İMAN VE İBADET ANLAYARAK OLUR:

Söze Yüce yaratanın ayetleri ile başlamak en güzeli: Biz, vahyi açık ve net olarak iletebilsin diye, her elçiyi kendi halkının diliyle gönderdik. Allah artık, sapkınlığı tercih edeni sapkınlığa iletir, doğru yolu tercih edeni de doğru yola iletir. Zira O her işi mükemmel ve her hükmü doğru olandır. (İbrahim 4) Bu konu üzerine yorum yapan İhsan Aktaş Hoca şunları söylüyor: Bütün ilahî metinler insanlar tarafından anlaşılsın diye vahyedildiğine göre, onlardan her birinin, mesajı ulaştırmakla görevli peygamber hangi kavimdense hitap da ilk ağızda onlara olacağı için, o kavmin diliyle indirilmiş olması zorunludur; Kuran dahî, evrensel bir mesajı ve hedefi olmasına rağmen bu bakımdan bir istisna değildir. (M. Esed Meali İbrahim-4. Ayet Açıklaması) Ayrıca her elçinin ancak kendi kavminin diliyle gönderilmiş olması, bütün insanlardan tek bir dil ile mesela Arapça ile anlaşmalarının, yalvarıp niyazda bulunmalarının istenmediğini gösterir. Zaten bir âyet-i kerimede de konuşulan dillerin muhtelif olması dahi Allah’ın varlığının ve kudretinin delillerinden sayılmıştır. İhsan Aktaş Meali.

Bu cümlede Yüce Allah’ın peygamber görevlendirmedeki sistemine dikkat çekilmekte, her peygamberin yalnızca kendi kavminin diliyle görevlendirildiği ifade edilmektedir. Bu ayette dillerin birbirinden üstün olmadığına, vahyin ilk muhataplarının dilinin tercih edildiğine dikkat çekilmektedir. Mehmet Okuyan Meali.

Kuranın niye Arapça geldiğini daha genişçe anlatan ayet bu konuyu daha net açıklamaktadır: “Eğer biz Kur'an'ı (onların konuştuğu Arapça dışında) başka bir dille indirseydik, onlar bu sefer de: Onun ayetlerinin (Arapça olarak) genişçe açıklanması gerekmez miydi? Başka dilde bir kitap, Arap bir peygamber ve muhatapları. (Bu nasıl iş?) diyeceklerdi. De ki: “Bu (ilahi kelâm), iman edenler için bir rehber ve (mesajları gönüllere) bir şifa kaynağıdır. Ona inanmayanlara gelince; onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Onun için Kur'an onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. (Sanki) onlara (duyamayacakları kadar) uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamıyorlar).” (Fussilet 44)

Arapçanın ve Arap harflerinin kutsal olduğunu söyleyenlere en güzel cevabı bu ayet vermektedir. Kuran’ın muhatap olduğu ilk toplum ve peygamberleri Arapça konuştuğu için Kuran Arapça gelmiştir. Allah’ın dili olmaz. Bütün dilleri yaratan Allahtır. “… Dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da O'nun (kudretinin) delillerindendir…” (Rum 30/22)

Dil de harfler de sadece bir araçtır. Kur’an’ın ayet metinlerinin yazıldığı harflerle şirk ve küfür içerikli metinler de yazılmaktadır. Arap harflerinden başka Latin ve benzeri harflerle Kuran metnini sağlıklı yazmak mümkün değildir diye Arapçayı kutsal görmek Arap milliyetçiliğinin bir ürünüdür. Zira diğer dilleri Arapça yazmak da çok sağlıklı değildir. Cemal Külünkoğlu Meali.

Bu ayetten yola çıkarak Arap olmayıpta Müslüman olan Farslar, Türkler, Hintliler Kürtler ve sair milletlerden olan insanlar: Ya Rabbi! Bize İslamı Tebliğ eden âlimler, mezhep İmamları Kuranın ayetlerini kendi dilimizde anlayarak okumamızı yasakladılar. İbadetimizi kendi dilimizde yapmamıza müsaade etmediler.

Biz ne dediğimizi anlamadan La ilahe illellah diyerek iman ettik. Anlamadan Fatiha okuyarak namaz kıldık ve ne dediğimizi anlamadan Dua ettik. Bizi bu yola Büyüklerimiz, Üstadlarımız, Hocalarımız, şeyhlerimiz sevketti. Ya Rabbi! Noksanlarımızdan, yanlışlarımızdan dolayı bizleri cezalandırma! Bizi cahil bırakanlara iki kat fazla ceza ver derlerse haklı çıkmazlar mı?

Sabah, akşam namazlardan sonra güzel sesleri iler Aşır okuyan Hocalarımız, Ezan okuyan, Sala veren Müezzinlerimiz, Ölüye telkin veren İmamlarımız, Hatimler, Yasinler okuyan Mollalarımız bunların Türkçesini insanlara ne zaman söyleyecekler?

Son olarak bu yazıyı cevap olarak yazmama sebep olan kardeşim. Dünyanın en büyük ırkçıları Yahudiler ve Araplardır. Araplar bilhassa diğer milletlerin vergisini, haracını alamayız diye Müslüman olmalarını istememişlerdir. İktidarın Araplarda kalması için Hazreti Muhammedin ağzından yalan uydurarak İmamet Kureyştedir diye baskı kurmuşlardır. İslam âleminin İktidarı yüzlerce sene Türklerde olduğu halde Hilafetin Türk milletine geçmesine müsaade etmemişlerdir. Yazılacak çok şey var ama uzatmak istemiyorum. Daha yakın zaman da Mısıra gitmiştik. Bir genç ile konuşmaya çalışıyorum. Pat-çat Arapça kelimeler söylüyorum am bir türlü anlaşamıyoruz. Genç, ikide bir bana İngilizce biliyor musun diye soruyor.

Dört yüz sene Osmanlı Egemenliğinde kalan mısıra bir kelime Türkçe öğretmemişiz. Ama kısa süre İngilizlerin esaretinde kalan Arap kardeşlerimiz Ana dillerini İngilizce yapmışlar. Şu ayeti düşünerek iman etmeli, ibadetimizi yapmalı ve hayatımızı yaşamalıyız:

“Ey iman edenler! Sarhoşken NE DEDİĞİNİZİ ANLAYANA KADAR namaza yaklaşmayın. (Nisa 43) Demek ki neymiş? İmanımızı ve ibadetimizi ne dediğimizi anlayarak yapmalıymışız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bekir ÇÖL Arşivi

VİCDAN DOĞRU SÖZ YERİDİR!

14 Aralık 2025 Pazar 10:00

HURAFELERDEN MEHDİ KAVRAMI:

01 Aralık 2025 Pazartesi 09:15

KUARAN TASAVVUFU REDEDER Mİ?

17 Kasım 2025 Pazartesi 10:11

BU UYDURMALAR VAHİY VE SÜNNET DENİR Mİ?

06 Kasım 2025 Perşembe 09:45

TASAVVUF EHLİNİN İTİKATLARI:

21 Ekim 2025 Salı 11:05

KURAN MAHLÛK MUDUR?

05 Ekim 2025 Pazar 16:28