GENÇ OYUNCULAR

Mehtap BÖLÜKBAŞI

4 yıl önce

Yeni nesil nereye gidiyor der dururuz. Biliyoruz ki nesiller insanoğlunun devamlılığıdır. 21. yy neslinin kötü durumda olduğuna dair ortak bir gözlem herkesçe malum. Aslında sadece ülkemizde değil tüm dünyadada gençlerin geçmişlerine, aldıkları ahlak kurallarına, örf ve geleneklerine bir isyan durumu görülmekte. Gençlere baktığımızda onları inanılmaz özgüvenli ve iddealı görüyoruz.Karşısındaki kişilerin duygularına, düşüncelerine, isteklerine ilgisiz duyarsız kalıp, sürekli olarak kendini ön plana çıkarmak isteyen, empatiyi çok iyi bildiğini iddaa etmesine rağmen empati yapamayan kendini fazla seven bunun yanındada tam tersi duygular olan kaygı endişe hallerini görüyoruz. Beyinlerini yormaya erinen, çalışmayı bilmeyen sürekli isyan durumunda olan, gereksiz özgüvenleri sayesinde Narsist ve bencil sadece kendini düşünen bir nesille karşı karşıyayız. Genç neslin üzerine giderken aslında geldikleri dünyayı ve dünyanın hallerinide gözden geçirip, gerekli özeleştirileride yapabilmeliyiz. Dünya teknolojinin keşifleriyle hızlı bir değişim gösteriyor,Hayat şartları değişip insanların tercihleride paralel olarak farklılaşıyor. Bu da geleneklere, inançlara ve de dillerin konuşma şeklinin değişmesine, insanların hal ve tavırlarına kadar uzanıyor. Geçmişteki politikalar hakkında bilgilendiklerinde ya da kendilerince yorumladıklarında bazı anlatılanların yanlış olduğu, kültür farklılıklarının ebebeynler tarafından farklı aktarılışı ve bu yanlış anlatımların teknolojininde sayesinde öğrenilmesi, Sorguladıklarında büyüklerinden aldıkları cevapların tatmin etmeyerek havada kalması nesli güvensizliğe itmiş oldu. Bir de İnanç boyutu var. Aslında toplumları ayakta tutan ve birbirine bağlayan çok önemli bir faktördür. Son zamanlarda görülen o ki, gençler dinlerinden, ibadetlerinden uzaklaşmaya başladı. Belki doğru anlatılmaması, belki kuralların sevimsizce ifade edilmesi ya da korku taktiği onların inançtan uzaklaşmasındaki nedenler olabileceğini düşünüyorum. Tabiki bu her birey her aile için söylenecek kesin bir görüş değil sadece çoğunluk üzerinde gözlem yapılınca bu sonuçlara varılıyor. Ailenin düzgün yaşayışı elbette kendinden sonraki nesline düzgün aktarımı daha net ve doğru bireylerin yetişmesini sağlayaktır. Ülkemizdeki eğitim sisteminin yap boz tahtası oluşu sürekli kabus gibi gelen sınavların geçilme mecburiyeti, özel ve devlet okulu ayrımlarının oluşması eğitimin maddiyata bağlanması, alınan eğitim sonunda iş garantisi olmaması, hayal ettikleri değil, ekmek yiyecekleri bir meslek seçmek zorunda olmalarıda içine kapanık, bunalımlı, umutsuz bir nesil oluşturmuş durumda. Ellerinde telefon internet ucunda beynini çalıştırmayan, okumayan, saçma sapan şeylerle paralar içinde yüzenleri seyreden neslin ise eğitimden tamamen soğuduğu görülüyor.. Onların açısından bakınca aslında ne kadar haklılar. Youtuber olmuş, ayarsız konuşan, abuk sabuk giyinen, kimseye hiçbir faydası olmayan kişilerin desteklenmesi, eğlence amaçlı izlenerek onlara prim verilmesi ve hakedilmeyen zenginlikler içindeki şımarık halleri, onları izleyen diğer gençleri, bende böyle olabilirim çalış çalış sonuç yok mantığına sürüklüyor. Bu nedenle algıladıkları özgürlüğü ve hayatı elde etmenin beyinlerini yormaktan geçmediğini görüyor ve inanıyorlar. İnanın onlarda oluşan bu algıyı yıkmak düzeltmek çok ama çok zor. Ailelerinse çocuklarına karşı içinde bişey kalmasın, ne yapmak istiyorsan onu yap, ne olmak istiyorsan onu ol, arkandayız söylemleri daha da narsist daha da bencil bir nesil doğuruyor. Çocuktaki ben özgür olmalıyım, kimse bana karışamaz, benim haklarım var demesi sıkça görülen davranışlar arasında. Tamda bu noktada "Ben" kelimesi oluşmaya başlıyor. Kendilerini hep önemli ve üstün görüyorlar. oysaki kendilerini tanımlamak isterken farklı kişiliklere girebilmektedirler. Özgürlüğünde kuralları olduğu, sorumluluk bilinci, aileye bağlılıklar ve bunun yanında saygı, karşı kişiyi anlama, değer verme nerede kaldı. Çok küçük yaşta hem resmi hem ailesel çok haklar tanınmakta. Ancak verilen hakları nasıl kullanacağı nasıl değerlendireceği öğretilmemektedir. Onlar hakkında onlar adına kararlar alınırken senin için yapıldı bu fedakarlıklar diye konuşulması değil, içeriğinin anlayarak aktarılması daha etkili olacaktır. Ve bazı şeyler zorlanmalı, hak edilmeli, uğraş verip doğru sonuca ulaştığında ödüllendirilmeli. Sen yaparsın, sen başarırsın kelimelerinin yanında düzenli olursan, inançlı olursan, büyüklerinin tecrübelerine kulak verirsen ve hedeflerin için çok çalışırsan kelimeleri eklendiğinde sadece "Ben" demeyi bırakarak yaşamda daha sağlam adımlarla yol alacaklarını öğreneceklerdir. Daha yirmili yaşlarda konuşmaya çalıştığım bir genç, dünyadan, yaşanan olaylardan bi haber, ülke yansa umrunda değil, ne sorsan bilmiyor yorum istiyorsun tık yok, paranın zevkler için kazanılması gerektiğine inanmış, topluma faydalı olmanın gereğini umursamayan bir birey olmuş çıkmış. Dünyayı sadece kendi etrafında dönüyor sanması ve bunu herkese kabul ettirmeye çalışması da cabası. Aslında değer görmenin, toplumda bilirkişi olabilmenin, para kazanmanın, mutlu olmanın, herşeyden zevk alabilmenin, umutlara koşmanın tek yolunun, bize sunulmuş akıl ve beyin gücünde var olduğunun anlaşılması, anlatılması, araştırılması,araştırırken öğrenilmesi, geçmişe ve geleceğe sahip çıkılmasından geçiyor. Acil gerekli tedbirler alınmazsa gitgide yanlızlaşan, aşırı derecede bencilleşen, kendinden başka hiçbir şeyi umursamayan, zevkperestlik derdinde olan, kaygılı, öfkeli, nefret dolu, yüzü gülmeyen , kendinin beyninin farkına varamayan genç ama yorgun bir insanlığa doğru hızla gitmekteyiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI