Adnan YILMAZ
Abdullah Safi'den mektup var…
HİCRET mi, DİRENİŞ mi?
Geçtiğimiz mektuplarda; biricik Peygamberimizin ve arkadaşlarının Mekke'den Medine'ye HİCRETLERİ konusuna geniş yer ayırmıştık.
Bu mektupta ise "HİCRET nerede başlar, DİRENİŞ nereye kadar" sorusuna cevap aramak arzusundayım.
Kur’ân’da HİCRET...
İman ettiği için "baskı, tehdit ve zulüm" altında yaşatılanlara HİCRET farzdır.
Ayet: Kendilerine yazık eden kimselere melekler, canlarını alırken: "Ne işte idiniz!" dediler. Bunlar: "Biz yeryüzünde çaresizdik" diye cevap verdiler. Melekler de: "Allah'ın arzı geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" dediler. Nisa Suresi 97
Zulüm gören ve fakat "çıkış yolu bulamayan" kimseler için ise (ayetin devamında) bir istisna var;
Ayet: Ancak gerçekten güçsüz olan erkekler, kadınlar ve çocuklar bundan müstesnâdır. Onların ne bir çare bulmaya güçleri yeter ne de bir yol bulabilirler…” Nisa Suresi 98-99
Kısaca, imkânı olan HİCRET eder, imkânı olmayan MÂZURDUR...
MEKKE ve GAZZE
Mekke'de; zulmün muhatabı da zulme uğrayanlar da Mekkelilerdi.
Mekke'de ZULÜM ile NUR aynı havayı soluyor, aynı mekânı paylaşıyordu...
ZULMEDENLER yalnızca hemşehriler değil, "akrabalık bağları da olan" insanlardı.
Mekke'de ZULÜM içeriden, Gazze'de ZULÜM dışarıdan...
"Zulüm dışarıdansa" HİCRET edemezsin, yurdunu alçaklara karşı savunacaksın.
GAZZE: Topyekün CİHAD
Gazze'nin İsrail dışına açılan tek kapısı: Refah Sınır Kapısı...
İnsanlık tarihinin en büyük açlık ile imtihanı GAZZE Şeridi’nde yaşanıyor. Aylardır değil, yıllardır açlık gerçeği ile karşı karşıya oldukları halde, "siz hiç Refah Sınır Kapısı’na yığılan" gördünüz mü?"
İki milyondan fazla çaresiz insanı bir kapıya yığarsanız, "dünyanın bütün çelik kapılarını oraya dikseniz bile" bu kadar büyük bir kalabalığa kâr etmez.
Peki, Gazze halkını, bunca kötü duruma rağmen ayakta tutan, motive eden şey ne?
DİRENİŞ RUHU...
Peki, bu direniş ruhunu besleyen ne?
Vatan sevgisi, sancak sevgisi ve bunları kuşatan en büyük sevgi…
Sevgiyi de yaratanın sevgisi; Allah CC sevgisi...
Allah CC tanınmadan sevilmez...
Allah'ı CC tanımak (Marifetullah): Kalbin idrak etmesi, ruhun mutmâin olması, zihnin sükûna ermesi ve tüm bu vukufiyetin hal diline sirayet etmesi...
Gazze halkı Rabbinden CC razı; Rabbimiz CC de Gazze halkından razı...
Ancak Gazze halkı, biz Müslümanlardan şikayetçi. "Dil dilleri ile" bunu söylemeseler de "hal dilleri" bunu haykırıyor.
Dünya aşkı ile kirlenmeden; İslam'a sahip çıkan, İslam'ı en güçlü şekilde temsil eden, Müslüman olmanın onurunu yaşatan bir tane halk var dünyada: Genel anlamda Filistin coğrafyası halkı, özelde ise Gazze halkı...
Allah CC onlara da, bize de “zulme karşı direndiniz mi, zorluklar karşısında sabrettiniz mi, her ahval ve şerâit içerisinde imanınızı korudunuz mu, ahiret ömrüne kıyasla saniyeler kadar süresi olan dünyaya tamah edip dünya emelleri peşinde koştunuz mu, Allah için sevip Allah için buğz ettiniz mi" diye soracak.
Bu sorular karşısında "bir kaybedenler, bir de kazananlar" olacak.
Gazze halkı kazanacak, biz kaybedeceğiz.
Ayet: O halde dünya hayatını verip âhireti almak isteyen samimi mü’minler Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya gâlip gelirse, biz ona pek yakında büyük mükâfat vereceğiz. Nisa Suresi 74
GAZZE VE OKÇULAR TEPESİ
Uhud Savaşı'nda bir grup mücahit, "savaşın seyri Müslümanlardan yana dönünce", biricik Peygamberimizin defalarca tembihlerine rağmen, üç kuruşluk ganimet için, okçular tepesini terk ettiler.
Keşke terk etmeselerdi...
1450 yıldır ve dünyanın sonuna kadar "dünya malı için ahiretini riske etme" misaline malzeme oldular, olacaklar.
Rabbimiz CC onları affetmiş olsa da "Müslümanların vicdanlarında" hâlâ yargılanıyorlar.
Uhud’dan sonra "hiçbir gerçek Mümin", okçular tepesini terk edenlerden olma gafletine düşmedi.
Gazze'de de gerçek Müminler var. Gazze halkı ölür de "okçular tepesini" terk etmez.
Abdullah Safi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.