VAHDETİ VÜCUT HAKKINDA ANSİKLOPEDİK BİLGİLER-3

Vahdet-i Şuhut

İmam-ı Rabbani gibi önde gelen bazı sofi büyükleri de vahdet-i vücudun, sofinin Seyru Sülukta karşılaştığı ve Hakk’ın varlığında kendi varlığını yok olmuş görerek sadece tek bir varlık olduğunu müşahede ettiği bir hal olduğunu söylemişlerdir. Ancak bu halin daha üstün makamlarda aşıldığını, dolayısıyla da sofinin yaşadığı en üstün makam olarak görülmemesi gerektiğini söylemişlerdir.

İmam-ı Rabbani, Vahdet-i vücut kavramına karşı vahdet-i Şuhut (görünenlerin birliği) kavramını geliştirmiştir. Rabbani, evrenin varlığı ile mutlak varlık (Vücut-u Mutlak) olarak nitelediği Allah arasında kesin bir ayırım yapılması gerektiğini belirtir.

Sofiler bu eleştirileri hem bazı ayet ve hadisleri kullanarak hem de vahdet-i vücudun Panteizm gibi bazı felsefi ekollerden farklarını ortaya koyarak yanıtlamaya çalışmışlardır. Bazıları da vahdet-i vücut için sadece içkinliği vurgulayan Panteizm değil, hem içkin hem aşkınlığı içeren Panteizm tabirinin kullanımının daha doğru olduğunu ileri sürmüşlerdir.

Vahdet-i vücut ile ilgili müstakil bir eser sahibi olan İsmail Fenni Ertuğrul (1855-1946). Eserinde, vahdet-i vücutta, panteizmin aksine, Tanrı'nın evrenin bütünü, toplamı olmadığı, sadece evrenin ayrı bir varlığa sahip olmayıp Hakkın vücuduyla ayakta durduğu (kaimliği), evrenin varlık (vücut) itibarıyla Hakk’ın aynı ise de eşyanın zat, hususiyet ve belirtileri (taayyünleri) itibarıyla Hakkın eşyadan ayrı olduğunu söyler.

Tanrı'nın dışındaki her şey yani eşya, varlığını Hakkın varlığına borçludur ve bir an bile ona muhtaç olmaktan azade değildir. Yani evren panteizmde olduğu gibi bizatihi mutlaklık taşımamakta ve Hakk’ın varlığı âleme ihtiyaç duymamaktadır. Ertuğrul bununla ilgili olarak Muhyiddin Arabi'nin şu ifadesini de aktarmaktadır: "Allah, Allah’tır, âlemin mevcut olması veya olmaması eşittir.

Vahdet-i vücut ile ilgili Panteizmle de ilişkili olan itirazlar arasında evrenin (âlemin) ezeliliği (kadimliği) bahsi geçmektedir. Vahdet-i vücudu savunanlar, âlemin Allah'ın ezeli ilminde bulunması sebebiyle ezeli olduğu ancak harici varlığı itibarıyla ezeli olmadığı (hadis) yönünde savunma getirmişlerdir.

Füsus sarihlerinden olan Ahmet Avni Konuk, konuyla ilgili olarak şunları söylemektedir: Kevni câmi olan, insân-ı kâmil suretiyle hâdistir ve hakikat-ı rûhiyyesiyle ezelîdir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bekir ÇÖL Arşivi

HAFIZ OLMAK

18 Mayıs 2025 Pazar 15:48

KURANI SÜNNETLE ANLAMAK NASIL OLACAK?

07 Nisan 2025 Pazartesi 15:18

DOĞRU YOL KURANDADIR:

03 Mart 2025 Pazartesi 11:51