Bekir ÇÖL
TAGUT NEDİR; KİME DENİR?
TAĞUT geniş anlamda: "ölçüyü aşmak"), Allah'tan başka bir ibadet odağını ifade eden İslami terminolojidir.
Kimler tağuttur? Tağut kelimesi sözlükte “azmak, sınırı aşmak” anlamındaki tuğyan (tuğyan) kökünden türeyen bir isim/sıfattır. Tağut aşırı derecede azgın ve mütecavizdir. Bundan hareketle Allah'tan başka tapınılan ve hak yoldan saptıran her varlık, put, şeytan, kâhin ve sihirbaz tâgūtun kapsamı içinde yer almıştır.
(Bakara 256) Dinde (iman etmede/İslam'a girmede ve İslam'ı yaşamada) zorlama/dayatma yoktur. Artık doğru ile yanlış (hak ile batıl, iman ile küfür) birbirinden ayrılmıştır. Böylece, şeytani düzenlere (uymayı) reddedenler ve Allah'a inananlar, hiçbir zaman kopmayacak en sağlam bir kulpa/tutamağa yapışmıştır. Allah (her şeyi) hakkıyla işitendir, (her şeyi) hakkıyla bilendir.
Cemal Külünk oğlu Meali Bakara Suresi 256. Ayet Açıklaması Dini kabul etmede zorlamanın olmadığını bildiren bu ayete rağmen savaş zoruyla insanlara dinin dayatılması düşünülemez. Dinden dönenler hakkında ölüm fermanı verilmesi kabul edilemez. Hak ile batıl birbirinden ayrılmışsa ki öyle olmuştur; özgür iradeleri ellerinde bulunan insanların ne yapacağına başkalarının karar vermesi doğru olmaz. Baskının ve zorlamanın olduğu yerde de özgür iradeden söz edilemez. İslam’da aynı zamanda ibadet özgürlüğü vardır. Dileyen camiye, arzu eden kiliseye, isteyen havraya, uygun gören sinagoga ya da herhangi başka bir mabede gidebilir. Ya da bunların hiçbirine gitmeyebilir. Hac Sûresi’nin 22/40. âyetinde; Allah’ın isminin çokça anıldığı manastırlardan, kiliselerden, havralardan ve mescitlerden ve bunların korunmasından bahsediliyor. Kim îman etmiş ya da küfrü tercih etmişse kim yanlış yolu seçmiş ve bu yolda bulunmuşsa bunun hesabını verecek olan da kendisidir. Hiç kimsenin bir başkasına iman etme ve dine girme konusunda hesap sorma, baskı yapma, ceza verme gibi bir hakkı ve de yetkisi yoktur.
Yukarıda ki ayet, yorum ve tarifler bilinen hükümlerdir. Ama günümüz insanları bu Tağut kelimesini eline almış karşısında gördüğü siyası hasmını vurmak için silah olarak kullanıyor.
Birinci dünya savaşından sonra halkı Müslüman olan bütün memleketler esaret altına girdiler. Esaret altına girmeyen bir iki devletçik te yönetimlerini Yahudi’nin ve Hıristiyan âleminin istediği şekle sokmasına rıza göstererek devlet sahibi oldular.
Esaret altında iken Anlaşmalar, sözleşmelerle yarı bağımlı halde devlet kuranlarda onların güdümünde yönetimlerini yürütmek mecburiyetinde kaldılar. İslam âleminin yüz de doksanı bir asırdır bu dışardan güdümlü yönetimlerin diktası ile hükumetlerini devam ettiriyorlar.
Bazan geçmiş tarihini, inancını öne alan Partiler çıkıyor, mevcut idarecileri bazı uygulamalarından dolayı Tağutlukla suçluyor. Fırsat bulur iktidara ortak veya tek başına hükumete gelirlerse bir evvelkilerin suçlandığı Tağutluğu onlarda yapıyorlar.
Bunların hangisi kendi rızası ile tağutluğa müsaade etti, kimde belli merkezlere bağlı olduğu için Tağutluk yapmak mecburiyetin de kaldı ise ahirette hesabını verir.
İKİNCİ TAĞUT
Tağutun tarifi yapılırken şöyle bir cümle geçmişti: “ Tağut, Allah'tan başka bir ibadet odağını ifade eden İslami terminolojidir.” Yani buradan anlaşılan öyle Tağutlarda vardır ki kendini kendisinde ilahlık vasfı olduğunu iddia ederek kendilerine ibadet ettirirler.
Bunlar, kendilerini Gavs, Kutup diye isimlendirip haşa kâinatı idare ettiklerini iddia ederler ve kendilerini ilahlaştırarak Müritlerine Rabıta yaptırarak tapındırırlar Bence zamanımızın gerçek tağutları işte bunlardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.