Metin ÇAĞAN
GÜNÜMÜZ EĞİTİM VE ÖĞRETİM HAYATI İLE İLGİLİ (2)
Eğitim, insanın öğrenme yeteneğinin oluşmaya başlamasıyla ortaya çıkan ve hayatı boyunca da devam eden çok önemli bir süreç olduğundan bireyleri yetiştirmek ve geliştirmek, toplum içinde yer alabilmelerine, bilgi beceri elde edebilmelerine, kişiliklerini geliştirebilmelerine yardım etmek amacıyla vardır. Bu manada eğitim, bireylere yaşadıkları kadim toprakların değerini öğretir, inançlarını şekillendirir, iletişimlerini kuvvetlendirir, yeni bakış açıları kazandırır, yenilikçi bireyler olarak yetişmelerine yardımcı olur. Eğitimin toplumsal amacı ise bireylerin toplumsal ve kültürel anlamda gelişmelerini sağlamaktır.
Bireyin bir hayat boyu süren eğitiminin okulda, planlı, programlı olarak yürütülen kısmı ise ‘öğretimi’ oluştururken, bu durumun birey açısından ifade edilen hali ise ‘öğrenim’ olarak adlandırılmaktadır. Bireyler, öğrencilik yıllarında toplumun bir parçası olduklarını ve etraflarındaki insanlara, çevreye, diğer canlı varlıklara, eşyalara karşı sorumlu davranmaları gerektiğini öğrenirken aldıkları tüm bilgi ve tecrübe ile değişimlerini başlatırlar. Yani eğitimin bir parçası olan okul bireylerin iyi insan, iyi bir vatandaş olmasını sağlayan ortamlardır.
Ancak son zamanlarda ülkemizin çeşitli okullarında yaşanan çok üzücü olaylar, hepimizi derinden sarmakta, üzmekte, gelecek adına korkutmaktadır. Bizler geçmişten beri biliyoruz ki, okullar sadece bilgi verilen, öğretimin olduğu bir yer değil; çocukların kişiliklerinin yoğrulduğu kutsal bir mekânlardır.
Okullarda yaşanan türlü olumsuz olaylar bize bir kez daha göstermektedir ki öğrenci davranışları sadece sınıf içi bir mesele değil; bir toplum meselesi, bir aile meselesi, bir değerler meselesidir.
Bir öğrencinin öfkesinin, saygısızlığının, saldırganlığının, şımarıklığının, alaycılığının vb. arkasında çoğu zaman sadece “yanlış yapma isteği” yoktur. Orada bir dikkat çekme çabası, bir duyulma arzusu, bir kırgınlık gibi adını sayamayacağımız birçok farklı duygu olabilir. Çocukların bu tür davranışlılarının altında yatan sebebi sezmek, görmek, “eğitim sistemi neden bu hâle geldi?” diye sormak, sorgulamak gerekir…
Bugün öğrenciler üzerlerinde oldukça fazla olumsuz etkileri bulunan teknoloji bağımlılığıyla, siber zorbalıkla, eskisinden çok daha karmaşık sosyal medya diliyle, kontrol edilemeyen öfke diliyle, rol modelsiz bir kültür ile büyümekte, yetişmektedirler. Tüm bunlar da onların davranışlarını doğrudan etkilemektedir.
Bu yüzden günümüzde evde anne ve babalar, okullarda başta idareci ve öğretmenler olmak üzere okuldaki görevli tüm personel ve toplumdaki yetişkin bireyler de öğrenciler için kıyafet, duruş, söz, sohbet, bilgi vb. güzel tavır, davranış ve özellikleriyle uygun rol model olmak zorundadır.
Anne ve babalar, aile bireylerinin dünya ve ahiret sorumluluğunu sırtında taşıyan kimselerdir. Bu yüzden çocuklarını sadece yedirmek¸ içirmek¸ giydirmekle görevli değildir. Aynı zamanda onların iyi bir eğitim görmesini sağlamakla da sorumludurlar. Çünkü kıyamet günü çocukları, onlardan ya şefaatçi ya da şikâyetçi olacaklardır. Nitekim bir ayette; "Mallarınız ve evlatlarınız sizin için bir imtihandır." (64/Teğâbün) buyrulmaktadır. Ayette bahsedilen imtihan, anne ve babaların çocuklarının sadece maddî ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp ayrıca onların eğitimini de en güzel bir şekilde yaptırmakla da sorumlu oldukları anlamına gelmektedir.
Bir aile, ahlak ile ilgili temel bilgileri, inanç ve ibadetle ilgili temel bilgileri, insanlarla olan ilişkilerde dikkat edilmesi gerekli hususlarla ilgili bilgileri, görgü kurallarını, meslek eğitimini; sevgi, saygı, dürüstlük, iyimserlik, yardımseverlik, hoşgörü, alçakgönüllülük, empati, kanaatkarlık, çalışkanlık, adalet ve sorumluluk gibi güzel hasletleri çocuğuna öğretmekle yükümlüdür.
Ayrıca aile, öğretmen ve tüm büyükler çocukların, gençlerin önünde birbirine güzel hitap etmeli¸ doğru konuşmalı¸ yalandan sakınmalı¸ verdikleri sözlerde durmalı, düzgün ve ideal yaşayışlarıyla örnek olmalıdırlar. Davranışları sözlerine uymayan büyüklerin çocuklara ve gençlere verdiği eğitimde başarılı olması mümkün değildir.
Özellikle ailelerin ve öğretmenlerin çocuklar ve gençler için önemli birer örnek olması aynı zamanda onların yol gösterici olması gerekliliğini de ortaya koymaktadır. Uygunsuz kılık kıyafeti, kulağında küpesi, saçı- sakalı birbirine karışmış dağınık vaziyette okula gelen, bu şekilde öğrenci karşısına çıkan, okulun iki adım ötesinde öğrencinin, velinin görebildiği bir yerde sigara içmekten çekinmeyen idareci ya da öğretmen onların kişilik gelişimine ne derce katkı sağlayabilir?
Başarılı, ahlaklı, vatan sevgisi olan, bilgili, kültürlü ve topluma faydalı bireyler yetiştirebilmek için öğrencilerin doğru örnekler görmesi, doğru hedefler seçmesi ve olumlu davranışlar geliştirmesi gerekir.
Anne ve babalar ile öğretmenler güzel ahlakta, kültürde, dinde, dilde, asalette, güzel davranışlarda ve genel olarak her iyilikte çocuklara, gençlere örnek olmak zorundadır. Onları baskı ve şiddet ile değil, bilgi, akıl ve hoşgörü ile eğitmelidirler.
Verilecek eğitim ile daha bilinçli, eleştirel düşünebilen ve topluma katkıda bulunabilecek bireyler yetiştirilmelidir. İyi ve kaliteli bir eğitimin toplum üzerinde ne kadar etkili olduğu bilinciyle hareket eden ve okumaya, öğrenmeye açık olan milletler her zaman gelişimlerini sürdürür; toplumdaki siyasi, ekonomik ve kültürel gelişmelere de katkıda bulunurlar.
Okul yılları, öğrencilerin kişiliklerinin şekillenmeye başladığı önemli bir devredir. Bu yüzden okul, eğitim hayatındaki gerekli olan bilgi, beceri, iyi alışkanlık ve davranışları kazandırırken aileye ve topluma yararlı bireyler olmayı sağlamakta; başkalarının duygu ve düşüncelerini anlamayı, onlara saygı duymayı öğretmekte; iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, yararlıyı zararlıdan ayırt edebilme bilinci kazandırmakta ve doğru karar verebilme, sorunları çözebilme becerilerini geliştirmektedir.
Bu çerçevede de Türkiye'nin eğitim- öğretim gerçeği eskiden olduğu gibi zorunlu 5 yıl (7-11 yaş) ilkokulun ardından bağımsız 3 yıl (12-14) yaş ortaokul, kredili sistem ile 2,5 yılda bitirilebilen lise bağımsız en fazla 3 yıl (15-17 yaş) ve sonrasında yine isteğe bağlı yükseköğretim (üniversite) doğru bir tercih olacaktır. Bu sisteme ilk beşin öncesine zorunlu olarak 6 yaş grubu için okul öncesi eklemek yararlı olacaktır. Çünkü eğitim kademeleri içerisinde en önemli kademe, okul öncesi dönemidir. Eğitime sevgi, kişilik şekillenmesi bu dönemde oluşmaktadır veya körelmektedir.
Fiziksel ve psikolojik gelişimler dikkate alındığında çocukların kendisini yönetmenin yanı sıra zihinsel, bedensel ve sosyal becerilerde büyük bir yol kat ettiği yaşların 6 yaş ile 11 yaş olduğu görülür. Bu nedenle 5 (Beş) yıllık ilkokul sonrası eskiden olduğu gibi mesleki eğitime yönlendirme ile çıraklık sisteminin yaşatılması, ahilik kültürünün yerleştirilmesi ile kendi yaş grubunda ilgi alanına yönelmiş bilgili, azimli, kaliteli, yaptığı işi bilerek, severek ve isteyerek yapan, hizmet aşkı ile ülkesini kalkındırmak isteyen bilinçli yeni nesilleri ancak bu şekilde yetiştirmek mümkündür.
Bir ülkenin geleceğini güvenle inşa eden en güçlü unsur, eğitimdir. Bu yüzden bir ülkenin geleceğini inşa etmekten daha önemli hiçbir görev olamaz. Bir ülke için en büyük zenginlik ilgi, yetenek, istek, ihtiyaç ve hayalleri doğrultusunda yönlendirilmiş, iyi yetiştirilmiş, soran, sorgulayan iyi bir eğitim almış, okumuş insan gücüdür.
Öğrencinin hayatla ilgisini anlamlandıran, ona güven ve merak aşılayan, sistemin gerçek gücünü görünür kılan; gelecek için cesaretle, bilgiyle ve sorumlulukla mücadele edecek olan; vatan, bayrak, çocuk sevgisi güçlü öğretmenlerin, güçlü bir eğitim sistemi inşa edeceklerine inanıyor; adaletli, merhametli ve bilge nesillerin yetişmesine vesile olmasını diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.