Metin ÇAĞAN
İçimden Geldiği Gibi
Dünya tek. Her bir insan da bu dünya tek. İnsan olmanın şerefi yaşamış olduğumuz hayatta şereflerin en üstünü olarak Yaratıcımız tarafından bizlere armağan edilmiş. Bu bedenle her insan Yaratan tarafından özel olarak seçildiğinin bilincinde olarak yaşamak zorunda. Ancak birçok insan hayatın monoton akışı içerisinde kısılıp kalmış…
Oysa insan hayatı bu dünyadaki bütün her şeyden daha da kıymetli!.. Servetlerden de makamlardan da… O yüzden, bu hayat sadece bazı değerlerin kazanılması için verilmiş olamaz diye düşünmek gerekir aslında.
Doğumdan ölüme kadar verilen ömür müddetinde sağlam bir kişiliğe sahip olabilmek, insanca yaşayabilmek, her şeyi doğru değerlendirebilmek iyi bir geleceğe ve yaşam standardına sahip olabilmek, bir şeyler üretip topluma yararlı hizmetler sunabilmek, yaşama dair değerler ortaya koyabilmek önemlidir.
Dünya niçin yaratılmışsa, insan da onun için yaratılmıştır. Yüce Mevla güneş, ay ve yıldızları gökyüzünü güzelleştirmesi için, insanı da yeryüzünü, dünyayı güzelleştirmesi için yaratmıştır. Ancak sadece bu dünya için yaratıldığını düşünen kimseler bütün kabiliyetlerini, imkânlarını ve zamanlarını sadece dünya için harcamakla büyük bir mutsuzluk yaşamaktadırlar.
Kimi insanlar da her zaman şansız olduklarını söyleyerek hep isyan etmektedirler. Oysa yüce Yaratıcı bu dünyaya hizmet için yaratmıştır insanı. Şayet insan kendisine verilen şansı göremiyor, kullanamıyorsa suçu yalnız kendinde aramalıdır. Hayatı ya da başkalarını değil, kendi inanç ve kararlılığını sorgulamalıdır.
Hayatta başarısız ve mutsuz insan da yoktur aslında. Yalnızca başarılı ve mutlu olacağına inanmayan insanlar vardır. İnsan kendi olmalı; yorulmadan, bıkkınlık göstermeden, “yapamam, beceremem…” demeden kendine bir yol çizmelidir. Bunu ispatlayan bir Alman atasözü, “Herkes kendi kaderinin demircisidir.” der.
Her insanın bir hayali vardır ya da mutlaka olmalıdır. Her ne olursa olsun o hayallerdir aslında insana yaşama umudu aşılayan.
“Hayalleri” olmalı insanın, büyüyünce küsüp terk etmeyen. “Umutları” olmalı, zifiri karanlıkta bile çıktığı yolda pes ettirmeyen. Bir de “kocaman yüreği” olmalı; Her kırıldığında, tökezlediğinde, düştüğünde, yılmadan ayağa kaldırmayı bilen...” diyen dizeler umutlar gibi hayallerin de insanları hayata bağladığını ifade etmekte. Bir insanın önce hayalleri olmalı daha sonra ise umutları...Hayalleri ve umutları olmayan insanın hayata tutunacak bağı kopma aşamasına gelmiş demektir.
İnsan hayatı öğrendikçe, güçlü bir bilince sahip oldukça ve bunun farkına vardıkça, bildiklerini paylaşabildikçe her an daha çok bilgisini artırarak ilerlemek ister. Bunun sonucunda hayatın içerisinde kendinin ne kadar değerli olduğunu algılar.
Tahmin edilemeyecek imkânların var olduğu teknoloji çağında bilgiden uzak kalmak elbette çok üzücü bir durumdur. İnsanın başkasına muhtaç olmadan bilgiye ulaşabilmesi gerçekten çok güzeldir. Ama hayat herkese aynı şartlarda gelmiyor bazen. Ama ilerlemek isteyen, bir amaca ulaşmaya çalışan, öğrenmek isteyen için hiçbir engel bulunmamaktadır. İnsan yaşadığı sürede umutsuzluğa kapılmadan kalbindeki hislerini canlı tutabiliyorsa, hayal kurabiliyorsa isteklerini imkânlar çerçevesinde geç de olsa elde edebilir.
“Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgâr yardım etmez.” sözünü mutlaka duymuşsunuzdur. Hedefi olan gemiyi ise hiçbir rüzgâr alabora edemez. Böyle olmak zorunda aksi hâlde yaşamanın bir manası kalmıyor. Sanırım kimi insanlar bu ayrıntıyı gözden kaçırıyor… Zira hedef belirlemiş ve bu doğrultuda çalışmaya başlamış birini yolundan etmek hiç de kolay değildir.
Her zaman kendinden emin, güçlü ve kararlı olmalı insan. Dik durmalı!.. Bir demirci sabrıyla ham demiri örse koyup güçlü bir şekilde vurmaya başlamalı. “Başını dik tut ama kibirlenme! başını tevazu ile öne eğ ama bükülme...” ancak kendine güveni olmayan insanların omuzları hep çökük olur.
İnsanın hedeflerine ulaşmasında engeller belki biraz daha mücadele gerektirir, belki biraz zorlayıcıdır ama kaçıp uzaklaşmak da bir sığınma olamaz, olmamalıdır. Gasson “İnsanın en büyük dostu zorluklardır, çünkü insanı karşılaştığı zorluklar güçlendirir.” diyor. Gerçekten de ne kadar çok zorluklarla mücadele edilirse o mücadelelerden de o kadar güçlü çıkılmaktadır.
Hayatın çok kısa olduğu düşünülürse, her saniyenin, her dakikanın bile ne kadar önemli olduğunu, her anın farkına varılarak yaşanması ve herkesin hayallerinin peşinden gitmek için çaba göstermesi gerektiğini anlaması, kavraması gerektiğini düşünüyorum.
Hayatın yarısı telafisi imkânsız hatalar yapmakla diğer yarısı da buna pişman olmakla geçer" denir hep. işte buna fırsat vermeden her nefesi sonuna kadar dolu dolu, her günü hayatın en güzel günüymüş gibi yaşamalı; öğrenmeli, üretmeli, ülkeye yararlı olmalı ve hâlâ nefes alıp verdiğimiz için şükretmeliyiz yüceler yücesi Yaratana...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.