Taziye Nedir? Ne Değildir?

Fatih ÇINAR

4 yıl önce

Kelime anlamı olarak taziye, ?Birine sabır telkin etmek? anlamına gelmektedir. Terim olarak bu kavram ?Yakını vefat eden kimseleri sabır ve metanet göstermeye teşvik etmek, baş sağlığı dilemek, onları teselli edip acılarını paylaşmak? şeklinde tarif edilmiştir.[1] Kur´ân-ı Kerîm´de ölüm gerçeği sıklıkla muhataplara hatırlatılmış, bu gerçeklik karşısında sabır ve metaneti elden bırakmadan bu imtihan dolayısıyla Allah Teâlâ´ya sığınmak, mümince bir tavır olarak tanımlanmıştır. Konuyla ilgili, özellikle Bakara Suresi´nin 153 ve 157. âyet-i kerimeleri dikkat çekmiş ve bu âyet-i kerimeler kültürümüzde ölüm ve cenâze işlemleri süreçlerinde anlamı bilinsin ya da bilinmesin en çok müracaat edilen âyet-i kerimeler olmuştur. Âyet-i kerimelerin manası şu şekildedir:

?Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardım dileyin. Şüphesiz Allah sabredenlerin yanındadır. Allah yolunda öldürülenler için "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz. And olsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele! Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, "Doğrusu biz Allah´a aidiz ve kuşkusuz O´na döneceğiz" derler. İşte rablerinin lütufları ve rahmeti bunlar içindir ve işte doğru yola ulaşmış olanlar da bunlardır.?

Hz. Peygamber (sav), tâziye ziyaretinin önemini şu şekilde dile getirmiştir: ?Başına bir musibet gelene tâziye ziyaretinde bulunan kimseye musibete uğrayanın sevabı kadar sevap verilir.?[2]

Taziyenin usulünü de öğreten Peygamber Efendimiz (sav), oğlu vefat etmek üzere olduğu için büyük acı çeken kızı Zeyneb´i (r. anha), ?Veren de alan da Allah´tır; O´nun katında her şeyin belli bir vakti vardır? şeklinde teselli etmiştir.[3] Hz. Peygamber´in (sav) ölüm hakikati karşısında kulluk acziyetini hatırlatıp böyle durumlarda Allah´ın rahmetine, mağfiret ve hidayetine erişmek için sabretmek gerektiği, ağlayıp sızlamanın gideni geri getirmeyeceği şeklindeki telkinlerinden öğrenmekteyiz.[4]

Taziye konusunda işin doğrusunu ifade etmemiz gerekirse, yukarda sıralanan âyet-i kerîme ve hadîs-i şerifler taziye ziyaretlerinin ihmâl edilmemesi gereken insânî ve İslâmî bir görev olduğunu bizlere göstermektedir. ?Dünya telaşı, iş yoğunluğu, uzak mesafe ve iletişim sorunları? gibi mazeretlerle insanın en zor anlarını yaşadığı, ölüm hakikatiyle karşı karşıya kaldığı bir süreçte kardeşini yalnız bırakması mümine yakışan bir tavır olmamaktadır. İleri sürülen mazeretleri ortadan kaldıracak imkânlar harekete geçirilmeli, söz gelimi dünya telaşı ölüm gerçeği karşısında bir anlığına olsun durdurulmalı, kitle iletişim ve fiziki mesafeleri ortadan kaldıran ulaşım vasıtaları ile taziye ziyaretleri ihmâl edilmemelidir.

Bu konuda yani taziye ziyareti konusunda işin bir başka veçhesi de taziye ziyaretlerini üç günden fazla sürdürmeme duyarlılığıdır. Efendimiz (sav), ölen kimseye bir vefa borcu, geride kalanlara da mümkün olan en kısa sürede normal hayatına dönmeleri için üç günden sonra taziyede bulunmayı uygun görmemiştir.[5] Taziye ziyaretlerinde uygulama da bu minvalde bir seyir takip etmiştir.[6]

Bir mümin açısından taziye ziyareti akraba, komşu ve tanıdıklarının cenaze merasimlerine katılarak psikolojik, sosyolojik, dinî ve millî bir görevi ifa etme anlamı taşımaktadır. Bu önemli görevi ifa ederken mümin, cenaze yakınlarını teskin edici ve onların yüreklerine su serpici ifadelerle bu süreci süslemeye çalışmalıdır. O, ?el-Hükmü lillâh, innâ lillâh? gibi ifadelerle Allah´tan gelene razı olmak gerektiğini hatırlatmalı, ölen kimse hakkında, ?Allah rahmet eylesin; mekânı cennet olsun; Allah gittiği yerde utandırmasın; Allah taksiratını affetsin? gibi sözlerle dua etmelidir. Taziye ziyaretlerinde kimseye faydası olmayan, günlük dünya işleriyle ilgili, hatta kişiyi günaha düşürecek söz ve tavırlardan mutlaka sakınılmalıdır. Taziyede doğru olan ?Geride kalanların başı sağ olsun; Allah sabırlar versin; merhumun geride kalanlarına Allah hayırlı uzun ömürler versin; Allah başka acı göstermesin; ölenle ölünmez, er geç hepimiz öleceğiz, Allah iman nasip etsin? gibi cümlelerle ölenin yakınları teselli etmektir. Bu hassas süreçte ticarî, siyâsî, spor, düğün ve eğlence içerikli konular asla konuşulmamalıdır.[7]

Taziye ziyaretlerinde olması gereken doğru bir adım da cenaze yakınlarını teskin edecek, sakin kişilikleri ile onlara yön gösterecek kimselerin cenaze işlemleri, defin ve sonrasındaki süreçte cenaze yakınlarına teslimiyet ve sabır içerikli telkinleridir. Özellikle yaşlı ve hatırlı kişiler, kendilerini kontrol edemeyecek derecede ağlayıp dövünen cenaze yakınlarını ?Ölümden kurtuluş olmadığı, isyan etmemek gerektiği? gibi sözlerle yatıştırmaya çalışmalıdır. Mümin, cenaze, defin ve taziye sürecinde Allah Teâlâ´nın takdirine rıza gösterilmediği izlenimi uyandıran her türlü söz ve davranıştan uzak durmalıdır. Bu konuda cenaze yakınları teskin edilmeli ve onları Hakk´ın rızasına yönlendirici telkinlerde bulunulmalıdır.

Vefat eden kimseler hakkında güzel sözler sarf edilmeli, böylece hem vefat eden kimsenin manevî şahsiyeti incitilmemeli hem de cenaze yakınlarının bu narin süreçte gönülleri kırılmamalıdır. Hz. Peygamber (sav), bu konuda bize yol gösterici olmuş ve O (sav), ölen kimsenin ardından olumsuz sözler söylemeyi yasaklamıştır.[8]      

Taziye süreçlerinin en büyük yanılgılarından biri cenaze sahiplerinin taziye ziyareti için gelenlere yemek ikram etmek için gösterdikleri çabadır.[9] Hz. Peygamber (sav), bizlere cenaze yakınlarının değil, komşu ve akrabaların yemek ikramı işi ile uğraşmaları gerektiğini öğretmiştir.[10] Yüzyıllardır devam eden bu güzel uygulamanın son dönemde cenaze sahiplerinin taziye yemeği vermesi zorunluymuş gibi bir hâle dönüştürülmesi üzüntü vericidir. Bu noktada en kısa ve net ifadelerle belirtmemiz gerekirse taziyeye katılan kimselere yemek ikram etmek cenaze sahiplerinin değil, komşu, akraba, dost ve yakınlarının vazifesidir. Dolayısıyla cenaze sahiplerine üç gün yemek yaptırılmamalı, taziye için uzaktan gelen ve yemek yemesi gereken kimseler varsa onlara ikram, komşu ve diğer akrabalar tarafından yapılmalıdır.

Netice olarak ifade etmemiz gerekirse taziye, insanlığımızın ve Müslümanlığımızın gereği yerine getirmemiz gereken önemli bir vazifemizdir. Bu vazife çeşitli mazeretlerle ihmâl edilmemelidir. Bu ziyaretler gönül almak, kişinin yalnız olmadığını ona hissettirmek, ölüm hakikati karşısında Hakk´a teslimiyeti resmetmek için psikolojik, sosyolojik ve insânî değerlerin mezcedildiği bir fırsat süreci olarak görülmelidir. Bu ziyaretler, sabır, namaz, Allah yolunda gayret, imtihanlar karşısında sergilenecek teslimiyet ve tevekkül, Allah´a ait olduğumuz bilincini canlandıracak birliktelikler olmalıdır. Bu ziyaretleşmeler, mümkünse evlerde yapılmalı, komşular cenaze yakınlarına ve misafirlerine evlerini açmalı, bu önemli süreçte yüksek sesle müzik dinlemek, televizyon ve sosyal ağlar peşinde koşmak, umursamaz tavırlar, düğün ve eğlence merasimleri gibi ölümü unutturacak, cenaze sahiplerini incitecek ve insanları birbirlerinden uzaklaştıracak hâl ve tavırlardan kaçınılmalıdır.

Hüküm, Allah Teâlâ´nındır. Veren de O´dur, alan da. Allah Teâlâ, bütün geçmişlerimize rahmetiyle muamele eylesin.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI