USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

“AİDİYET DUYGUSU”

13-04-2021

-Bir toplumda sorunlar, sıkıntılar, krizler  baş gösteriyorsa, sosyal sorunların arttığı bu dönemde sorumlular başını kuma gömmüş ise, hakikate ve halka karşı duyarsız kalınmış ise; suyun kaynamak üzere olduğunu görmek gerekir. Milleti yöneten en küçük yetkilisinden en üst yetkilisine kadar olan sorumluluk sahipleri toplumun haklı taleplerine kayıtsız kalıyorsa millet göbeğini kendi keser. Krizin çözümü “sine-i millettir.” Bu hale gelmiş bir toplumda yeni bir umudun, yeni bir liderin, yeni bir örgütün doğum sancıları başlamıştır. İşte 28 Şubat darbesi ile 2002 yılları arası zaman diliminde ülke bu durumdaydı.

 

-Sine-i Milletin çağrısına ve beklentisine umut olan Ak parti ve Lideri Başkan Erdoğan ve kadrosu bu şekilde sine-i milletin gönlünde ab-ı hayat buldu. Bu günlerin temellerinin atılmasını hızlandıran son süreç 28 Şubat 1997 ile 2002 yılları arasındaki yolsuzluklar, yoksulluklar, yasaklar, toplumsal sorunlar karşısında siyasi iradelerin iktidarsızlığı olmuştur. Ak parti iradesi işte bu yıllar arasındaki sorunların ve sorumsuzların ilgisizliğinden, adaletsizliğinden, geleceği planlayamamalarından, toplumun sorunlarına duyarsız kalmalarından doğru ders çıkardığı için bugün ki noktaya topluma umut görüldüğü için teveccühle geldi. Her fikre, her gönle derman olacak vaatleri sözde kalmayıp gerçekleştirdiği için Ak parti girdiği tüm seçimlerde ipi hep önde göğüsledi...

 

-Özellikle Başkan Erdoğan’ın halktaki, hatta İslam alemi üzerindeki güvenini ve desteğini çok iyi analiz etmek gerekir. Başkan Erdoğan’ın vaatleri umuma hitap eden, yeri geldiğinde evrensel değerler taşıyan, hasımlarının dahi gizli hayranlık duymasına neden olan, kamuoyunca destek gören bir karşılığı var...

 

-Ak partinin omurgalı duruşu, milletini hizmetlerde odağa koyuşu, ilkeli siyaset anlayışı, mevcut ve eski siyasi örgütlerin hatalarından ders çıkartmış olması, parti içi ve dışı demokrasi anlayışı, toplumdaki fikir ve inanç hassasiyetlerini içtenlikle takip etmesi nedeni ile Türk siyaset arenasında en çok teveccüh gören siyasi örgüttür.

 

-İşte zirveye çıkıp gönülleri fethettikten sonra toplumun beklentilerine ve teveccühüne mazhar olabilmek için desteğin sürmesi için ve siyasi arenadaki sürdürülebilirliğini korumak için kuruluş döneminden daha çok dikkatli ve hassas olmak gerekiyor. Partilerin zamanla hantallaşmaması, güç zehirlenmesi yaşamaması, liyakatin ve demokrasinin parti içinde değer kaybetmemesi bir partinin sürdürebilirliğinin en önemli göstergesidir.

 

-Vatan, millet, bayrak, ezan, kitap diyerek çıkılan yolda Refah partisi gibi Ak partide makamların gelip geçici olduğunu, halk ve hak yolunda hizmetin önemli olduğu bilinci ile, davasının ve mevziisinin değerli olduğu ilkeleri ile bugünlere geldi. Biat kültürünün siyasi değil imani olduğunu, sadakat kültürünün ise insani değil makamı bir duygu olduğunu ısrarla vurguladığı için bu gün milletin kıymetlisidir.

 

-Milli Nizam, Milli Selamet ve Refah partisinde hiç bir dava ehli ikbal ve istikbali için dar ve sığ bir kalıba girmedi. Bu nedenle verilen mücadele ülke içinde ve ülke dışındaki milyonların teveccühüne ve desteğine mazhar oldu. Hazımsızlar dilleri ile ikrar etmeseler de; kendi düşünce alemlerinde “adam yaptı” diye hayranlıklarını gizleyemiyorlar. Şunun hakkını verelim ki; Ak parti hükümetleri “Yeni Türkiye’ye” çağ atlattı.

 

-İşte tamda bu noktada; siyasi örgütlerin başarıların devamı, örgütün güçlenip yaşamını güçlü bir şekilde sürdürmesi için kimliği altındaki örgüt üyeleri ve politikaları için önemli kırılmalar ve yol ayrımları doğurabiliyor. Partinin kuruluşunda daima yanında olan yola çıkılanlar ile yolda bulunanların durumu... Partiyi güncelleyip, revize edeyim, güçlendireyim, gelecek için modernize edeyim derken; ömrünü davasına feda edenleri, emek veren çilekeşleri görmemek, adam yerine koymamak, bir kenara itmek gibi politikalar, yol ayrımlarına neden olur. Teşkilat içinde birlikte yola çıkılanları görmezden gelmek, kendine rakip görmek, öteleyip itelemek yol arkadaşlarını nefsi duygulara, hatta Allah esirgesin hasımlığa kadar götürebilir. Aynı ağacın verdiği ürünü yine aynı ağacın gövdesi taşlar hale gelir. 

 

-Görevinde başarılı olan, halisane davasına hizmet edenler bir bakmışsınız ki birilerinin korkulu rüyası olmuş ve aleyhinde çalışmalar yürütülen kişi olur. Muhalefet içinde bunlar geçerlidir. Bir teşkilatta aman bunu parlatmayalım, aman bize rakip olur korkusu ne yazık ki zincirleme bir dışlanmaya, alt kademeden üst kademeye kadar bir cephe oluşturulur. Kurşun asker delege sistemine, parti içinde parti olma gayretine, hak hukuk tanımaz bir zihniyete karşı verilen mücadelenizde karşınızda size muhalif görünmeyen yüzler oluşmaya başlar. Kendi saflarınızdaki “küçük hesaplar peşinde koşan” sözde dava adamları itibar görür. Sizi aidiyet hissettiğiniz davanızdan, aileniz bildiğiniz yol arkadaşlarınızdan, emek verip varlığından güç aldığınız mücadelenizden koparacak süreçlerden geçebilirsiniz. Bu tespitler bir kişiye veya bir siyasi örgüte yönelik değildir. Davasında sorumluluk sahibi olan her kademedeki karar vericiler içindir...

 

-Makam mevki için siyaset yapılmaz, kimsenin emir eri olunmaz. Toplumdaki nizamın ve refahın reçetesi “Adil Düzeni sağlamaktan” geçer. Sorunların ilk ortaya çıktığı, eski alışkanlıkların kendini baş gösterdiği ilk anlarda "testi kırılmadan" önce, zorluklar ve baskılar altında kurulan davanın hazin noktaya gelmemesi ve yol ayrımına gelmeden önce sorunları görmek gerek.... Lakin tüm uğraşlarınıza rağmen sağır sultan dahi sizi duymuyor ve görmüyorsa, yola çıkarken sizi yol arkadaşı olarak görenler, yokluklarla ve çetin geçen yıllardan sonra sizi tehdit görüyorsa, yolun sonu veya ayrımı gözüküyor olabilir. İnsanı bir amaca, davaya gönüllü kılan aidiyet duygusudur. Hem davaya hem de dava arkadaşlarınıza değer katacak bir çok gönüldaşın aidiyetini kaybetmemesi için kırgınlıkları görmek, gönül yaralarını sarmak elzemdir. Umutlar tazelenmeli, aidiyet hissettirilmeli, mücadele azmi mayalanmalı, liyakat tesis edilmeli, gönüllere laf olsun diye değil, sevgi ve muhabbetle dokunulmalı; o meşhur 94 ruhunu tesis etme isteği sözde kalmamalı...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?