EDEBİYATIMIZDA RENKLER (5)

Aynı yazının devamında, Şeker Ahmet Paşa’nın Erenköyü’nde ise, “önde toprağı tütün kahverengisi bir bahçe, üç-beş meyveli ağaççık ve ötede uzanan kırlığın, uzun dalgalı otları, güneşin yıkadığı açık gökyüzü altında tenha tepe siluetleri ve çok az bir deniz parçası. Denize eğimli olduğunu düşündüğüm ötedeki ağaçlığın gerisinde kırmızı kiremitli birkaç dam sırası. Bu yanda sağda ise belirgin bir ev ve biraz ötede beyaz bir çadır. Ola ki bir gezgin yazlıkçınındır” şeklinde bir tablo tasviri yapıyor. Bu paragrafı okuyanlardaki renk ve ruh dinginliğini tahmin edebiliyorum. Ve toprağın tütün kahverengisinde olması gözümün önünde canlanıyor.
Bir başka yazar, Şule Gürbüz’ün satırlarından renk geçişleri:
“Bazen haziran başında dağa giderlerdi. Dağların rengi, otların, çiçeklerin rengi, açıktan koyuya, kızıldan kahveye, aniden patlayan sapsarıya, morların envaına, buz mavilerine başı döner, renkler içinde, gözlerinde akar, bir su gibi birbirine karışır, değişir, solmadan hep canlanır, Aziz’in kalbinde bir renk ve koku çarpıntısı olur, geçmek bilmezdi. Hele mor renge, mor çiçeklere taş kesilir, secdegâhını bulmuş gibi önünde eğilir, yaprakları eliyle açar, rengin açıktan koyuya, kalından inceye yürüyüşünü izler, hayretin tamamını parmak uçlarında bulurdu.”
Renk konusundaki yazılarım sürerken, bir yandan da okumalarımı devam ettiriyorum. İlk defa rast geldiğim bir renk ile şaşalıyorum. Ilgınî. “Fitnat Hanım, annesinin antika diye fukaraya verilemeyen kırk yıllık, ılgıni, sofi feracesini sırtına takabilmiş. Hâlbuki Halime Hanım’ın boyu kısa, kendi sırık gibi dimdik uzun…”
Kiminde mutfaktan esinlenilen renkler hayatımıza girer, kiminde hayvanlardan. Yeri, göğü, her türlü nesneyi de renk grubuna katmakta insanoğlu bayağı mahirdir. Öyle ki renklerle tabiat olaylarını bile tahmin edebilirler. Mesela Sivas İlbeyi Türkmenleri’ni yazan Kadir Pürlü, bunun birçok örneğini ele almıştır:
“Ebem guşağı yani gökkuşağının görülmesi, mevsimin iyi geçeceğine, ekinlerin otların iyi olacağına işarettir. Yeşili ota ve ekine, kırmızısı güneşe işarettir. Yeşili ağır basıyorsa o yıl ot, ekin ve yağmur çok olur diye düşünülür. Kırmızısı ağırlıklı olursa, bol güneşli geçecek demektir. Sarısı çok ise rüzgârlı geçeceğine işarettir.”
“Allah ilk boyayı nere vurdu, narın içindeki çiğide vurdu. Narın meyveleri bu yüzden kırmızıdır ve ilk renklenen meyve nardır, denir”
Ak ve kırmızı renkler uğurludur. Bu renkler yas getirmez, giyenlerde gönül kırgınlığı olmaz.
Yeşil, en kıymetli ve uğurlu renklerdendir. Çünkü Kuran’ın rengidir ve cennetten çıkmadır.
Kara yani siyah yeşilden sonraki en kıymetli ve uğurlu renktir. Çünkü Kâbe’nin donu siyahtır. Aynı zamanda yas rengi olduğundan gençlerin siyah örtü örtmeleri hoş karşılanmaz.
Sarı zararsız, turuncu uğurlu ve iyi, mavi uğurlu ve iyi bir renk diye kabul edilir.
Yörede kilime başlanırken, al renkle başlanır, üstüne yeşil çubuk, onun üstüne turuncu çubuk, sonra da mavi çubuk vurulur”
Heyecan, acı, sevinç hatta ölümün tarifi handiyse renklerle ilişkilendiriliyor:
“Samiye iki yüksek ve beyaz binanın arasından denizi görüyor. Bu sıcak öğle saatinde Boğaziçi’nin suları çividî renktedir. Samiye neredeyse koşarcasına o mavi şeye doğru gitti. İki büyük yalı arasında bir rıhtım kemeri. Genç kız bu kemerin altından suların içine dalıyor, ayakları yerden kesilinceye kadar ilerliyor ve bir çığlıkla kendisini dalgalara bırakıyor. Üç defa denizin dibine batıp çıkıyor. Kulaklarında aralıksız bir çıngırak sesi, çın çın çınlıyor. Kapanan gözlerinin ötesinde renk renk bir âlemin kırmızı, mor, yeşil ve erguvani perdeleri birbiri ardı sıra açılıyordu.” İntihar anının edibin kaleminden renge yansıması, bence çok da başarılı bir anlatım olmuş.
“Fakat Ahmet Kerim kendi muhayyilesinin yardımıyla bu güdük, bu kaba ve beceriksiz çizgilerle çizilmiş heyecanlı hayat tablosunu istediği gibi tamamlamayı başarıyordu. Mesela bu tablonun şu tarafını kan renginde bir kırmızıya, o tarafını ölü benzi bir sarıya, bir tarafını fırtına bulutlarının koyu rengini andırır bir sincabîye boyuyordu.”
Metinde geçen “Sarışın yaprak açmak, ağaçların mavi yanışını seyretmek, gözün, morluğun ortasındaki masmavi bir elmas gibi parladığını fark etmek, çivit mavisi gözlerinin kızarıklığını görmek, kışın menekşemsi mavisinin camlara yapıştığını sezmek, narçiçeği kırmızısından karaya çalan koyu güveze fesler, renkleriyle giyenlerin ruh haletlerini ifade ederdi” demek, renklerin cisimleşmiş hali değil de nedir ki!
Renk kelimesinin çıkış kaynağı Farsçadır ve reng olarak telaffuz edilir. Rengâreng de bilindiği üzere çok renkli, her renkten olan anlamını taşır. Kız çocukları için kullanılan Rengin ismi, boyalı, renkli, parlak, süslü, güzel, lâtif anlamına gelir. Rengrez; boyacıya verilen isimdir.
Türkçemize renk olarak giren kelimenin açılımı ise, daha uzunca ve çeşitli şekillerde anlatılmıştır. “Bir kaynaktan ya da bir cisim üzerinden yansıdıktan sonra gelen ışığın farklı dalga boylarına bağlı olarak gözde bıraktığı ayırt edici durum.”
Boyar madde, günlük dilde siyah, beyaz ve gri dışında kalan tayf duyumları ve yüzün canlılığı, neşesi, pırıltısı da rengin diğer tanımları. Renk cümbüşü, renk uyumu, renkli, renklendirmek. Renk katmak, renksiz, renktaş, rengi atmak, rengi uçmak, rengi sararmak, rengi kaçmak, rengi yerine gelmek, renkten renge girmek, renk alıp renk vermek, renk vermemek gibi insanî durumlarda da kullanılır.
Hazrâ: Yeşil
Hûmret: Kırmızılık, kızıllık.
Minâ-famdan: Mine renkli, sırça renginde, lâcivert yeşil veya gök mavisi
Zümürrüdin: Zümrüt gibi, zümrüt renginde, yemyeşil”
Çaderî: Mavi ile yeşil arası bir renk, gök rengi.
Çadırî: Bakır yeşili, göztaşı rengi; yeşil.
Yazarlarının yazdığı biçimde, mesela “penbe, sonbüli gibi” aslına uygun olarak ele almaya çalıştığım renkler hususu, okumalarım devam ettiği sürece, biteceğe de benzemiyor. Keşke çok yıllar öncesinden başlasaydım diyor, şimdilik mevzuyu noktalıyorum.
2 Ağustos 2024

***
Yararlanılan Kaynaklar

1- Safa, Peyami. Matmazel Noraliya’nın Koltuğu. Ötüken Neşriyat. 2004-İstanbul
2- Tunç, Ayfer. Kuru Kız. Can Yayınları. 2023, İstanbul
3- Saba, Ziya Osman. Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi. Can Yayınları. 2021 İstanbul
4- Hisar, Abdülhak Şinasi. Boğaziçi Mehtapları. Sebil Yayınları. 1995- İstanbul
5- Çokum, Sevinç. Tek Kalan Fincan. Kapı Yayınları. 2018- İstanbul
6- Karaosmanoğlu, Yakup Kadri. Hüküm Gecesi. İletişim Yayınları. 2023- İstanbul
7- Gayya Kuyusu. Emine Semiye. Turkuvaz Kitap. 2020-İstanbul
8- Bulut, Ayhan. İnhimak-ı Memat. (İnceleme-metin-sözlük) Fenomen Yayınları. 2023-Ankara
(Hafıza-i Nisvan/Kadınların Hafızası. Temmuz-Eylül 1920 tarihleri arasında bu isimle Dersaadet Gazetesinde tefrika edilen romanının, ilk defa Latin harflerine çevrilmiş orijinal halidir.)
9- Karay, Refik Halit. Doğuştan Kadıncıl. İnkılap Yayınları. 2014- İstanbul
10- Gürbüz, Şule. Kıyamet Emeklisi. İletişim Yayınları. 2022- İstanbul
11- Çağbayır, Yaşar. Ötüken Türkçe Sözlük. 2006- İstanbul
2-Nisan-2025
/ SON /

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Pekşen Arşivi

EDEBİYATIMIZDA RENKLER (4)

12 Mayıs 2025 Pazartesi 10:22

EDEBİYATIMIZDA RENKLER (3)

09 Mayıs 2025 Cuma 09:38

EDEBİYATIMIZDA RENKLER

08 Mayıs 2025 Perşembe 10:01

EDEBİYATIMIZDA RENKLER

06 Mayıs 2025 Salı 15:28

Sivas El Sanatlarında Renk Cümbüşü25

20 Mart 2025 Perşembe 09:59

Sivas El Sanatlarında Renk Cümbüşü25

19 Mart 2025 Çarşamba 10:41

Sivas El Sanatlarında Renk Cümbüşü25

13 Mart 2025 Perşembe 10:12