanoğlu bana uzak bir yer söyle? Çin mi yoksa İçin mi?

Sözün kısacası, önce dıştan içe sonra içten içe nihayetinde içe içe!

YAZARIN DİĞER YAZILARI