Sultan Şehirde Bir ?Seyyid´: ARAP ŞEYH (ABDULLAH HAŞİM el-MEKKÎ)

Fatih ÇINAR

3 yıl önce

Her köşesi tarih ve maneviyat kokan Sivas´ın en ünlü caddelerinden bir tanesi ?Arap Şeyh Caddesi?dir. Bu caddeye ismi verilen Arap Şeyh, Sivas´ın tarihî ve manevî birikimine önemli katkılarda bulunan gönül sultanlarından birisidir. Mekke´de 1 Temmuz 1829 tarihinde dünyaya gelen Arap Şeyh, doksan üç yaşında olduğu halde (Bazı kaynaklarda onun yüz on üç veya yüz on yedi yaşında vefat ettiği bilgisi yer almaktadır. İbrahim Aslanoğlu, Sivas Meşhurları, Sivas Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yay., Sivas 2007, c.I, s.124; Kadir Özköse, ?Osmanlılar Döneminde Sivas´ın Tasavvufî Kültür Yapısı´, Osmanlılar Döneminde Sivas Sempozyumu Bildirileri, Sivas Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yay., Sivas 2007, c.II, s.62; İbrahim Yasak, Sivas Yatırları ve Abdülvehhab Gazi Hazretleri, Seyran Yay., Sivas 2004, s.74. Ancak doğum tarihi ve vefat tarihi arasında geçen süre hesaplandığında bu bilginin yanlış olduğu anlaşılmaktadır.) 13 Ekim 1922´de Sivas´ta vefat etmiştir. (Ünal Kılıç, ?İhramcızâde´nin Hocalarından Arap Şeyh´, Bir Gönül Eri: İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak, Buruciye Yay., Sivas 2010, s.53.) Asıl ismi ?Abdullah? olan Arap Şeyh, doğduğu yere nispetle ?Mekkî? olarak anılmıştır. Kendisi Hz. Hüseyin´in (r.a) soyundan geldiği için ?Seyyid?, Hz. Peygamberin (sav) kabilesi olan Haşim oğullarına müntesip olduğu için ?el-Hâşimî?, Rifâî tarikatını temsil ettiği için ?er-Rifâî? unvanı ile nitelendirilmiştir. İsim ve sıfatlarını topluca ?es-Seyyid eş-Şeyh Abdullah el-Hâşimî el-Mekkî er-Rifâî? şeklinde söyleyebiliriz. (İsmail Hakkı Altuntaş, Arap Şeyh, Gözde Matbaacılık, İstanbul 2010, s.5.)

Abdullah Efendi´nin annesi Havva Mehri Hanım, babası ise es-Seyyid eş-Şeyh Muhammed Azim el-Hâşimî el-Mekkî es-Sayyadî er-Rifâi´dir. (Lütfü Alıcı, İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak, Somuncu Baba Araştırma ve Kültür Merkezi Yay., Ankara 2001, s.17; İsmail Hakkı Altuntaş, Gavs-ül Âzam İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Sivasî, Gözde Matbaacılık, İstanbul Tarihsiz, s.579.) Abdullah Efendi´nin Fatma Hanım ile evliliğinden Seyyid Muhammed Ragıp Efendi dünyaya gelmiştir. (Ragıp Efendi, iki defa evlenmiş (Zekiye ve Şerife Gürer Hanımefendiler ile) ama çocuğu olmamıştır. 1938´de vefat etmiştir. Altuntaş, Arap Şeyh, s. 13.) Halime isimli ikinci eşinden ise Seyyid Ahmed Sirâceddîn Efendi (1955 yılında Sivas´ta vefat etmiştir. Fatma Hanım (ö.1977) ile evlenmiştir. Üç çocuk babasıdır. Oğullarından Seyyid Nizameddin Efendi hayattadır. Diğer oğlunun ismi İzzeddin Efendi kızının ismi ise Şehri Banu Hanım´dır. Kılıç, ?İhramcızâde´nin Hocalarından Arap Şeyh´, s.53.) ve Fatma Hanım (Hâfız olan Fatma Hanım evlenmeden vefat etmiştir. Altuntaş, Arap Şeyh, s. 14.) isimli iki çocuğu dünyaya gelmiştir.  

Babasının gözetiminde seyr u sülûkünü tamamlayan Abdullah Efendi, Rifâî-Sayyadî, Kâdirî, Bedevî, Şâzelî, Sa´dî, Nakşibendî ve Mevlevî tariklerinden de icazet almıştır. Daha sonra Medine-i Münevvere´de Hasan er-Rifâi ve Sâlim er-Rifâî´den Rifâî-Sayyadî üzere birer hilafet daha almıştır. On yedi yaşında Hicaz bölgesinden ayrılan Arap Şeyh, muhtemelen Sultan İkinci Abdülhamid Han´ın tavsiyesi ile Afganistan´a gitmiş ve burada yirmi yıl irşad faaliyetlerini sürdürmüştür. Afganistan´dan İstanbul´a dönen Arap Şeyh, padişah tarafından ?Şeyhü´l-Ekber? şeklinde vasıflandırılarak büyük bir ilgi ile karşılanmıştır. (Altuntaş, Arap Şeyh, s. 6.)

Sivas´a teşrif etmeden önce Arap Şeyh´in Anadolu´nun çeşitli yerlerinde irşad faaliyetlerinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bir müddet sonra tekrar İstanbul´a dönen Arap Şeyh, padişah tarafından Sivas´ta alevî-sünnî gruplar arasında yükselen tansiyonu düşürmesi için görevlendirilmiştir. (Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Fon Kodu: İ..DH.. Dosya No:1018, Gömlek No:80293.)1876 yılında Sivas´a gelen hazret, Paşabey Mahallesi´nde irşat faaliyetlerine başlamış ve 1884 yılında bu mahallede bir Rifâî Tekkesi inşa etmiştir. Araştırmacıların ifadesine göre iki katlı olan bu yapının üst katında semahane, misafirhane, mutfak, meydan odası alt katında ise odunluk, sofa, ahır ve diğer müştemilatlar bulunmaktadır. (Sivas Vakıflar Bölge Müdürlüğü Arşivi, 26 Muharrem 1332/1913 tarihli defter, Numara:2, s.141; Hasan Yüksel, ?Sivas´ta Bir Rifai Tekkesi Vakfı´, Revak, Sivas 1991, s.21?25.) Arap Şeyh, 27 Kasım 1913 tarihinde burayı vakıf haline getirmiştir. (1893 tarihli bir vakıf senedinden Paşabey Mahallesi´nde kurduğu tekke içerisindeki mescitte imamlık yapacak kimselere verilmek üzere beş yüz kuruşluk bir vakıf tahsis edildiği anlaşılmaktadır.) 24 Aralık 1913 tarihli bir başka vakıf senedinden Arap Şeyh´in vakfın idaresini büyük oğlu Seyyid Mehmed Ragıp Efendi´ye onun vefatından sonra ise Seyyid Ahmed Sirâceddîn Efendi´ye bıraktığı anlaşılmaktadır. (Hür Mahmut Yücer, Osmanlı Toplumunda Tasavvuf (XIX. Yüzyıl), İnsan Yay., İstanbul 2004, s.424; Ömer Demirel, Osmanlı Dönemi Sivas Şehri, Sivas Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yay., Sivas 2006, s.55; Âlim Yıldız, ?Arap Şeyhin Bir Mektubu´, Hayat Ağacı, Sayı:1, s.49.) Arap Şeyh´in aldığı payeleri ise şu şekilde gösterebiliriz: ?29 Nisan 1896´da İzmir Paye-i Mücerredesi; 23 Ocak 1900´de birinci dereceden terfi; 15 Şubat 1900´de ikinci rütbelerden Mecidi Nişanı itası.? (BAO, Fon Kodu: Y.. MTV, Dosya No:141, Gömlek No:10; BAO, Fon Kodu:Y..MTV, Dosya No:197, Gömlek No:126; BOA, Fon Kodu: İ..TAL,Dosya No:202, Gömlek No:1317/L-094. 8 Nisan 1896 tarihli Meşihat arşivinden alınan belgeye göre Arap Şeyh´in Sivas Nakibü´l-Eşraf Kaymakamlığı´na atandığı, 21 Ekim 1907´de görev süresi uzatıldığı ve 27 Mart 1909 tarihine kadar bu makamda kaldığı anlaşılmaktadır. Kılıç, ?İhramcızâde´nin Hocalarından Arap Şeyh´, s.54; Altuntaş, Arap Şeyh, s. 6.)

İttihâd-ı Muhammedî Cemiyeti´ne üyeliği nedeniyle Mekke´ye sürgüne gönderilen Arap Şeyh, (Patlak veren 31 Mart Vakası´nda İttihâd-ı Muhammedî Cemiyeti´ne üyeliği nedeniyle şüpheliler arasında yer alan Arap Şeyh, Sivas´tan Mekke´ye ömrünün sonuna kadar sürgün kararı alınmıştır. Sadık Albayrak, İrticanın Tarihçesi, İstanbul 1987, c.I, s.175.) Mekke´de bulunduğu süre içerisinde ekonomik yönden sıkıntılı günler geçirmiştir. Eşinin de Sivas´ta vakıf gelirlerine ek olarak el işleri yapıp satarak kazandıkları ile dergâhın hizmette kalmasını sağladığı nakledilmektedir. (Altuntaş, Arap Şeyh, s.8?12.) Torunlarından edinilen bilgiye göre Arap Şeyh, yedi yıl Mekke´de kalmış ve I. Dünya Savaşı´nın sonlarına doğru Sivas´a dönme imkânı bulmuştur. (Kılıç, ?İhramcızâde´nin Hocalarından Arap Şeyh´, s.56.)

Uzun bir müddet Sivas´tan ayrı kaldıktan sonra tekrar tekkesine ve sevenlerine kavuşan Arap Şeyh, ilerlemiş yaşına rağmen milli mücadele içerisinde olan Anadolu insanını can-ı gönülden desteklemekten geri durmamıştır. O, Anadolu´daki yerel hareketlerin resmi bir hüviyet kazandığı, bütün dünyaya manda ve himayenin asla kabul edilemeyeceği mesajının verildiği ve Anadolu´daki milli mücadele taraftarlarının bir şemsiye altında toplandığı Sivas Kongresi´ne destek veren isimlerden bir tanesi olmuştur. Arap Şeyh, bu desteğini Mustafa Kemal Paşa´yı Sivas´ta bulunduğu süre içerisinde dergâhında misafir ederek, düzenlenen bir suikasttan onu kurtararak, kongrenin düzenlendiği binanın eşya ihtiyacının bir kısmını dergâhından karşılayarak, kongre üyelerinin yemek ihtiyaçlarının bir kısmını temin ederek ve kongre üyelerinin birçoğu Sivas´tan ayrıldıktan sonra Mustafa Kemal Paşa ile fotoğraf çektirerek göstermiştir. Söz bu noktaya gelmişken çekilen fotoğraflarla ilgili bazı yanlış değerlendirmelere de değinmek istiyoruz. Cemal Kutay, ?Kurtuluş Savaşı´nın Manevî Mimarları´ isimli eserinde Arap Şeyh-Mustafa Kemal Paşa ve Kadı Hasbi Efendi´nin yer aldıkları fotoğrafla ilgili bilgi verirken Arap Şeyhi Mutki Aşireti Reisi, Kadı Hasbi Efendi´yi de Şeyh Fevzi Efendi olarak göstermekte ve fotoğrafın Erzurum Kongresi´ne ait olduğunu belirtmektedir. (Cemal Kutay, Kurtuluş Savaşı´nın Manevî Mimarları, DİB Yay., Ankara 1973, s.152.) Yine Kemal Arıburnu bu fotoğrafla ilgili bilgi sunarken Arap Şeyh´i Şeyh Fevzi Efendi olarak göstermektedir. (Kemal Arıburnu, Sivas Kongresi, AAM, Ankara 1997, s.304.)

Ahmet Necip Günaydın Bey´in de belirttiği gibi bu karıştırma benzetme yanılmasından başka bir şey değildir. Bu fotoğraf Sivas Mekteb-i Sultanisi önünde çekilmiştir ve resimde Mustafa Kemal Paşa´nın sağ tarafında bulunan sarıklı ve cübbeli kişi Arap Şeyh´tir. (A. Necip Günaydın, Milli Mücadelede Sivas, Sivas Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yay., Sivas 2009, s.67. Ayrıca bkz; Lütfü Alıcı, ?İhramcızâde İsmail Hakkı Efendi´nin Feyiz Aldığı ve İntisap Ettiği Kolun Büyükleri´, Somuncu Baba, Sayı:39, s.28; Yasak, Sivas Yatırları ve Abdülvehhab Gazi Hazretleri, s.74.) 

Bu fotoğrafın aslı torunlarında bulunmaktadır ve fotoğrafın arkasında ?Büyük zaferin ilk günlerinde? ifadesi yer almaktadır. (Yıldız, ?Arap Şeyhin Bir Mektubu´, s.48; Kılıç, ?İhramcızâde´nin Hocalarından Arap Şeyh´, s.57.) Bu fotoğraftan hareketle varılan yanlış bir sonuçta Arap Şeyh´in kongreye ?Sivas Temsilcisi? olarak katıldığı yönündeki bilgidir. Hâlbuki Sivas Kongresi ile özdeşleşen bu ve benzeri fotoğraflarda delege veya Heyet-i Temsiliye üyelerinden bir kısmı bulunmakla beraber çoğunluğunu Sivas´ın saygın kimselerinin, diğer ziyaretçilerin ve Mustafa Kemal Paşa´nın beraberindeki çalışma arkadaşlarının oluşturduğu görülmektedir. Arap Şeyh de kongreye olan desteğini ifade etmek için iki fotoğrafta Mustafa Kemal Paşa´nın yanında yer almış kanaat önderlerinden bir tanesidir. Kendisi ?Sivas Temsilcisi´ olarak kongreye katılmış bir isim değildir. Kongre tutanaklarında ve kongre temsilcileri arasında Arap Şeyh´in ismi geçmemektedir. (Uluğ İğdemir, Sivas Kongresi Tutanakları, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1999, s. s.27; Recep Toparlı, Sivas Kongresi´nin Tutanakları, Sivas Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yay., Sivas 2010, s.5-105.) Ayrıca Sivas, altı doğu ilinden birisi olarak, Sivas Kongresi´nde Heyet-i Temsiliye tarafından temsil edilmiştir ve bu nedenle Sivas Kongresi´nde Sivas Delegesi yer almamıştır. (Günaydın, Milli Mücadelede Sivas, s.259.)

Yakın tarihimizin önemli simalarından birisi olan Arap Şeyh, bıraktığı maddi-manevi emanetleri, türbesi ve ismini taşıyan caddesi ile aramızda yaşamaya devam etmektedir. Onun hayatından günümüze yön verecek şu anlamlı mesajları çıkarmak mümkündür:

      Arap Şeyh, iyi yetişmiş bir derviş ve âlim aynı zamanda da müşfik bir babadır. O, dünyayı ve ahireti anlamlı hale getirecek bu üç önemli unsur ile hayatına yön vermiş ve bizlere de bu unsurların hayatımızdaki önemini bir daha düşünmemizi lisanı hali ile telkin etmiştir.  

      Her türlü imkânsızlığa rağmen çocuklarının eğitim ve öğretimine büyük önem veren Arap Şeyh´in kızının ?Hâfız´ olarak yetişmesine vesile olması çok manidardır. O, kız çocuklarının aile ve toplumdaki önemine kızının hafız olması için gösterdiği çabaları ile işaret etmiştir.  

      Hayatının büyük kısmını memleketinden ayrı geçiren ve idealleri uğruna her şeyini terk edip bütün tehlikelere göğüs gererek hayatını idame ettiren Arap Şeyh, bu noktada kararlı olmanın ne denli önemli bir tavır olduğunu da bizlere göstermiştir. Arap Şeyh ve onun gibi manevi değerleri uğruna ömürlerini harcayan kahraman ruhlu insanların büyük fedakârlıkları sayesinde kazanılan bir vatan üzerinde yaşadığımızı hatırlayacak olursak onlara duyduğumuz minnettarlığın bir kat daha arttığını görürüz. Ayrıca onlar gibi büyük zaferlere ulaşmak için sahip olmamız gereken duygu yoğunluğumuzun ve göstermemiz gereken fedakârlıkların da neler olması gerektiğini bir kere daha sorgulamaya başladığımıza şahit oluruz.   

      Yaşının ilerlemesine rağmen Sivas Kongresi´ne destek vermesi, kongrenin başlangıcından sonuna kadar fiziki ihtiyaçları ile olduğu kadar kongrenin halkın birlik ve beraberlik içerisinde mücadele vermesi noktasında sağlayacağı motivasyonu temin etmesi için de elinden geleni yapması bizler için önemli bir mesajdır. Bizler, onun bu tavrından, hangi işle hangi amaçla uğraş verirsek verelim maddi şartları gözettiğimiz kadar manevi unsurları da gözetmemiz gerektiği sonucunu çıkarmalı ve ona göre hareket etmeliyiz.

Yaşadığı bütün olumsuzluklara rağmen yılmadan ve kararlılıkla mücadelesine devam eden Arap Şeyh´in bu tavrı hayatımıza yön veren bir unsur olmalı ve amaçladığımız hedefe ulaşmada önümüze çıkacak bütün engelleri aşabilmemiz noktasında bize yol göstermelidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI