Adnan YILMAZ
Büyük dehâlar, Nuh'un gemisidir.
Onların büyüklüğü, kendilerini aşabilecek ruha sahip olmalarında gizli. Bir diğer özellikleri, "fedâkarlık"tır. Kişinin "kendisinden vazgeçmesi", "kurban etmesi"dir. Enfüsten taşarak hakikate doğru gösterdiği kahramanlıkları, elinin tersiyle iter. Bir fikir/amaç merkezinde îmar eder hayatını. Büyük bir davaya, ülküsünden taviz vermeden ülkesine adar kendini. Tüm varlığıyla içsel gücünü dışa vurur. Coşdukça coşar ve taşar.
Sığmaz kabına. Onu kimse durduramaz. Enerjisinin en temel gücü, inancında aranmalıdır. Dünyevi her olgudan vazgeçmiştir. İnancın ödülü onun en büyük azığı, taviz vermeden yürüdüğü yol en büyük zaferidir. Çünkü o, seferdedir.
Tüketir kendisini. Kuvvetinin zayıflığına aldırmadan. Dereler ve tepelerden, zirvelerden geçer. Nehrin çağlayana doğru kürek çeker. Yoruldukça güçlenir ve yenilenir. Yılmadan, uzanmadan yalnız bildiği yoldur onun rehberi. Anıt âbidesi. Yüksek ahlak sahibidir onlar. Başka bir tabirle; "ahlakın anıt âbideleri." Bu dehalar, çok zor zamanlarda kendini gösterir.
İnsanlar bu şahsiyetleri dillerinde pelesenk yaparlar. Yücelttikçe yüceltirler. Fakat bir noktada hata yapar insanlar: Sanki ahlakın en son âbideleri gibi görürler. Aslında bu yaklaşım, her ne kadar dehanın büyüklüğünü sergilese de zihinlerde saklı olan tehlikeyi de beraberinde getirir. Acaba bu tehlikeler nedir? Kendini koruma güdüsü mü? Yoksa beklenilen dâhinin...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.