
Bekir ÇÖL
KABİR ÂLEMİ?
“Kabir, ya cennet bahçelerinden bir bahçedir yahut cehennem çukurlarından bir çukurdur.”
Tirmizi ve Taberani’nin Ebu Said yoluyla rivayet ettiği bir hadistir. Ayrıca Taberani bunu Ebu Hüreyre’den de rivayet eder. Merfu olarak nakledilen iki rivayetin de isnadı zayıftır. Hadisin zayıf olduğuna sair bak: Iraki el Muğni, s. 358; Heysemi, Mecma 4252; Sehavi Makasıd 3. Cilt 733. Hadis severler senedi zayıf olan bir hadisten koca bir kabir âlemi ihdas etmişler, mahşerde olacak sorgu-suali; sonrasında olacak cennet ve cehennemi de kabir-e taşımışlardır. Öyleki kabir azabına inanmayanı bu zayıf söze dayanarak kâfir bile ilan etmişlerdir.
Kabirde azap veya mükâfat yoktur hatta kabir âlemi yok derken kendimizden söylemiyoruz. Kuranı Kerimden bu söylediklerimize delil olacak ayetleri gördüğümüz için iddia ediyoruz. İşte ölülerin üzerinden bir zaman geçmediğini ve bir kabir âlemi olmadığını bildiren ayetler:
“Onlar da, “Olsa olsa bir gün, hatta bir günden de az. Fakat emin değiliz, bunu hesaplayabilecek olanlara sor ya Rab, çünkü bizim aklımız başımızdan gitmiş durumda!” diye cevap verecekler. (Müminun 113)
Allah’sız ve vahiysiz bir ömrün bir gün veya bir gece kadar bereketsiz, Allahlı ve vahiyli bir gecenin bir ömre bedel olduğunu ifade eden Kadr suresine ve ilgili notlarına bakınız. Nâzi’ât suresinin 46. ayetinde bu hakikat şöyle dile gelir: “(Kâfirler) bu hakikati bizzat gördükleri gün, onlara sanki (bu dünyada) bir akşam veya bir kuşluktan fazla kalmamışlar gibi gelecek.” Yine Ahkâf suresinin 36. ayetinde şöyle buyurulur: “Onlar vaat edilen o günü görünce, kendilerini, gündüzün tek bir saati dışında sanki dünyada hiç yaşamamış (sayacaklar).”
Ölen kişinin üzerine zaman durduğu için ilk ölen insan ile kıyamet saatinden önce son ölen insan aynı zaman dilimi içinde kabir de kalacaklardır.
Kabir de azap veya mükâfatın olmadığını gösteren delillerden birisi de daha çok ölülere okunan Yasin suresinin 51 ve 52 ayetleridir:
“Ve (daha sonra yeniden diriliş için) Sura (ikinci defa) üfürülmüş olacaktır; böylece onlar (dirildikten sonra) bulundukları yerlerden Rablerine doğru (hesap vermek için dalgalar halinde) süzülüp giderler. (Yasin 51) “(O zaman) demiş olurlar ki, «Eyvah bize! Uyuduğumuz yerden bizi kim (diriltip) kaldırdı? Meğer bu, Rahman’ın mutlaka olacak dediği hadiseymiş; meğer gönderilmiş resuller doğruyu söylermiş! (Yasin 52)
İslam ulemasından kabirde azap yok diyenlerin çoğu bu ayeti delil gösterirler. İşte onlardan bazıları:
İhsan Aktaş Meali Yâsîn Suresi 52. Ayet Açıklaması Eğer ölmüş olanlar ahirete kadar uykuda olsalar- Ki, ayetten öyle anlaşılıyor- Peki, kabir veya berzah azabı nasıl olur, azapta olan uyuyabilir mi? Bu da kabir ve berzah azabının olmadığının bir kanıtı olamaz mı? Ayrıca Kur’an’a göre azap ve mükâfat ancak ahiret günü hesap görüldükten sonradır. Dolayısıyla, bazı rivayetlerde yer aldığı gibi “kabir hayatı” diye bir hayat ve orada cesetlere azap edilmesini Kur’an’ın onaylamadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca kabir azabıyla ilgili en meşhur olan Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçedir veya cehennem çukurlarından bir çukurdur." (Tirmizî, Kıyamet, 26) şeklindeki hadis zayıf olup hüccet olamayacağı gibi konuyla ilgili bütün hadisler de zayıf ve uydurmadır. Arapça bilenler aşağıdaki tefsir metinlerine de bakabilirler.
Mustafa İslamoğlu Meali Yâsîn Suresi 52. Ayet Açıklaması
Veya Hz. Ali ve İbn Abbas’ın min ba‘sina okuyuşuna dayanarak: “Dirilişimizden dolayı vay halimize!”
Merkad, “uyuma yeri”, “uyunulan mekân” demektir. Sadece bu ayet bile, tarih öncesinden kalma mebzul miktardaki “höyük” ve “Tümülüslerden de açıkça anlaşılacağı gibi, dünyanın tüm animist inanışlarının ortak akidesi olan “kabir fetişizminin İslam inancına dâhil edilmiş tortularından kurtulmaya yeterlidir.
Kabir fetişizminin iç çelişkisini fark eden bir mü’min şu soruyu sormuştu: “Kabirde meleklerle karşılaşan biri ‘Elçiler doğru söylemiş; ahiret varmış’ der mi?” İşte müminin imanının konusu olan ahiret hayatına ilişkin aslı faslı olmayan spekülasyonları ‘akide’ diye insanlara sunmanın zararı budur. Ahiret, imanın konusu olan ve hakkında konuşma tekeli Allah’a ait olan bir konudur. Bu konuda mü ‘mine düşen edep Allah’ın verdiği bilgiyle yetinmek ve “gaybı taşlama” anlamına gelen spekülasyonlarla, imana şaibe bulaştırmamaktır.
Son olarak ta Vakıa suresi ve İnşikak suresinde ki hesap gününü anlatan ayetler, kimin cennete, kimin de cehenneme gideceğini burada göstermektedirler:
Not: Bu üç sınıf, 8, 9 ve 10. ayetlerde anlatılan kimselerdir: Yani Kıyamet sahneleriyle ilgili çarpıcı bir tasvire yer verildikten sonra, ahirette insanların üç gruba ayrılacakları belirtilmektedir.
Bu gruplardan ilki, 8. ayette “ashâbü’l-meymene”, 27, 38, 90 ve 91. ayetlerde “ashâbü’l-yemîn” olarak adlandırılmış olup Kur’an’daki başka açıklamalardan anlaşıldığına göre bu, “amel defteri sağ tarafından verilenler” demektir (bk. Isra 17/71; Hakka 69/19; İnşikāk 84/7).
İkinci grup 9. âyette “ashâbü’l-meş’eme” ve 41. âyette “ashâbü’ş-şimâl” olarak adlandırılmış, ayrıca 51 ve 92. ayetlerde “yoldan sapmış inkârcılar” diye anılmıştır. Bunlar amel defteri sol tarafından veya arka tarafından verilenlerdir. (bk. Hakka 69/25; İnşikāk 84/10).
Üçüncü grup ise 10. âyette “es-sâbikūne’s-sâbikūn” (dünyada iken iman ve güzel fiillerde) önde gidenler (sınıfı) var; İşte (ahirete de) bunlar hep önde olacaklar. Bunlar 11 ve 88. ayetlerde “mukarrebûn” (Allah’a en yakın olanlar) şeklinde nitelenmiştir; bunların, amel defteri sağından verilenlerin önde gelen, mertebesi yüksek olan kesimi oldukları anlaşılmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.