USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

KIRIK CAM TEORİSİ

18-01-2022

‘’Kırık Cam Teorisini’’ duymuş muydunuz? Amerikalı suç psikoloğu Stanford Üniversitesi’nden şiddetin ve antisosyal davranışların köklerini araştıran profesör Philip Zimbardo'nun 1969 yılında yapmış olduğu bir deneyden esinlenerek elde edilmiş kriminolojik bir teoridir. Yolda yürürken portakal yediğinizi hayal edin. Soymaya başladınız ve işiniz bittiğinde elinizde bir sürü kabuk kaldığını fark ettiniz ve çöp kutusunun çok uzakta olduğunu gördünüz, ardından gözleriniz yere kaydı. Eğer yerde başka çöpler de görürseniz muhtemelen siz de yere atarsınız ama yerde hiç çöp yoksa o zaman portakal kabuklarını yere atmadan önce iki kez düşünürsünüz.

Kırık  Cam Deneyi

‘’Kırık pencere teorisi’’ ya da daha bilinen ismiyle ‘’Kırık cam teorisi’’  insanların olduğu çevrede bozulma varsa, yasanın olmadığı düşüncesinin benimsendiğini öngörüyor. Ünlü ‘’Stanford Hapishane’’ deneyiyle tanınan ve bu konuda pek çok kitaba ve filme ilham kaynağı olan Profosör Philip Zimbardo, başarılı bir araştırmaya önderlik etmiştir. İtalyan göçmen olmanın güçlükleriyle büyümüş olan ve sokaklardaki yaşamı iyi bilen Zimbardo, eski bir otomobili yoksul bir şehir olan New York’taki  Bronx’ta  ve diğer bir otomobili de California’daki  Palo Alto’da park etti. Bronx’taki otomobil, akla gelebilecek bütün değerli parçalarının anında çalınmasıyla adeta demonte edildi. Palo Alto’daki diğer araca ise bir hafta boyunca dokunan olmadı. Zimbardo gidip otomobilin camlarını kendisi kırdıktan birkaç saat sonra, bu araç da diğeri gibi soyulup tamamen tahrip edildi.

Bu deneyde, iki sahipsiz araç, biri zengin diğer fakir bir mahallede olmak üzere iki ayrı sokağa bırakılmıştır. Birkaç saat içinde, fakir mahalledeki araç oldukça büyük zarara uğrarken diğeri olduğu yerde zarar görmeden kalmış ve bu sonuçlara göre, “yoksulluk ve ötekileştirme” bu suçun işlenmesinde en büyük rolü oynamıştır kanısına ulaşılmıştı. Fakat deney hala tamamlanmış değildi.

Kırık Pencere

Daha sonra araştırmacılar durumda şiddet ve değişiklik yapmak ve gözlemlemek için hala mükemmel durumda olan arabanın camını kırdılar. Sizce ne oldu dersiniz? Hırsızlık, şiddet ve vandalizm bu arabanın da sonunu aynen fakir mahalledeki arabaya benzetti. Sonuç olarak, araştırmacılar sebebin yoksulluk olmadığını; terk edilmiş bir aracın camının kırık olmasının kayıtsızlık, zarar verme ve zaten dikkat çekmeyeceği algısının oluşmasına neden olduğunu anladı. Başka bir deyişle, kanunsuzluk, kuralsızlık ve itaatsizlik hissi yaratılmış oldu. Kırık cam  o aracın zaten değersiz olduğu izlenimini yarattı. Bu koşulda, arabaya yapılan her bir saldırı vandalizm kontrol edilmez hale gelinceye kadar bu fikrin onaylanmasına ve tekrar edilmesine neden oldu.

80’lerde New York metrosu, şehrin en tehlikeli yeriydi. Kırık cam teorisini referans alarak metro istasyonundaki zararı telafi etmeye koyuldular. Her yer temizlendi, grafitiler silindi ve soygunlara karşı büyük önlemler alınarak cezalar kesilmeye başlandı. Sonuç olarak metro daha güvenli bir hale getirildi. Bu sonuçları takiben New York polisi suça karşı sıfır tolerans gösterdi. Herhangi bir kanun veya kuralın çiğnenmesi kesinlikle yasaklandı; toplumun temiz ve düzenli olması için teşvikte bulunuldu. Yani, sonuçta New York City’deki suç oranı büyük ölçüde azaltılmış oldu.

Bu uygulamaların sonuçlarıyla ilgili pek çok çalışmada ise suç faaliyetlerinde önemli düşüşler görüldüğü, ‘’Kırık camlar teorisi’’nin defalarca kanıtlandığı vurgulandı. Teorinin uygulamaları, New York’tan sonra, Boston, Albuquerque ve Lowell gibi başka kentlerde de örnek alındı. New York’taki suç faaliyetlerinde görülen düşüş kentin yatırımcılar için yeniden cazip hale gelmesini ve daha önce Bronx gibi bölgelerde yaşamaktan korkanların buralara ilgi duymasını sağladı. Ancak, diğer kentlerdeki uygulamalar, işlenen suçlarda aynı önemli oranlardaki düşüşü sağlayamadı. Teori üzerindeki tartışma ve araştırmalar hala sürmektedir. Bu çalışmadan esinlenilerek ortaya atılmış bir diğer önemli teori de  ‘’Biriken Çamaşırlar Teorisidir.’’ Bu teori daha sonra ‘’Kirli Tabaklar Teorisi’’nin de ortaya atılmasında çok etkili olmuştur.

…..

"Suçlarla mücadeleyi nasıl başardın?  sorusuna New York'un efsane belediye başkanı Giuliani'nin cevabı şöyle olmuştu:
"Metruk bir bina düşünün. Binanın camlarından biri bile kırılsa, o camı hemen tamir ettirmezseniz, çok kısa sürede, oradan geçen herkes bir taş atıp, binanın tüm camlarını kırar. Ben ilk cam kırıldığında hemen tamir ettirdim. Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım. Bir sokağın suç bölgesine dönüşme süreci önce tek bir pencere camının kırılmasıyla başlıyor. Çevreden tepki gelmez ve cam hemen tamir edilmezse, oradan geçenler o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, diğer camları da kırıyorlar. Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor.’’

Bu hipoteze göre suçla mücadele etmenin en iyi yolu suçtan önce gelen düzensizlikle mücadele etmektir. Semtlerdeki düzensizlikle ve kaosun bireyleri nasıl suça yönlendirdiği ile ilgili bir varsayımları vardır.

Dünyanın en doğru teorisi mi, bu teoriden geliştirilen yöntemleri eleştirir miyiz, katılır mıyız? Bilinmez ama kırık camlar teorisi;  kendini göstermeye başlayan olumsuzluklara karşı daha en başta önlem alınması gerektiğinin, aksi durumda olumsuzlukların büyüyerek ölümcül sonuçlara dahi ulaşabileceğinin ortaya konulduğu bilimsel bir yorumdur. Yine de suç psikolojisi üzerine düşünmeye değer, ufuk açan bir çalışmadır.

Sorun her yerde gerçekleşebilir. Bu sorunu tamir edip, tedbiri alınmaz ise sorun bir suça dönüşüp toplum düzenini bozacak duruma gelecektir.

Kapsam alanı sadece kriminoloji ve toplum yaşamından ibaret olmayan, beşeri sistemi oluşturan tüm alanlarda insani bir davranış eğilimi olarak kendini gösterebilen bu teori; yalnızca sosyal davranışlar açısından değerlendirilmiş ama bana kalırsa bir izdüşümünü de, insanın bireysel dönüşümünde bulmak mevcuttur. Basit mantığı, "küçük olumsuzluklar daha büyük olumsuzlukları beraberinde getirme eğilimindedir." şeklinde ifade edilebilen bu teori, kanaatimce boş vermişliğin kötülüğe sağladığı potansiyeli ve onun lehine yaratabileceği sinerjiyi kesinlikle küçümsemeyin mesajı vermektedir. Çalışma, okul, aile, çevre, komşuluk ortamında  ve kendi iç dünyamızda  sorunu tespit edip hemen çözüme kavuşturulmalıdır. Küçük bir taş kırığı, büyük bir çatlak haline gelmeden huzurlu ve düzenli yaşamı korumak gereklidir.

Sokakta olduğunuzu düşünelim, cebinizden bir sakız çıkarıp ağzınıza attınız, kağıdı elinizde kaldı ve çevrede çöp kutusu yok. O kağıdı yere atma ihtimaliniz, sokak kirliyse ne kadardır, tertemizse ne kadar ?

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?