USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

HER İNSANIN İÇİNDE NUR-U MUHAMMEDİ GİZLİDİR

04-03-2021

Nasıl bir dönemdeysek herkes çok sinirli, herkes çok mutsuz, herkes umutsuz. Kimsenin tahammülü ve sabrı yok.     

Toplumun sorunlarını ve aşılması gereken engelleri hiç düşünüp kafa yoruyor muyuz?

Şu pandemi döneminde kim bilir neler yaşıyor insan?

Nasıl bir sorunu var, neye ihtiyacı var, kim ne çekiyor sorup ilgileniyor muyuz?

İnsan insanın evvela gönlüne muhtaçtır. İnsanların gönlüne dokunmak yerine kalbini kırıyor muyuz? Karşımızdakini ne kadar tanıyoruz?

Her şeye bilip bilmeden yorum yapan insanlar var maalesef. Tam manasıyla tanımadığımız insanlar hakkında kesin ve keskin hükümler vermek, muhtevasına hâkim olmadığımız konularla ilgili yanlı ve yanlış yorumlarda bulunmak, bizi adil olmayan bir insan yapar.

Aşılması gereken tek engel peşin hüküm, yarım bilgi ve umutsuzluktur. İnsanlarda çamuru görüyoruz hep. İçindeki cevherle kimse ilgili değil. Olumsuzlukları aramaktan yorulan gözler, elbette doğru ve güzel işleri göremez. Kaba, hoyrat, saygısız ve ilgisiz bir davranışla insanları ebediyen yaralayabiliriz. Ruhundaki son kıvılcımları da söndürebiliriz. Hiç kimsenin yüzüne yanlışını çarpmamak, itiraf için zorlamamak iç dünyasında bir çıkış yolu bulabilmesi için sevgiyle saygıyla, incelikle ona fırsatlar vermek gerekir.

 Her kaçış bir aldanıştır. İçimizde uyuklayan, uyanmak için bir keman nağmesi, bir ses, bir kelime bekleyen nice gerçekler vardır. Sevgileri yeşertecekken neden nefretler üretiyoruz? Dünya bir nasip yurduysa ilk önce insanlıktan nasibimizi almak gerekmiyor mu?

Bir kimseye şer olarak Müslüman bir kardeşini küçümsemesi yeter. Pay edemediğimiz ne şu kısa yolculukta, hepimiz aynı gemide bir yol arkadaşı değil miyiz?

Kini kinle değil, sevgi ile temizlemek gerek. Sevgiler paylaşınca çoğalır, zorluklar paylaşılınca azalır. Varlığınızla çevrenizdeki insanlar da varlıklı olsun. Bir selamınız, bir hatır sormanız, bir tebessümünüz bile onların içinde güller açtırsın. Zarafet insanı karşı konulmaz yapar ve insan kalbinin kapısı dışarıdan değil ancak içerden açılır. Hz. Mevlana ne de güzel söylemişti: ‘’ Kapımıza değil, kalbimize vuran buyursun.’’

İnsanoğlu sahip olduğu şeylerin farkında değil. Kendini ıssız bir vadide dışlanmış, kalabalıklar içinde terk edilmiş görüyor. Hiçliğe sarılıyor. Boş eğlencelerle, işlerle  kendini avutmaya, oyalamaya çalışıyor. Aslında bir yerde sorun varsa çözüm de vardır çözümsüz hiçbir sorun yoktur.

Ama onun için sabır gerekir, zaman gerekir, ustalık gerekir. Onu sabırla, aşkla gün ışığına çıkarmak gerekir.

Her şey küçük başlangıçlarla olur. Sürekli damlayan bir damla su bile  zamanla mermeri deler. Gerçeği görmek, seyretmek isteyen insan, ilk önce kendinde sükûtunu tesis etmelidir. Zihni bir gölün durgun suları halini almalıdır. Bütün güzellikler sessizlik içerisinde çiçeklenir. Huzur, içte sağlanan dengenin meyvesidir. Bu denge üzerinde büyür insan ruhu ve yücelir.

Yusuf’un kuyusunda çile çekmeyen Mısır’a sultan olamaz. Çile çekmeliyiz, bedensel ruhsal sıkıntılardan geçmeliyiz ki nefsani azgınlıklarımızla kendimize ve çevremize eziyet etmekten vazgeçelim. İçimizdeki çiçeklerin gün ışığına çıkmasına fırsat verelim.

Bazen duyarız şu toplum şöyle ilerlemiş, şu memlekette böyle iş var ticaret var. Gidip bakarsanız o toplumların hiç de öyle olmadığını anlarsınız. Onların arkasında nice dev sorunların onları beklediğini görürsünüz. Koca sokakları, ışıltılı caddeleri dolduran insanların yüzlerinin gülmediğini fark edersiniz. Uygarlık insanın kalbinde değilse hiçbir yerde değildir.

Ömrümüz boyunca sayısız insanla karşılaşırız ve karşılaştığımız her insan ya bizden bir şeyler alır, ya da bize iyi veya kötü bir şeyler bırakır gider. Kimi üzer, kimi sevindirir. Çok ilginçtir ki her yaşanılan şey, her an, her kişi insanı etkiliyor. Her olay zincirleme birbirine bağlı, biri diğerine tohum oluyor. Her şey, çok ince ve akıl almaz incelikte ipliklerle birbirine bağlı, onları göremiyoruz, sezemiyoruz. Sonra tesadüf deyip işin içinden sıyrılıyoruz. Hayatta bir tesadüf var o da sözlüklerdeki tesadüf kelimesi.  Bazen otuz / kırk yıl önceki söylediğimiz bir sözün, yaptığımız hareketin karşılığını, aradan uzun yıllar geçtikten sonra görebiliyoruz.

Her şey çok ince, derin nedenlerle birbirine bağlı, göremiyorsak da kabahat bizim.

Aşık Veysel “Yumma gözün kör gibi “der, mesele her şeyin değerini, yerini kavramada.

Japon dilinde ‘’küçük, basit önemsiz, değersiz’’ gibi kelimeler yokmuş, duyduğumda çok şaşırmıştım. Onlara göre her şey önemli, değerli.

…..

Şu modern dönemde öyle günlere geldik ki insana, neyi eksik diye değil, hala neyi kaybolmamış diye bakmak gerekiyor. Her insanın içinde Nur-u Muhammedi gizli olduğunu unutuyoruz.

Hiç kimsenin hayatı bir çizgi üzerinde gitmez, birine muhtaç olmayan kul olamaz. Bir gün gelir maddi, manevi muhtaç oluruz. Kaybedenler bundan kaybediyor, inanın!  

Şükür kapısından geçmeden, sabırda yücelemeyiz. Bugünümüze şükredip ticaretimizi, sanatımızı, kariyerimizi Allah’ın ölçülerine uydurursak sıkıntılarımız bitecektir.

Üç ayların hepimize hayırlar getirmesi temennisi ile huzur içinde ömrünüz olsun efendim.     

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?