EHLİSÜNNET MEZHEBİNDE OLUBTA KURAN DA OLMAYAN MADDELER:

1-Recm, yani Zina eden erkek ve kadının taşlanarak öldürülmesi Kuran da yoktur. Kuran da zinanın cezası nur suresi ikinci ayette belirlenmiştir, o da her ikisine 100 sopa vurmaktır. Ehlisünnetçiler evli iken zina edenlere Recm yapılır demişlerse de Nur suresi ikinci ayette böyle bir ayırım yoktur. Nisa suresi 25. Ayete hür olmayanlara zina cezasının yarısı verilir denmektedir. Eğer evlilere Recm cezası verilmiş olsaydı Recm cezasının yarısı olmazdı. Recm cezasının daha çok kadınlara uygulanması, tövbe etme hakkının verilmemesi ve İslam’ın merhamet anlayışına zıt olması insanların taşlanarak öldürülmesi İslam da olmadığının ispatıdır.
2-Dinden dönenin de öldürülmesi Ehlisünnette vardır, ama Kuran da yoktur. Maide 54. Te Allah’ü Teâla şöyle buyurur: “SİZ ey iman edenler! İçinizden her kim dininden dönerse, iyi bilsin ki Allah zaman içerisinde onun yerine başka bir topluluk getirir. O onları sever, onlar da O’nu; mü’minlere karşı alçakgönüllü, kâfirlere karşı onurlu davranırlar. Allah yolunda tüm çabalarını sergiler, kınayacak olanın da kınamasından korkmazlar: İşte bütün bu özellikler Allah’ın lutfudur; onu isteyene (hak edene)/istediğine bahşeder. Zira Allah engin (lütuf) sahibidir, her şeyi ayrıntısıyla bilendir.”
Bu konuda M. İslamoğlu şu yorumu yapar:
“Kur’an, dinden dönenin cezasının Allah’ın, meleklerinin ve insanların lânetine uğramak olduğunu beyan eder (Bkz: 3:86-89). Dinden dönenin öldürüleceğine dair her tür rivayet, bu âyet ile birlikte Bakara 217 ve Âl-i İmran 90’a aykırılık teşkil eder.” Yine İhsan Aktaş Hoca da Mealin de şunları söyler:
“Mürted olanın öldürülmesi” görüşü kesinlikle Kur’an’a aykırıdır. Dinde zorlama yok tur. Rabbimiz, kullarına dilediğini seçme hakkı vermiştir. Dileyen iman eder, dileyen inkâr eder. (Kehf-29)Esas küfür, zorla dindar edilmek veya zorla dinden döndürülmektir. (E. Aktaş Meali 54. Ayet Açıklaması) Bu nedenle mürtedin öldürülmesiyle ilgili rivayet uydurma olup Kur’an’a aykırıdır. Çünkü Kur’an, mürtedin cezası dünyada değil ahirette olduğunu bildirmektedir. Bkz: (Bakara süresi- 217) 3-Ehlisünnette imanın maddelerinden biri olarak sayılan Kader Kuran da imanın maddelerinden sayılmaz. Bakara suresi 177. Ayette ve Nisa suresi 136. Ayette imanın şartları olarak Allah’a iman, Meleklere iman, kitaplara iman, Resullere iman ve ahiret gününe imandır. Hayır ve şer Allah’tandır diye ifade edilen kader imanın şartları içinde yoktur. Kader bir ölçü olarak kişinin ne zaman nerede doğacağı, ne zaman öleceğini, erkek mi, kız mı olacağı Allah’ın takdiri ile bilmesidir. Fakat ahirette kişinin azap veya mükâfat görmesine sebep olan itikadi ve ameli hususlar insanın kendi reyi ile olmalı ki imtihan olmuş olsun. Ehlisünnete göre kaderi anlatan bazı hadisler var ki kişinin elinde imtihan olmaya imkân kalmıyor. Mesela ana karnında çocuğun alnına iyi insan mı olacak, kötü insan mı olacak? Netice de cennete mi gidecek, cehenneme mi gidecek yazıldı ise, kul da bu yazılanları kendi iradesi ile değiştiremiyorsa yaptıklarından niye mesul olsun ki? Kaderin böyle anlaşılması birçok yanlışa kapı açmıştır: Hz. Hüseyin’in bacısı Yezidin yakasına yapışır ve kardeşimi sen öldürdün, katilsin” der. Yezid ise sakin ve kendinden emin, “Ben öldürmedim, Allah öldürdü. Allah öyle yazmasa idi ben nasıl öldürebilirdim” diyerek kendini bu kader anlayışı ile suçsuz hale getirebilmektedir. 4-Ehlisünnetin ısrarla iddia ettiği Kuran mahlûk değildir” demesi de Kuranda karşılığı olmayan bir sözdür. Kuranda varlık ikiye ayrılır: Birisi kadim ve ezeli olan ki, gerçek varlıktır ve her şeyin yaratıcısı olan Allah’tır.
İkincisi belirli bir zaman diliminden sonra var olan ki Allah yaratmıştır ve Allah’tan gayri her şeydir. Bir kısım âlimler, Kuranın harf, yazı, kâğıt olarak sonradan var edilenlerini mahlûk olarak kabul edip söz-lafız olanlarının Allah’a ait olduğunu söyleyenler de olmuştur. Ancak lafızda, kelimelerde hatta manalarda sonradan varlık âlemine katılmış şeyler olduğu bilinen hususlardır.
Sözü, manayı, lafzı, ezeli kabul edersek Allah’ın bir parçası olur ki akaid ilminde kabul edilmeyen husustur. Diğer taraftan sözü, kelamı Allah’ın varlığından kabul edince: “İzleyin; ne zaman ki onu şekillendirir de kendisine ruhumdan üflersem, derhal yere kapanıp onun (hizmetine) âmâ de olun!” (Hicr 29 bu ayetten yola çıkarak bir kısım tasavvufçular insanı ilahlaştırma yoluna gitmektedirler. Yine “Allah’ü Nurü’s-semavatı vel ardı” “Allah, bütün göklerin ve yerin nurudur. (Nur 35) Bu ayeti dayanak olarak alan yine bazı tasavvufçular Hz. Muhammed’i Allah kendi nurundan yarattı” diyerek Nuru Muhammed’i, Hakikati Muhammedi kavramları ile onu ete kemiğe büründürüp ilahlaştırmak isterler. Mutezile ile Ehlisünnet’çilerin arasında münazara ve münakaşa konusu olan Kuran mahlûk mudur, değil midir, tartışması daha sonraları yine tasavvufçuların vahdeti vücut inancına yol açmıştır.
Devam edecek:

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bekir ÇÖL Arşivi

DİN DE AYDINLANMA! MUTEZİLE

19 Haziran 2025 Perşembe 10:35

KABİR ÂLEMİ?

11 Haziran 2025 Çarşamba 09:26

DİNİN GERÇEK KAYNAĞI KURANDADIR:

01 Haziran 2025 Pazar 15:58

FAİZ ÜZERİNE BİR ANALİZ.

25 Mayıs 2025 Pazar 10:04

HAFIZ OLMAK

18 Mayıs 2025 Pazar 15:48