ALLAH'A GİDEN YOL, TASAVVUF-TARKAT YOLU DEĞİL, KUR'ANIN YOLUDUR:

Beni bu linktekileri yazıları okumaya ve dinlemeye ve gerçek tasavvufu anlamaya gönderen Efendi! Ben Tarikata hem de Nakşi tarikatına 11 yaşımda girdim. Kırk yaşıma kadar içinde kaldım.

Burada anlatılan meşihatlarının çoğunu dinledim yaşamaya çalıştım. Kur'an'ı anlayacak kadar Arapça bildiğim ve Hafız olduğum halde Kur'an'ı anlayarak hiç okumamıştım.

Kur'an'ı anlayarak okudum ve düşündüm ki tasavvuf ve tarikatlarda anlatılanların hepsi şirk içermektedir. Bak sana bunları kısaca söyleyeyim: Bütün tasavvufçuların ve tarikatçıların kabul ettikleri ve müritlerine anlattıkları bazı kavramlar vardır.

Mürşidi Kamil, İnsanı Kamil, Nuru Muhammedi, Hakikati Muhammedi, Gavs-Gavs ‘ül Azam, Kutup, Kutb-ül Aktap, Fena Fillah, Beka Billah, Vahdet-i Vücut, Vahdet-i Şuhut, Abdal, Büdela, Nükeba, Nüceba, Sahibi Zaman, Şeyh, Derviş, Şatahat, Hızır, Mehdi, Rabıta ve sair bu sözlerin hemen hepsi şirk içermektedir.

Doğduğu günden bugüne kadar tasavvuf ehlinin büyükleri olarak bilinenlerin yüzde doksanı kendilerini Allah'tan sonra ikinci bir ilah olarak tanıtmaya çalışırlar.

Bak bu müritlerin, şeyhlerinin isimlerini söyledikten sonra tekrarladıkları bir Arapça cümle vardır: Kaddesellahu Sirrahül Aziz" derler. Ama bunun ne demek olduğunu kimseye açıklamazlar. O cümle de diyorlar ki: "Allah, Aziz olan şeyhimin sırrını kutsasın.

Peki, sırrı neymiş bu şeyh efendilerin? Bunların sırrı Allah ile beraber Allah olmalarıymış. Hallacı Mansur, Allah olduğunu açıkladığı için, sırrını ifşa ettiğinden, saklayamadığından dolayı idam edilmiştir.

Bayezidi Bistami, müritlerine der ki ben Allah olduğum için sizin kılıçlarınız beni kesmez. Normal zamanda yani Allah ile beraber Allah olmadığım zaman ise kılıcınız beni keser der.

Yüzlerce Tasavvuf büyüklerinin kitaplarını okuyarak beş tane kitap yazdım, hangi sözleri ile şirke düşüyorlar hepsini tek-tek açıkladım. Kimseye özel kinim, düşmanlığım yoktur. Bu insanları seviyorum, yanlışı anlayıp kurtulmaları için çabalıyorum.

Allah hepimize hidayet versin ve sıratı müstakimden, Kur'an yolundan, Muhammed (as) yolundan ayırmasın ki Resulüllah ta Kurana yapışmamızı ve onu yolundan gitmemizi istemiştir.

Bizim tasavvufçular, tarikatçılar evvela: Siyasetçilerin yanına yağ çekerek yaklaşırlar. "Efendim, siz büyük hizmetler yapıyorsunuz. Dualarımızla sizin arkanızdayız" diyerek maddi yardım talep ederler.

Biraz palazlanıp arkalarına birkaç mürit toplayınca, "Bizim şehir de Milletvekilliğini ful kazanacağız. Kapı- kapı dolaşan ihvanımız sizin hizmetindedir. Efendi hazretlerimizin misafirlerini ağırlamak için şöyle güzel yerden 2000 metre arsaya ihtiyacımız var. Sizin Belediye başkanınız bu konuda bize yardımcı olursa, dualarımızla Hükumet olacaksınız inşallah" derler ve istediklerini de elde ederler.

Gözlemcileri çok uyanıktır. Hep iktidar olacak partinin yanında yer alırlar. Siyasilerin desteği ile öyle büyürler ki Yüzlerce ihvan edinirler. Topladıkları yardımlarla villalar, saraylar yaparlar. Mercedeslere, BMV lere binerler. Artık iyice zenginleşmiş, hastaneleri, fabrikaları, Holdingleri olmuştur. Bundan sonra siyasiler onların ayağına gitmeye başlar. Efendi Hazretleri artık bir şey istemez, emreder.

Şeyh Efendi, Padişahların tahtını andıran özel yapılmış koltuğuna yaslanır ve: Bizim evladımızdan Ahmet Efendiyi şu bakanlıkta görmek istiyoruz" der ve dediği olur. Eğer dediği olmazsa ertesi gün Şeyhin kapıcısı açıklama yapar:

"Efendi Hazretlerimize yapılan bu nankörlüğü unutmayacağız. Bizim dualarımızla iktidar olanlar, bize, yani Allah'ın veli kuluna eziyet ediyorlar. Yakında hakkın sillesini enselerinde göreceklerdir.

" Böyle bir tehdidi kim göz ardı edebilir ki? İktidarın devam edebilmesi Şeyh efendinin himmeti ile olmaktadır. Bir sonraki gün en üst kademede ki Siyasetçi gider, şeyh Efendiyi ziyaret edip elini öper, birde yan-yana resim çektirirler olur biter.

Yok, canım sende amma abartmışsın diyen varsa çıksın karşıma! Ona onlarca örnek göstereyim. Eskinin şeyhleri açlık ve sefalet içinde bir lokma, bir hırka ile yaşarlardı. Günümüzün şeyhlerinin ise Türkiye’yi geçtik batı başkentlerinde sarayları, villaları var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bekir ÇÖL Arşivi

BU UYDURMALAR VAHİY VE SÜNNET DENİR Mİ?

06 Kasım 2025 Perşembe 09:45

TASAVVUF EHLİNİN İTİKATLARI:

21 Ekim 2025 Salı 11:05

KURAN MAHLÛK MUDUR?

05 Ekim 2025 Pazar 16:28

KURAN KURSLARI VE HAFIZ OLMAK:

28 Eylül 2025 Pazar 10:40

SİVAS’TA GAZİLER HAFTASI

21 Eylül 2025 Pazar 10:04

AY YARILDI MI? İNFİLAK MI EDECEK?

17 Eylül 2025 Çarşamba 09:18

TAGUT NEDİR; KİME DENİR?

25 Ağustos 2025 Pazartesi 10:23

TASAVVUFU TANIMAK! SÂDÂT-EFENDİLER!

18 Ağustos 2025 Pazartesi 10:37