USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

TÜRKLERDE NE DESTAN BİTER NE DE DESTANCI…

12-12-2022

Her büyük millet gibi Türklerin de yazının icat edildiği çağlardan öncesine uzanan köklü bir tarihi vardır. Yazılı dönemlerden öncesine uzanan bu tarihî süreçteki Türk toplumsal hayatına dair bilgilerin bir kısmı, millî nitelik taşıyan sözlü edebî eserlerin önemli bir bölümünü teşkil eden destanlarla kuşaktan kuşağa aktarılmış; bir zaman gelince bu sözlü edebiyat ürünleri yazıya geçirilmeye başlamıştır.

Türklerin faklı boylarının oluşturduğu destanların tam metinleri bugün için maalesef elimizde yoktur. Türkler, yüzyıllarca destansı hayat yaşamış; ama bu destansı hayatı yazıya geçirmekte epey gönülsüz davranmışlar. Klişe ifadeyle söylemek gerekirse “Destan yaratmaktan destan yazmaya vakit bulamamışlar.” diyebiliriz.

Bu konuda elimizdeki metinler, çeşitli kaynaklarda Türklerin destanlarıyla ilgili verilen bilgilerden ibarettir.

Bu bilgiler zaman zaman bazı edipler tarafından nesir; yani düz yazı şeklinde kaleme alınarak yazılı metne dönüştürülmüştür. Zaman zaman da kimi edipler bu metinleri manzum olarak yazıya geçirmek istemişlerdir.

Bu tarz edebî metinler ortaya koyan günümüz ediplerinden biri de Kenan Çarboğa’dır.

Aynı zamanda bir akademisyen olan Kenan Çarboğa hem çeşitli Türk boylarının destanlarını hem de orijinali destan olduğu tahmin edilmekle birlikte 15. Yüzyıl’da yazıya geçirilirken destandan hikâyeye dönüştüğü söylenebilecek Dede Korkut Hikâyeleri’ni manzum şekilde; yani destanların olması gerektiği gibi şiir formunda kaleme almış.

Bunlardan Dede Korkut Hikâyeleri, 2021 yılında TÜRKSOY (Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı) tarafından Korkutname adıyla kitap olarak yayımlanmış durumda. Bu eserde, Dede Korkut Kitabı’nın orijinalindeki 12 hikâye, şiir türünün imkânları kullanılarak günümüz insanlarının zevkle okuyacağı hâle dönüştürülmüş.

Dede Korkut Hikâyeleri’yle ilgili benzer eserler daha önce hem Türkiye’de hem de Türk Dünyası’nın başka coğrafyalarında yayımlanmıştı. Çarboğa’nın çalışmasında, Türk Dünyası’nın farklı coğrafyalarından ressamların çizdiği resimlerin bu metinlerin arasına serpiştirilmesiyle birlikte hem eser görsel malzemeyle desteklenerek daha cazip hâle getirilmiş hem de günümüz dilinin kelime kadrosu ile telif edilmiş bu metinler her seviyedeki okuyucuya hitap edecek yapıya kavuşturulmuş.

Çarboğa’nın diğer eseri de Destan Çağı adıyla kitaplaşmış. Daha doğrusu bu çalışmanın bir bölümü vaktiyle müstakil bir kitap olarak yayımlanmıştı. Çarboğa, daha önce yayımlanmış bu esere yeni destan metinleri ekleyerek eserini hem bölüm hem de hacim olarak zenginleştirip yeni baskıya hazır hâle getirmiş. Bu çalışmada da Alp Er Tunga, Şu, Oğuz Kağan, Attila, Ergenekon, Bozkurt, Türeyiş ve Göç (Çin ve İran varyantı ayrı ayrı olmak üzere iki farklı metin) destanlarından müteşekkil dokuz destan metni yer almakta.

Hem Korkutname’deki hem de Destan Çağı’ndaki metinlerin tamamı manzum şekilde ve hece ölçüsünün farklı kalıplarıyla oluşturulmuş.

Metinlerin manzum şekilde olması, okumayı hem kolaylaştırıyor hem de zevkli hâle getiriyor. Her bir metinde sadece tek hece ölçüsünün değil; faklı ölçülerin kullanılmış olması da monotonluğu ortadan kaldırıyor. Bu da okumayı zevkli hâle getiren bir başka unsur.

Türk edebiyatıyla ilgili çalışmalara yıllarını vermiş ve gerek destanlarımızın gerekse Dede Korkut Hikâyeleri’nin farklı edisyonlarını birçok defa okumuş biri olmama rağmen Kenan Çarboğa’nın kaleme aldığı metinleri severek ve etkilenerek okudum.

Her iki kitaptaki metinler; yani hem Korkutname’deki hem de Destan Çağı’ndaki metinler, ilkokul ve ortaokul seviyesindeki öğrencilerimize okutulacak şekilde ayrı ayrı ya da bir arada yeniden basılmalı ve ülke çapındaki okullarda dağıtımı yapılmalı. Hiç olmazsa bu işin öncülüğü Sivas’ta yapılmalı ve Sivas’taki ilkokul ve ortaokul öğrencileri bu metinlerle buluşturulmalı.

Metinlerin şiir formunda olması, çocuklarımızın metinlere yönelik ilgisini artırmanın yanında okudukları metinlerin hafızalarında kalmasına ve dolayısıyla millî tarihimize yönelik bilgi birikimlerinin zenginleşmesine de yardımcı olacak niteliktedir. Yani bu metinler, çocuklarımıza verilecek değerler eğitimi açısından son derece uygun örnekler.

“Millî” sıfatını taşıyan Eğitim Bakanlığının veya en azından Sivas Valiliğinin öncülüğünde Millî Eğitim Müdürlüğünün bu girişimi mutlaka gerçekleştirmesinin çocuklarımızın mensubiyet bilincinin kuvvetlenmesine çok ciddi katkılar sağlayacağına inanıyorum.

Teklifi bizden, icrası yetkililerden…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?