AY YARILDI MI? İNFİLAK MI EDECEK?

Ay yarıldı mı yoksa Kıyamet saatine yakın infilak edip patlayacak mı?

Kamer Suresi 1. Ayet Açıklaması ’’ venşakkal kamer’’ cümlesi üzerinde atıf edatı olan (و) bulunuyor. Arapça dil kuralları gereği ‘’matufu aleyhi’ ’nin, yani üzerine atıf yapılan cümlenin hükmü ne ise, kendisine atıf yapılan (’’matuf’ ’un hükmü de aynıdır. Buna göre

1. cümlede ‘’O saat yaklaşmıştır’’, deniliyor.

2. cümle olan ‘’venşakkal kamer’’ de atıf edatı olan (و) harfi ile ona atıf edildiğinde, bunun anlamı da ‘’inşikakı kamerin vakti de yaklaşmış’’ demek oluyor.

Tabii ki bu yakınlık yüce Allah’ın ilmine göredir, bizim beşerî ilmimize göre değil, bu nedenle bu olay kısa bir zamanda olabileceği gibi, milyon veya milyarlarca seneyi de bulabilir. Dünyanın sonunun yaklaştığını bildiren alametlerden biridir ayın bir gök cismi ile çarpışma neticesinde infilak edip parçalanması. Kur’an, gelecek zaman ile ilgili haberleri genellikle geçmiş zaman kipi ile bildirir. Gelecekte o olayın mutlaka olacağını ve Allah’ın bunu bildiğini vurgulayan bir anlatım biçimidir.

Yani kıyametin kesin ve yakın olduğunu belirtmek için, o zamana ait olan ayın parçalanması olayı, geçmiş zaman kipiyle anlatılmıştır ve pek çok ayette de bu üslubun örnekleri mevcuttur. Bkz: (39-68, 75-8/9, 25-30, 7-44/48, 6-128, 20-125/126, 23-112/114)

Ayrıca Müminün suresi-1. ayette ‘’Muhakkak ki müminler kurtulmuşlardır.’’ Yine A’lâ suresi 14. ayette de, ‘’Muhakkak ki arınmış olan kimse kurtulmuştur.’’ şeklindeki geçmiş zaman kipleri kullanılmıştır. Hâlbuki bunların kurtuluşu kıyamette/ahirette olacak, ama yine de gibi hep geçmiş zaman kipleriyle gelmiştir. Ve hatta kıyametin kopuşu ve ahiretin gerçekleşmesiyle ilgili Zümer- 68. ayette de Sûra üfürülüş ifadesi ﴾‘’ ve sûra üfürülmüştür...’’ şeklinde geçmiş zaman kipiyle gelmiştir. Yine Kehf-18/99, Yasin-36/51 ve Kaf-20. ayetler de geşmiş zaman kipleri şeklinde kullanılmıştır.

Ayrıca bunlar gibi daha nice ayetler de vardır. İşte buradaki konu da Kıyamet 75:9’a göre Son Saat’te gerçekleşecek olaylardan biridir ve gerçekleşmesi kesin olduğu için de geçmiş zaman kipi kullanılmıştır. Çünkü “Gerçekleşmesi kesin olaylar, olmuş gibidir.’’ Prensibi Kur’an’da Bir Anlatım Sanatı Olarak kullanılır. Bununla bu olayın kesin olarak gerçekleşeceğine vurgu yapılıyor. Yani inşikakı-ı kamer için de bu anlatım sanatı kullanılmıştır. Ayrıca Arapça lügatlarında ‘’inşakka’ ’nın anlamı inflak etmektir. Bkz: Bu nedenle inşikakı-ı kamer/ayın infilak edip parçalanması kıyamet kopacağı zamanda gerçekleşir.

Ayın yarılması mucizesi” olarak inanılan ve bunun üzerinde geniş bir rivayet malumatı oluşturulan bu ayette, bir mucizeden söz edilmemektedir. Çünkü bu ayette kıyametin yaklaştığını ve o an semavi olaylardan biri olan inşikakı kamerin/ayın bir gök cismiyle çarpışması neticesinde infilak etmesinin/ gerçekleşeceğinden söz edilmektedir. Yani ayette ayın ikiye bölünmesinden değil, infilak edip parçalanmasından söz ediliyor. Zaten Kur’an, Hz. peygambere maddi ve hissi bir mucize verilmediğini birçok ayette açık bir şekilde ifade etmektedir (Rad/38; Ankebüt/50-51 ve İsra-59) Hz. peygambere verilen tek ve kalıcı mucize Kur’an’dır. Ki o da sadece akla ve sağduyuya hitap etmektedir...

Kur’an’da, Allah’ın bu dünya için belirlediği sürenin sonunda kozmik düzenin bozulma ânına “es-saat”; bundan sonra insanların hesap vermek için kalkacakları âna da ‘’yevmülkıyâme/kalkış günü’’ denir. Kur’ân, çoğunlukla geçmiş zaman kipini geleceği göstermek için kullanır. Son saat ve kıyamet gününün geleceğinden bahseden pasajlarda da böyledir. Geçmiş zaman kipinin bu şekilde kullanılması olayın kesinlikle gerçekleşeceğini vurgulamak içindir. Hasan-ı Basir, Ebu’s-Suud, Osman b. Atâ, Nesefi ve Belhi gibi eski ve bazı çağdaş bilginler de bu anlamı tercih etmişlerdir… Bkz: İbn Kesir, a.g.e. S. 7587; Zemahşerî, Keşşaf, 4/431) Ayrıca bakıyoruz ki, hadis kitaplarındaki inşikakı kamer olayı ile ilgili rivâyetler, İbn-i Mesud, Enes b. Mâlik, Abdullah b. Ömer, Cübeyr b. Muti’m, Abdullah b. Abbâs’a aittir.

Fakat olayın vuku bulduğu iddia edilen tarihte (Hicret’ten 5 sene önce) bu kişilerden Abdullah b. Ömer 5 yaşında idi, Enes b. Mâlik ise Medine de olup o zaman hem 5 yaşında bir çocuk idi, hem de Hz. Peygamberi hiç görmemişti. Ne zamanki Hz. peygamber Medine’ye hicret ediyor, işte o zaman çocuk yaşta iken Müslüman oluyor. Yani Mekke dönemindeki olaylara hiç vakıf olmamıştır. Abdullah b. Abbâs ise o zaman henüz doğmamıştı. Cübbeye İbni Muti’min ise değil o tarihte Bedir ve Uhud savaşlarında bile hâlâ müşrik olduğu kayıtlıdır. Hz. Hamza’yı şehit eden Vahşi, Cubeyr İbni mutim’ in kölesidir. Sadece İbn-i Mesud reşit yaşta olarak olayı görmesi -olduğunu farz edersek- mümkündür, ama onun hem bu rivayetinde kopukluk vardır hem de bu rivayet haberi Vahid durumuna düştüğünden dolayı hadis ilmine göre bu rivayet kabul edilemez.

İşte böyle ciddî bir konunun bizlere o tarihte anasından doğmamış veya 5 yaşlarında olan çocukların anlatımları ile aktarılmış olması bu rivayetin üretildikten/uydurulduktan sonra itibar gören sahabeye atfedildiğinin, onların ağzına konduğunun delilidir. Hz. Peygamberin yanından hiç ayrılmamış olan, aklı başında, yetişkin Sahabelerden hiçbirinin (Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve daha niceleri gibi) adı ile bu konuda bir nakil mevcut değildir. Kur’an’da ‘Şakku’l-Kamer’ meselesi ile ilgili olarak rivayetlere destek sadedinde en fazla ön plana çıkarılan ve ileri sürülen delil, Kamer süresinin girişinde anlatılan bu ayetlerdir. Ancak görüldüğü gibi son saate yakın ayın başka bir kuyruklu yıldız veya asteroit ile çarpışıp parçalanması üzerinden bir anlatım mevcuttur.

Amaç dünyanın ve bu sistemin fâni olduğunu ifade edip insanları biraz daha urbaya (dünyanın sonu) yaklaştırmak, insanların dünyevî hırs ve tutkularını azaltabilmektir. (Kurandan Hayata) Yani bu, Kıyamet koparken meydana gelecek bir olay olarak değerlendirilir. Kur’an’daki güneşin dürülmesi/kararıp sönmesi, ayın karanlığa gömülmesi, göğün inşikak etmesi, ay ile dünyanın veya herhangi bir gezegen ile çarpışması vb. gibi kıyamet sahnelerine baktığımız zaman, infilak edip parçalanma olayının kıyamet koparken meydana geleceğini anlarız. Kıyametin yaklaşması da Allah’ın ilmine göredir, bize göre değil. Yine bazı müfessirler/yorumcular ve araştırmacılara göre, Kur’an’daki inşikakı kamerle ilgili ayet gerek evren gerekse daha sonra güneş sistemi yaratılırken Ay ve Dünyanın aynı anda ve tek bir cisimden ortaya çıktığı ve Ay’ın Dünya’dan ayrılarak katı bir kütleye dönüştüğü teorisini de aktarır.

Kaynak: (Deniş Gril, Miracles, Brill, 2007) (Vikipedi) Ayrıca 2. Ayetteki ’ve in yerav ayeten ’’yani ‘’şayet bir ayet (mucize) görseler’’ ‘’yu’ridû’’ yüz çevirecekler.’’ Fiillerinin, gelecek kipinde olması, yani ‘’şayet onlar bir ayeti (mucizeyi, ayın bölünmesini) görecek olsalar bile, yine de yüz çevirip diyeceklerdir ki, "Sürüp giden bir büyüdür bu!’’ şeklindeki doğru meale göre onlar bu olayı görmediklerini ve sözü edilen olayın gelecekte vuku bulacağını gösterir. Peki, 2. ayette ve in yerev’’ yani ‘’ŞAYET görseler’’ ifadesi bize neyi anlatmaktadır? Bu ifadeyle onların böyle bir olayı görmedikleri anlaşılmıyor mu? Buradaki şart edatı olan (ان)’’în’’harfine doğru meal verildiğinde, bunun gerçekleşmediğini mantıken de anlamış oluruz. Ama maalesef meallerde bu şart edatı olan (ان) ‘’ÎN’’in anlamı hep yanlış verilmektedir.

Bunun bir tek anlamı vardır, o da ŞAYET veya EĞER şeklindedir. Yani ayette bu şart edatı kullanıldığı için söz konusu olayın vuku bulmadığını gösterir. Bu nedenle ikinci ayetten de kendilerinin böyle bir mucizeyi görmedikleri anlaşılmaktadır. Ayrıca hem İsra sûresi 59. ayete göre, hem de üzerinde ittifak edilen Hz. peygamberin bir hadisine göre kendisine vahiyden/Kur’an’dan başka hiçbir mucizenin verilmediği bilinmektedir. Hatta Kur’an’a göre Sünnetüllah gereği’’ bir topluma bir ayet/mucize gösterildikten sonra eğer yine inkârlarına devam etseler’’ onların helâk olması gerekir. Ama iddia edilen bu olaydan sonra o Mekke toplumu helâk olmadı. Demek ki, inanmadıkları için helâklerine sebep olacak hissi bir ayet/inşikakı kamer gibi herhangi bir mucize gösterilmemiştir.

1) Kıyametin yaklaşması ve ayın bir gök cismiyle çarpışması neticesinde infilak edip parçalanması yüce Allah’ın ilmine göredir, bizim ilmimize göre değil. Çünkü 1400 sene önce yaşayan insanlara Kur’an ‘’kıyamet yaklaşmıştır…’’dediği halde üzerinden 1400 sene geçmiş olup hâlâ kıyamet kopmamış ve kim bilir belki de milyar sene sonra kıyamet kopacak. Çünkü geçmiş ve geleceği aynı şekilde bilen yüce Allah için zaman mefhumu yoktur. Zira O’nun katında bir gün bizim 1000 senemize veya 50. 000 senemize ya da daha fazla zamana takabül edebilir. Buna göre Allah’ın ilminde kıyametin kopması ve bu süreçte diğer gök cisimleri gibi ayın da inşikakı/infilakı yaklaşmış bulunmaktadır.

2) Kamer-2. ayetten anlaşılıyor ki onlar/Mekke halkı/ inşikakı kamer gibi bir ayeti/mucizeyi görmemişlerdir.

3) İsra-59. ayete göre yüce Allah Hz. Peygambere Kur’an dışında hissi/maddi bir mucize vermemiştir.

4) Şayet inşikakı kamer gibi bir ayeti/alameti görseydiler -ki, onlar yine de inanmayacaklardı- o takdirde sünnetullah gereği geçmiş kavimler gibi onlar da helâk olacaklardı.

5) Ama bakıyoruz ki, helâk olmadılar, demek ki böyle bir ayet/mucize gerçekleşmemiş ve onlar da inkâr etmemişlerdir, yoksa helâk olacaklardı.

6) İsra- 60. ayette de İsra olayından söz edilirken, bir rüya olarak söz ediliyor, yani İsra olayı da bir ayet/mucize değil, manevi ve ruhani bir yolculuktu. Buna mucize denilmez, ancak buna yüce Allah’ın Resulüne bir teselli ve bir lutfu kerem’idir diyebiliriz. Çünkü mucizeler açıktan olup herkesin gözü önünde gerçekleşir, Hz. Musa’nın asası gibi, ama İsra ise öyle değil, bilakis hiçbir kimsenin görmediği bir gecede olmuş ki o da bir rüya-yı sadikadır.

7) Ankebût-50-51.ayetlerden de net ve kesin anlaşılıyor ki, Hz. Peygambere Kur’an’dan başka bir ayet/mucize verilmemiştir.

8-Üzerinde ittifak edilen sahih bir hadise göre de Hz. Peygambere vahiy ürünü olan Kur’an’dan başka bir ayet/mucize verilmemiştir.

9) İnşikakı kamerle ilgili bütün rivayetler zayıf, tutarsız, müdelles veya Mürsel olduklarından dolayı sahih değildir. Ayrıca Hz. Peygambere Kur’an’dan başka hissi bir ayet/mucize verilmediğine dair hem aşağıdaki tefsir metinlerine hem de konuyla ile ilgili sahih hadisi şerife İhsan Aktaş Mealinden alındı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bekir ÇÖL Arşivi

HURAFELERDEN MEHDİ KAVRAMI:

01 Aralık 2025 Pazartesi 09:15

KUARAN TASAVVUFU REDEDER Mİ?

17 Kasım 2025 Pazartesi 10:11

BU UYDURMALAR VAHİY VE SÜNNET DENİR Mİ?

06 Kasım 2025 Perşembe 09:45

TASAVVUF EHLİNİN İTİKATLARI:

21 Ekim 2025 Salı 11:05

KURAN MAHLÛK MUDUR?

05 Ekim 2025 Pazar 16:28

KURAN KURSLARI VE HAFIZ OLMAK:

28 Eylül 2025 Pazar 10:40

SİVAS’TA GAZİLER HAFTASI

21 Eylül 2025 Pazar 10:04